Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ekonominin kendi doğal temposu içinde yavaşlayacağını düşünmek de mümkün, bir "fren etkisi"yle yavaşlayacağını düşünmek de. Hatta bambaşka bir senaryoyu benimseyip ekonomimizin 2005de yeniden bir "gaz etkisi"yle karşı karşıya kalacağını düşünenler bile çıkabilir. Türkiye ekonomisinin 2004 yılını parlak bir büyüme performansıyla kapatacağı artık kesinleşmiş görünüyor. Türkiyenin % 10 dolayında gerçekleşmesi beklenen reel büyüme hızıyla, dünyada 2004ün en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olacağı da şimdiden belli. Ancak 2005 yılının Türkiye ekonomisi için nasıl bir yıl olacağını kestirmek aynı ölçüde kolay değil. Bunu kestirebilmek için, ekonominin kendi doğal gelişme temposunu yansıtan göstergelerdeki eğilimlerin yanı sıra, önümüzdeki dönemde gündeme gelebilecek olası gelişmeleri ve şu ana kadar ortaya konmuş olan tahmin ve programları da dikkate almak gerekiyor. Böyle yapınca da insanın kafası biraz karışıyor doğrusu. Eldeki gösterge ve tahminlerden 2005de ekonomimizin büyüme temposunda belirgin bir yavaşlamanın gündeme geleceğini düşünmek mümkün ama bu yavaşlamanın yapısı ve derecesi konusunda farklı görüşler var. Hükümetin geçen hafta açıkladığı Katılım Öncesi Ekonomik Programda (KEP) yer alan hedefler Türkiye ekonomisinin 2005 yılında oldukça sert biçimde hız kezmesini öngörüyor. KEPde yer alan tahmin ve hedeflere göre 2004de % 9.6 olarak gerçekleşmesi beklenen GSYİH reel büyüme hızının 2005de yarı yarıya azalarak % 4.8e düşmesi bekleniyor. Bu sonucun ortaya çıkması için de özel kesim tüketim harcamalarındaki artışın % 8.6dan % 2.5e, yurtiçi nihai telepteki artışın % 9.7den % 3.9a, yatırımların bir göstergesi olan sabit sermaye oluşumundaki artışın % 31.4den % 9.9a düşmesi gerekiyor, KEPdeki 2004 ve 2005 tahmin ve hedeflerine göre. İthalattaki artışın da bu gelişmelere paralelel olarak % 20.5den % 6.8e düşmesi hedeflenmiş. KEPde yer alan hedeflere bakıldığında, Türkiye ekonomisinin, bazı öncü göstergelerin işaret ettiği bir doğal yavaşlamanın ötesinde, 2005 yılında bir fren etkisiyle karşılaşmasının mı beklenmesi gerektiği sorusu akla geliyor, ister istemez. KEP ve "Fren etkisi" OECDnin Türkiye ekonomisiyle ilgili son tahminleri ise daha ılımlı ve fren etkisini akla getirmeyen bir yavaşlamanın gündeme gelebileceğini düşündürüyor. OECDye göre GSYİH reel büyüme hızı 2004de % 9.8den 2005de % 6.4e düşecek, özel nihai tüketim harcamaları artışı % 9.2den % 4.5e, ithalat artışı da % 27den % 12ye gerileyecek. KEP ile OECDnin öngörüleri arasındaki önemli bir fark da, ekonomideki yavaşlamanın daha keskin olmasını bekleyen KEPin istihdamda % 2.5lik bir artış öngörmesine karşılık, OECDnin istihdam artışı öngörüsünün % 1.4de kalması. KEP ve OECDnin ihracat artışı öngörüleri ise % 14 rakamında buluşuyor. OECD ılımlı KEP ve OECDnin 2005 öngörülerinde, 2004de sıradışı bir hızlı büyüme yılı yaşayan Türkiye ekonomisinin, enflasyon hedefinin tutturulması ve dış dengenin daha fazla bozulmaması amacıyla yavaşlamasının gerekli olduğu düşüncesinin izlerini görmek mümkün. Ancak 17 Aralık dönemeci sonrasında Türkiyeye ve Türkiye ekonomisine bakışın nasıl değişeceğini ve bunun hangi sonuçlara yol açacağını henüz tam olarak bilemiyoruz. Beklenenden daha olumsuz bir tablonun ortaya çıkma ihtimali de yok değil belki ama şu an için öne çıkan olasılık, 17 Aralık sonrasında Türkiye ekonomisi üzerinde yeni bir "gaz etkisi" yapacak bir beklenti sıçramasının gündeme gelmesi. Bunun gerçekleşmesi ve sermaye hareketlerine yansıması halinde Türkiye ekonomisiyle ilgili 2005 öngörülerini yeniden düşünmek gerekebilir. oulagay@milliyet.com.tr "Gaz etkisi" gündemde mi?