Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Ekonomide iyi haberlerin birbirini izlediği, doların 1.5 milyon lirada bile tutunamadığı bir ortamda kalkıp "dolar 2 milyon lira olacak mı?" diye başlık atmamın ciddi bir dayanağı var mı? Böyle bir beklenti içinde miyim? Yoksa bu kadar iyimserlik fazla mı geldi bana, kötümserlik damarım mı kabardı? Doların 2 milyon liraya yükselme olasılığını gündeme getirerek kriz tahrikçiliği mi yapıyorum?
Hayır, hayır, hayır! Hiçbiri değil. Bu ortamda bu başlığı kullanmamın tek bir nedeni var: Okurun ilgisini çekmek. Aynı amaçla "Matrix - 3 filmi nasıl bitecek?" diye bir başlık da kullanabilirdim bugün. Böylesine tantanası yapılan bir filmin sonunun merak uyandıracağını düşünmem doğal da, doların 2 milyon lira olması olasılığının ilgi çekeceğini nasıl düşünebiliyorum ben?

Toplumsal bellek
Bu sorunun cevabı toplumsal belleğimizle ilgili. Temmuzdan bu yana, yazı yazmadığım süre içinde, dolar 1 milyon 400 bin TL'nin altına inmişken, farklı ortamlarda en fazla muhatap olduğum soru hep aynıydı: "Dolar ne olacak? Yeni bir patlama yaşanır mı?" Neredeyse 30 yıldır yüksek enflasyonla düşüp kalkan, bilmem kaç tane kur depremi yaşayan ve parası para olmaktan çıkan bir ülkede, insanların parasının ve kafasının dolarda (dövizde) takılı kalması doğal. Birçok kimse dolardaki (ve genel olarak döviz kurlarındaki) düşüşün ya da TL'deki değerlenmenin kalıcı olabileceğine inanmakta zorluk çekiyor ve dolarda yeni bir sıçrama olacak mı diye merak ediyor. İlk kez 2001 yılında ortaya atılan "Dolar 2 milyon olur mu?" sorusu da bu nedenle hâlâ ilgi çekebiliyor.
Çarşıda, pazarda, şurada burada bana en fazla sorulan ikinci soru da şu: "Bu enflasyon gerçekten düşüyor mu? Yoksa medya, hükümetle işbirliği içinde bizi mi kandırıyor?" Halkın çoğunluğu enflasyondaki düşüşü belirgin biçimde hissetmediğini belirtiyor, buna karşılık ücret ve maaş artışlarındaki oransal düşüşün herkes farkında doğal olarak. Enflasyondaki düşüşün aile bütçelerine nasıl yansıdığına bakmak gerek ama burada gene toplumsal bellek devreye giriyor bence ve insanlar enflasyonun düştüğüne ve düşmeye devam edeceğine inanmakta tereddüt gösteriyor.

Kritik altı ay
Son 30 yılda ülkemizde yaşanan enflasyonist süreç toplumsal belleğin yanı sıra insanların parayı kullanma ve değerlendirme alışkanlıklarını da etkiledi kuşkusuz. Para olma işlevini büyük ölçüde kaybeden TL'nin yerine doların (dövizin) kullanılması ve varlıkların önemli bir bölümünün Türkiye dışında tutulması yaygınlaştı. Bugün yalnızca Türkiye dahilindeki döviz tevdiat hesaplarında 46 milyar dolar var. Banka dışı kesimin elindeki dövize dayalı menkul kıymetlerle birlikte rakam 50 milyar dolara yaklaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait olup da ülke dışında değerlendirilen servete ilişkin tahminler ise bence güvenilir değil ama, 40 - 50 milyar dolar dolayında rakamlardan söz ediliyor. Türkiye'nin belleklere yerleşmiş bulunan "yüksek enflasyonla yaşamaya alışmış, istikrarsız ülke" imajı kalıcı biçimde değişmeye başladığı zaman dev boyuttaki bu varlıkların hiç değilse bir bölümünün TL'ye ve Türk Ekonomisi'ne dönmesi beklenebilir. Bu hareketin sınırlı biçimde yaşanması bile TL'nin değerlenmesine katkıda bulunabilir ve bir süre sonra insanlar "Dolar 2 milyon olur mu?" sorusunu sormaktan vazgeçerler. 2004 yılı sonunda liradan altı sıfır atılınca da bu soru tarihe karışmış olur.
Önümüzdeki dönem bu bakımdan çok kritik. Siyasi heveslerle mali disiplinin bozulmaması, iç ve dış politikada şoklar yaşanmaması, olumlu havayı bozacak adımlar atılmaması sağlanır ve Türkiye "enflasyonu düşüren istikrarlı ülke" imajıyla belleklerde yer etmeye başlarsa biz de böyle başlıklar atmaktan kurtulmuş oluruz.