Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Osman ULAGAY

Türkiye orta vadeli ekonomik hedeflerini yasa haline getirip Meclis'ten geçirebilirse istikrarı yakalama ve dış desteğe kavuşma şansı artabilir.

Her hafta yeni bir saçmalık icat ederek manşetleri kaplayan yetkili kişilerin, kafaları iyice karıştırmak ve işi çığrından çıkarmak için gösterdikleri yoğun çabalarına karşın, son bir umutla aklın yolunu bulmaya ve göstermeye çalışanlar da var. Yetkili koltuklarda otururup bilgisizliklerini ve çapsızlıklarını megalomani krizleriyle örtmeye çalışanların her saçmalığı manşetlere yansırken aklın yolunu gösterenlerin önerileri çoğu kez iç sayfalarda kalıyor ve gereken ilgiyi görmüyor. Bu ortamda aklın yolunu göstermeye çalışmanın ne kadar anlamlı olduğu sorusu da sürekli olarak meşgul ediyor insanı.

Asya'dan dünyaya yayılan krizin olası olumsuz yansımalarını da hesaba katarak aklın yolunu göstermeye çalışanlardan biri de TC Merkez Bankası'nın ve Hazine'nin eski patronu Yavuz Canevi. Abdurrahman Yıldırım ile yaptığı söyleşide(Yeni Yüzyıl, 1 aralık 1997), global bir krize dönüşebilecek olan Asya krizinin gerekli önlemler alınmadığı taktirde Türkiye'yi de vurabileceği uyarısını yapan Canevi, Türkiye'ye "home - made Maastricht", yani yerli malı Maastricht öneriyor. Canevi, Avrupa Birliği'nin Maastricht anlaşmasıyla yapmak istediğini Türkiye'nin kendi inisiyatifiyle yapmasını, kendi ekonomik ve mali hedeflerini belirlemesini ve bu hedeflere yasal nitelik kazandırarak istikrarlı gelişmenin altyapısını oluşturmasını istiyor.
Yavuz Canevi, başlıca ekonomik ve mali hedeflerin, Yeni Zelanda'nın 1994 yılında çıkardığı "Mali Sorumluluk Kanunu"na benzer bir kanunla güvenceye alınması önerisini şöyle özetliyor:

"Bizim yapacağımızın adı 'Türkiye'de Mali Sorumluluk Çerçeve Kanunu' olabilir. Burada Türkiye'nin bütçe açığı yıllar itibariyle ne olacak, dış borç stoku, iç borç stoku ne olacak, on tane hedef seçeriz. Bunların bazılarına da rakam koyarız, bazlarına rakam koymayız, sadece hedef koyarız. Bu hedefleri önce Ekonomik ve Sosyal Konsey'de tartışırız. Hemen arkasından hükümet bu tasarıyı Meclis'e getirir. Meclis'i bu işe ortak edelim, belirlenen temel ekonomik hedefleri dizisi Parlamanto'ya sunulsun ve gelecek her hükümeti bağlayacak hedefler böylece kanunlaşarak çıksın."
Canevi, böyle bir yola girmenin gerek mevcut iktidar koalisyonunun ortakları gerekse CHP için bir çıkış yolu olabileceğini vurgulayarak Baykal'ın böyle bir desteği verebileceği izlenimini aldığını söylüyor ve şöyle diyor: "Böyle bir uygulamayla Meclis ile hükümet orta vadeli bir program üzerinde kenetlenmiş olacak ve bu vatandaşa da güven verecektir. Bu kanun çıktıktan sonra bunun teknik uygulamasında hiç bir sorun çıkmaz, bürokrasi ve özel sektör zaten böyle bir bekleyiş içinde."

Bu arada TÜSİAD'ın bugün Ankara'da yapılacak olan Yüksek İstişare Konseyi toplantısında Konsey Başkanı Bülent Eczacıbaşı'nın, Yavuz Canevi'nin önerisine benzer bir öneriyi ortaya atması ve bir "Türk Maastrichti" için çağrıda bulunması bekleniyor. İş aleminin, orta vadeli bir perspektif içinde istikrarı güvenceye alacak böyle bir yasal düzenleme yapılmadan istikrarın sağlanabileceğine ve enflasyonun düşeceğine inancının giderek azaldığı anlaşılıyor. Çeşitli toplum kesimlerinin görüşü alınarak saptanacak ekonomik ve mali hedeflerin yasal nitelik kazanması halinde bunun uygulanacak istikrar programına ve bunun gerektirdiği reformlara yaptırım gücü kazandıracağı ve program hedeflerine ulaşmanın kolaylaşacağı umuluyor.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın geçen haftaki Taksim Toplantısı'nda böyle bir yaklaşıma sıcak baktığı izlenini vermiş olması, böyle bir yasanın bu Meclis'ten çıkması umudunu besliyor. İktidar partilerinin de fena halde kafa karıştıran günlük uygulamalarla işi çıkmaza sürüklemekten vazgeçip böyle bir kanunu çıkarmaya öncelik vermeleri halinde kaybetmeye başladıkları desteği yeniden kazanmaları mümkün görünüyor.

TBMM'nin böyle bir kanun çıkartarak orta vadeli istikrar programına yasal dayanak kazandırması halinde Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu(IMF) ile anlaşmasının kolaylaşacağı sanılıyor. Hükümetin yaptırım gücüne inanmadığı için üç yıllık programa sıcak bakmayan IMF'nin böyle bir mali disiplin çerçeve kanununu Meclis'ten geçiren bir hükümete karşı tavrının farklı olabileceği belirtiliyor.
Öte yandan, orta vadeli istikrara yönelme niyetini kanun çıkartarak kanıtlayan ve IMF'nin yeşil ışığını alan bir Türkiye'nin uluslararası piyasalardaki itibarının da hızla yükseleceği ve borçlanma olanaklarının genişleyeceği tahmin ediliyor. Bu yola girmiş bir Türkiye'nin "emerging markets" diye anılan
gelişen pazarlar arasında öne çıkarak önemli miktarlarda portföy yatırımını çekmesi de güçlü bir olasılık olarak görünüyor.

"Tek para"ya geçmeyi hedefleyen Avrupa Birliği ülkeleri, tek paranın gereği olan ekonomik ve mali uyumu gerçekleştirmek için üç kriter belirlediler. Buna göre üye ülkelerin enflasyon oranlarının, bütçe açıklarının ve devlet borçlanmasının limitleri belirlendi ve üye ülkeler bu limitlere uymak için çaba göstermeye başladı.
Bu çabayı gösteren hükümetler zaman zaman ciddi güçlüklerle karşılaştılar, bütçe açıklarını ve kamu harcamalarını sınırlama çabaları, Fransa'da olduğu gibi, hükümetleri sarsan protestolara dönüştü. Buna karşın, AB üyesi her ülke tek paraya geçişin önkoşulu olan bu kriterlere uyum sağlamak için çabalarını sürdürüyor.

Yazara Email O.Ulagay@milliyet.com.tr