Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Dünya ekonomisi için büyüme tahminlerini yarı yarıya düşüren IMF 1999'u riskli bir yıl olarak görüyor.

       Uluslararası Para Fonu(IMF)nin adeti olmadığı halde aralık ayında yeni bir değerlendirme yapma gereğini duyması dünya ekonomisinin 1999 yılına nasıl girmekte olduğunun belki de en iyi göstergesi. IMF'nin dünya ekonomisinin büyüme hızıyla ilgili olarak son bir yılda yaptığı tahminlerin gelişimi, son bir yıl içinde yaşananların kaygı ve karamsarlık dozunu nasıl artırdığını gösteriyor. IMF'nin ekim 1997 den aralık 1998'e kadar beş değişik tarihte yaptığı beş değişik tahminde dünya ekonomisinin 1999'da erişeceği büyüme hızı şöyle tahmin edilmiş:
       * Ekim 1997 - % 4.4
       * Aralık 1997 - % 4.1
       * Mayıs 1998 - % 3.7
       * Ekim 1998 - % 2.5
       * Aralık 1998 - % 2.2
       IMF'nin 1999 yılında dünya ekonomisi için öngördüğü büyüme hızını son bir yıl içinde yarı yarıya düşürmek zorunda kalmış. Grafikte de görüldüğü gibi 1999 yılında yalnızca "gelişmekte olan" ülkeler grubunun büyüme hızını artırması bekleniyor. IMF 1998'de % 2.5 küçülmesi beklenen Japon ekonomisinin 1999'da % 0.5 küçüleceğini, ABD'de, İngiltere'de ve Euro alanını oluşturan 11 AB ülkesinde ise büylüme hızının 1998'e göre düşeceğini tahmin ediyor. OECD de sanayileşmiş ülkelerdeki toplam büyüme hızının 1998'de % 2.2'den 1999'da % 1.7'ye düşeceğini öngörüyor. Özellikle 1998 yılında dünya ekonomisinin yükünü sırtlamış görünen ABD'de büyüme hızının yarı yarıya düşeceğinin tahmin edilmesi 1999 için kaygıları artırıyor.

       Mahşerin beş atlısı

       Dünya ekonomsinde risklerin sürdüğüne dikkat çeken IMF'ye göre öncelikle beş alanda ciddi risklerle karşılaşılması söz konusu.
       1. Yükselen pazarlarda borç ödeme kıskacı: Asya krizi sonrasında gözden düşen ve sermaye çekmekte ya da dış kredi bulmakta zorlanan "emerging market"(yükselen pazar) kategorisindeki ülkelerin dış borç yükümlülüklerini yerine getirmede zorlanabilecekleri ve bu nedenle bir kez daha büyümeden vazgeçmek zorunda kalabilecekleri belirtiliyor.
       2. Japonya'nın sorunlarını aşamaması: Japon ekonomisindeki derin güven bunalımının aşılamaması halinde dünyanın ikinci en büyük ekonomisindeki küçülmenin sürmesi ve hatta derinleşmesi olası. Bunun Asya krizinin aşılmasını da zorlaştırdığı biliniyor.
       3. Döviz kurlarında aşırı dalgalanma: Euro'nun devreye gireceği 1999 yılında Euro ile Japon yeninin ABD doları karşısında bir miktar değer kazanması bekleniyor ve bunun yararlı olacağını düşününler de var. Ancak kur dalgalanmalarının aşırı boyutlara tırmanmasından ve bu arada İngiliz sterlininin aşırı değer kaybına uğramasından korkuluyor.
       4. Korumacılık tehlikesi: ABD ve AB ekonomilerinde beklenen yavaşlamanın yaşanması halinde korumacılık eğilimlerinin artmasından korkuluyor. Bunun, umutlarını ihracat atılımına bağlamış olan ülkelere yeni bir darbe vurmasından kaygı duyuluyor.
       5. Borsa balonunun patlaması: Özellikle ABD'de hisse senedi borsasında şişirilen balonun 1999 içinde patlamasından ve hisse fiyatlarındaki belirgin bir düşüşün ekonomideki yavaşlamayı beslemesinden IMF de kaygı duyuyor.

       Emtia fiyatlarında çöküş

       IMF'nin büyük risk unsuru olarak gördüğü bu beş faktörün yanısıra dünya ekonomisindeki yavaşlamanın petrol gibi temel maddelerin fiyatlarında meydana getirdiği gerilemeler de özellikle bu maddelerin üreticisi ve ihracatçısı olan ülkelerin ufkunu karartıyor. Örneğin petrol fiyatlarındaki çarpıcı düşüşün Rusya'yı ve Körfez ülkelerini, bakır fiyatındaki düşüşün Şili'yi vurması kaçınılmaz görünüyor.
       Bu arada Brezilya'da yeni bir krizin yaşanıp yaşanmayacağı, Rusya'nın siyasal boyutları da bulunan krizi nasıl aşacağı, Asya'daki durumun nasıl gelişeceği ve Çin'in ne yapacağı da bilinmiyor. Özetle, 1999 yılına daralma ufkuyla girecek olan dünya ekonomisinin yıl içinde çeşitli risklerle karşılaşması kaçınılmaz görünüyor.


       Hükümeti kurmakla görevlendirilen Sayın Yalım Erez gazetecilerle ve diğer arayanlarla telefonda konuşmaktan hükümeti kurmaya vakit bulabilecek mi doğrusu bilemiyorum ama yaptığı açıklamalar iddialı hedefleri olduğunu gösteriyor.
       Sayın Erez'in başarı şansını değerlendirirken geçmişte yaratmış olduğu izlenimleri bir anda silip atmak olanaksız. Bu köşenin sürekli okurları Sayın Erez'in, çeşitli dönemlerde ortaya koyduğu davranışlar ve özellikle de kabadayılık kokan saldırgan üslubu nedeniyle bu köşede defalarca eleştirildiğini anımsayabilirler. Şimdi galiba farklı bir tavır sergiliyor Sayın Erez, kavgacı ve saldırgan değil, tam tersine uzlaşmacı ve birleştirici bir başbakan olabileceği izlenimini vermeye çalışıyor.
       Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak görev yaptığı dönemde de Türkiye'de değişimin yolunu tıkayan kısır döngüler üzerinde duran Sayın Erez'in şimdi ortaya koyduğu hedefler arasında bana en ilginç geleni, Meclis'i çalıştırarak nicedir çıkartılamayan bazı yasaları çıkartma niyeti. Sayın Erez Meclis'in geceyi gündüze katarak bir ay içinde bazı temel reform yasalarını çıkartabileceğini söylüyor.
       İlk bakışta gerçekleşmesi olanaksız görünen bir hedef bu. Sayın Erez'in umduğu gibi bir hükümet kurup güvenoyu alıp alamayacağı bile belli olmadan bu hedefi ciddiye alıp tartışmak bile belki yersiz. Meclis'in böyle bir çalışmaya angaje olabilmesi için parti liderlerinin kişisel hesaplarını aşmak gerekiyor ki bunun hiç de kolay olmadığını çok iyi biliyoruz.

       Cavallo nasıl yaptı?

       Sayın Erez'in Meclis'i seferber ederek bir ayda reform yasalarını çıkartma hedefine böyle yaktlaşarak gülüp geçmek de mümkün ama hiç olmazsa düşünce planında bu kısır döngüyü kırıp Türkiye dışında yaşanmış örneklere baktığımızda, parlamentoyu seferber ederek reform yasaları çıkartmanın ilginç örnekleri bulunduğunu görüyoruz. Arjantin'de Başkan Carlos Menem'in 1991 yılı başında ekonomi bakanı olarak atadığı Domingo Cavallo'nun elde ettiği başarı bu örnekler içinde en dikkate değer olanlardan biri.
       1989 yılında Devlet Başkanı seçilen Menem, azgın enflasyonu durdurmak ve ekonomiyi istikrara kavuşturmak için icra yetkilerini sonuna kadar kullandı, 100'e yakın kanun gücünde kararname çıkardı. Ancak Menem'in parlamentoyu dışlayarak sorunmarı çözme çabası fiyaskoyla sonuçlandı ve Arjantin 1990 yılın da % 1,344'lük bir enflasyonla kapattı.
       1991 başında ekonomi bakanı olan Cavallo olaya tamamen farklı bir anlayışla yaklaştı. Cavallo, yıllardır gerçekleştirilemeyen ekonomik reformların ancak parlamentodan çıkacak yasalarla gerçekleştirilebileceğine inanıyordu. Bu amaçla ilk iş olarak parlamentodaki bütün grupları bu reformların gereğine inandırmak için kolları sıvadı. Bu çabalar sonucunda muhalefeti ve parlamento dışındaki çeşitli toplum kesimlerini de ikna ederek reform yasalarını çıkarmaya başladı. Tam bir devrim yasası niteliği taşıyan ve hükümetlerin karşılıksız para basmasını yasaklayan yasayı dört günde parlamentodan geçirdi. Bu yasayla mali istikrarın temeli atılmış oldu.

       Arjantin mucizesi

       Para Kurulu uygulamasını da içeren bu düzenlemeler sonucunda enflasyon 1991 sonunda % 84'e, sonraki yıllarda ise hızla düşerek 1992'de % 17.6'ya, 1993'de % 7.7'ye, 1995'de % 1.8'e indi. 1980 - 90 döneminde ortalama olarak % 389 olan enflasyon 1990 - 97 döneminde % 13 oldu. Halen Arjantin'de enflasyon % 0.9. Ekonomik istikrar ekonomik büyümeyi de beraberinde getirdi. 1989'da % 6, 1990'oa % 0.1 küçülen Arjantin ekonomisi 1991'de 8,9, 1992'de % 8.7 büyüdü. 1980 - 90 döneminde küçülme yaşayan ekonomi 1990 - 97 döneminde(Meksika krizi nedeniyle 1995'de yaşanan şoka karşın) % 4.5'lik bir ortalama büyüme hızına erişti. Ortalama ücretlerde de artışlar sağlandı.
       Bu yıllardan beri yüksek enflasyonla ve sık sıkı hiperenflasyonla karşılaşan, defalarca askeri müdahale olgusunu yaşayan Arjantin için gerçekten bir "mucize" idi ve bu mucizenin sırrı parlamentonun ve toplumun reformların gereğine ikna edilmesiydi.
       Demek ki böyle bir şey olanaksız değil ama Sayın Erez'in bunu başarıp başaramayacağı ayrı bir konu.