Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çindeki çarpıcı dönüşümü herkes kendine göre olumlu ya da olumsuz biçimde değerlendirebilir kuşkusuz. Çinde Grand Prix düzenlenmesini "yozlaşma" olarak gören de çıkabilir, "devrim" olarak niteleyen de. Çinde, Komünist Partinin denetimi altında yaşanmakta olan büyük dönüşümü, Çini dünya lideri yapacak büyük bir atılımın başlangıcı olarak görenler de var, bu dönüşümün yarattığı alt - üstlüğün, Çin tarihinde daha önce de olduğu gibi, büyük bir kargaşaya yol açacağını ileri sürenler de. Otomobil yarışçılığının zirvesi sayılan Formula 1 Grand Prix şampiyonasının bir ayağının geçen hafta Şanghayda yani Çinde yapılması son çeyrek yüzyılda dünyada yaşanan değişimin en çarpıcı göstergelerinden biriydi bence. Maonun 1960ların ikinci yarısında başlattığı "Büyük Kültür Devrimi" ile dünyaya kapanan Çinin, son yirmi yılda tamamen yön değiştirip dünyaya açılarak geldiği noktanın ve geçirmekte olduğu akıl almaz dönüşümün bir simgesiydi bu olay. Gazete haberlerine göre, çoğu Çin dışından gelen 150 bin Formula 1 meraklısının izlediği Çin Grand Prixsinin Çinlilere ayrılmış bulunan 15 bin bileti ortalama 240 dolarlık fiyattan kapışılmış ve karaborsaya düşmüştü. Bir Çinli işçinin ortalama aylık ücreti de 240 dolardı. Şu an için ortada olan gerçek ise Çinin, ABDnin ardından, dünya ekonomisinin ikinci en önemli ülkesi haline gelmiş olması. Gerçeği daha iyi yansıttığı kabul edilen Satınalma Gücü Paritesi (SGP) ile yapılan hesaplamaya göre Çin ekonomisi 6 trilyon doları aşan bir büyüklüğe, bir Çinlinin ortalama yıllık geliri de 4,900 dolara erişmiş durumda.Dünya ekonomisi açısından daha önemli ve belirleyici olan rakamlar ise Çinin son yıllardaki performansıyla ilgili olanlar. Son sayısında "Ejderha ve Kartal" başlığı altında Çin ve ABDnin dünya ekonomisindeki göreceli önemini irdeleyen The Economist dergisinin derlediği verilere göre 2000 - 2003 döneminde dünyadaki ekonomik büyümenin (SGP bazında) % 32sini, ithalat artışının % 33ünü, petrol tüketimi artışının % 35ini, sabit sermaye yatırımı artışının % 60ını tek başına Çin sağlamış. Çinin dış ticaret fazlası ABD ile yaptığı ticarette 150 milyar dolara, Avrupa Birliği ile yaptığı ticarette 25 milyar dolara dayanmış durumda. Buna karşın Çinin toplam dış ticaret fazlası yalnızca 16 milyar dolar dolayında çünkü özellikle diğer Asya ülkeleriyle yaptığı ticarette büyük açık veriyor. Petrol dışındaki hemen tüm temel mallarda dünyanın en büyük tüketicisi haline gelmiş olan Çin, imalat sanayiinin pek çok sektöründe de dünya liderliğine oynuyor; Çin ekonomisindeki her gelişme de dünyada yakından izleniyor. ABDden sonra Çin Yirmi yıldan beri % 10un üzerinde bir hızla büyümeye devam eden Çinin elde ettiği bu büyük başarıda, devletin önemli ölçüde denetlediği, kontrollü bir ekonomik ve mali yapı içinde piyasa ekonomisine ve dış rekabete açılmış olmasının büyük rolü var. Çin hâlâ kontrollü bir kambiyo rejimi uyguluyor ve parasının değerini ABD dolarına endekslemiş bulunuyor. Doların değer yitirdiği ortamda bunun, zaten düşük maliyetlerle çalışan Çine ek bir rekabet avantajı sağladığı ve özellikle ABD ile ticaretinde büyük fazla vermesine yol açtığı bir gerçek. Bu nedenle Çinin parasının dolar karşısında hiç değilse % 25 değerlenmesine yol açacak bir kur bandı uygulamasına ve sonra da esnek kur rejimine geçmesi isteniyor. Çinin önceki akşam Washingtonda yapılan G - 7 toplantısının yemekli oturumuna misafir edilmesinin başlıca nedeni de buydu. Çinin parasını revalüe etmesi ve esnek kura geçmesi için yapılan baskılara karşı bir süre daha direnmesi bekleniyor. Ancak eninde sonunda daha esnek bir kur rejimine geçmek zorunda kalacak ve Çinin bu yöndeki adımları bütün dünyayı yakından ilgilendirecek. oulagay@milliyet.com.tr Esnek kura geçer mi?