Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kerrynin Başkan Yardımcısı adayı John Edwards, umut ışığı oldu... Bush yönetiminin dünyayı felakete sürüklediğini hissedenler için ise çok önemliydi bu seçim. Amerika dünyanın kaderini etkileyecek bir seçim yapacaktı bu kez. Bushun yenilmesi, dünyanın geleceği için gerekliydi. Ama bütün başarısızlıklarına karşın hâlâ hatırı sayılı bir seçmen desteğine sahip olan Bush yenilebilecek miydi? Hiç de karizmatik olmayan Demokrat Partinin başkan adayı John Kerry bunu başarabilecek miydi? DÖRT YIL ÖNCE rakibi Al Goredan daha az toplam oy almasına karşın mahkeme kararıyla başkanlık seçimini kazanmış sayılan George W. Bush, 11 Eylül şoku sonrasında attığı adımlarla ABDye "dünyanın en sevilmeyen ülkesi" unvanını kazandırdı. ABDnin başına buyruk bir kararla Iraka savaş açması bütün dünyada yaygın protestolara yol açtı. Ancak Bush yönetiminin dünyayı nasıl bir kabusun içine sürükleyebileceğini herkes aynı ölçüde hissetmedi galiba. Kürenin tek süpergücü olarak kabul edilen ülkenin, yani ABDnin yönetimini ele geçiren ekibin yalnızca Amerikanın değil dünyanın bugünü ve yarını için ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğunu hissedenlerin yaşadığı derin umutsuzluğu herkes yaşamadı. Bush yönetimiyle bir dört yıl daha geçirmenin insanlık için nelere mal olacağını belki herkes düşünmedi. Bush yönetiminin oluşturduğu tehdidi yeterince önemsemeyenler için önümüzdeki kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçiminin de özel bir önemi olmayabilirdi. John Kerrynin cesur bir kararla kendine başkan yardımcısı olarak seçtiği Kuzey Carolinalı senatör John Edwards bir anda bütün bu tereddütleri ortadan kaldıracak, Kerrynin eksiklerini kapatarak Bush saltanatının sonunu getirecek kişi olabilir gibi geldi bana. Bu herhalde duygusal yanı ağır basan bir tepki ama, fevkalâde karizmatik bir siyasetçi olduğunu herkesin kabul ettiği 51 yaşındaki Edwardsı bir anda Bushun yarattığı kâbusu dağıtacak, Amerikaya ve dünyaya yeni ufuklar açabilecek bir umut olarak gördüm ve içten bir sevinç duydum. Evet Edwards şimdilik olsa olsa Başkan Yardımcısı olacak ama onun büyük katkısıyla Kerry seçimi kazanırsa şu özelliklere sahip bir ABD yönetiminin hayalini kurmak mümkün olabilecek: Sürdürülebilir bir küresel düzenin ancak çok taraflı uzlaşmalarla kurulabileceğine inanan,ABDnin askeri gücüne güvenerek tek başına dünyaya hükmetmeye kalkışmasının yanlış olduğunu anlayan ve yumuşak güçe önem veren,Amerikadaki ve dünyadaki eşitsizlikleri gidermeden kalıcı bir küresel huzura ve düzene kavuşmanın mümkün olmadığını fark eden,Küresel güvenliği sağlamak için öncelikle açlıkla, yoksullukla, AIDS gibi salgın hastalıklarla ve haksızlıklarla savaşmanın da gerekli olduğunu gören,Çevrenin korunmasının insanlığın bekası için taşıdığı önemi kavrayanUluslararası yargı organlarının kararlarına saygılı bir ABD yönetiminin hayalini kurabiliriz bence. Kimilerine göre tam bir hayal bu. Onlara göre John Kerry seçimi kazansa bile Bushunkinden çok farklı bir dış politika izleyemeyecek, teröre karşı savaşı sürdürmekten başka bir şey düşünemeyecek. Kerrynin bugüne dek izlediği çizgi de ondan farklı bir şey beklemenin gerçekçi olmadığını düşündürebiliyor birçok kimseye. EDWARDSIN KARİZMASI Evet, belki de bir hayal kuruyorum ben ama bence dayanaksız bir hayal değil bu. Bush yönetimi yalnızca dünyada değil Amerikada da benzeri uzun süredir görülmemiş bir tepki yarattı ve derin bir kutuplaşmaya yol açtı. Dışardan bakıp farklı bir Amerika görmek isteyenlere farklı bir Amerikada yaşamak isteyen Amerikalılar da katıldı. Bana öyle geliyor ki ABDyi dünyanın en sevilmeyen ülkesi haline getiren bu kutuplaşmanın iyi bir şey olmadığını Bush kampındakilerin bir bölümü de seziyor aslında. Bir işçinin oğlu olarak hayata atılan ve mağdurların hakkını savunan parlak bir avukat olarak üne ve paraya kavuşan John Edwards, bu kutuplaşmayı kırmanın önemini Amerikalılara en iyi anlatabilecek kişi belki de.Edwardsın katkısıyla Bushu yenecek bir Kerry farklı bir Amerikanın başkanı olabilir. HAYALİN DAYANAĞI Fukuyama umudunu güçlü devlete bağladı Küreselleşme olgusunun ulus devletlerin egemenlik ve özerklik alanlarını sınırlayarak nasıl güçsüzleşmesine yol açtığına ise kitabın sonlarında yer alan tek bir paragrafta değiniyor Fukuyama. Devletin etki alanının genişliğinin değil, etkili olması gereken alanlardaki gücünün önemli olduğunu ileri süren Fukuyamanın bu tezi pek inandırıcı olamıyor. oulagay@milliyet.com.tr Tarihin bittiğini biraz erken ilan eden ama bu sayede elde ettiği şöhret sayesinde hâlâ adından söz ettiren Francis Fukuyama, State Building (Devlet İnşası) adını taşıyan son kitabında devleti güçlendirmenin önemini vurguluyor. 1980lerde Reagan ve Thatcher döneminde gündeme gelen "devleti küçültme" modasının hatalı uygulamalarla birçok ülkede devletin güçsüzleşmesine yol açtığını savunan Fukuyama, bu süreçte ortaya çıkan güçsüz ve başarısız devletlerin ise küresel teröre zemin hazırladığını ileri sürüyor. Küresel güvenliğin sağlanması için her ülkede kurumsal yapının ve devletin güçlendirilmesi gerektiğini belirten Fukuyama ancak bunun kolay bir şey olmadığını kabul ediyor. Bush yönetimini Irak macerasına sürükleyen "Neo - Con" (Yeni - Muhafazakâr) akıl hocalarının tersine, Fukuyama ülkelere dışardan bir kurumsal yapı götürmenin ve siyasi rejim empoze etmenin fevkalâde zor olduğunu vurguluyor. ABDnin Irakta bunu yapacak kapasiteye sahip olmadığını da belirten Fukuyama, "Aslında ABD devletinin de güçlendirilmeye ihtiyacı var", diyor.