Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Osman Ulagay


Türkiye raporu haftaya IMF 'board'una sunuluyor
Mesut Yılmaz hükümeti ekonomide ilk önemli sınavını Uluslararası Para Fonu(IMF) önünde verecek. Refah - Yol hükümeti döneminde Türkiye'yi ziyaret eden IMF heyeti tarafından hazırlanan ve resmi adı "Article 4. Review" olan değerlendirme raporu önümüzdeki hafta IMF yönetim kuruluna, yani "board"a sunulacak. Türk yetkililerine de ulaştırılan söz konusu raporda Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınma yoluna girmesinin bugüne dek ertelenen yapısal reformların orta vadeli bir program içinde gerçekleştirilmesine bağlı olduğunun bir kez daha vurgulandığı anlaşılıyor.

Refah - Yol dönemini değerlendiren raporun IMF yönetimine sunulduğu aşamada Türkiye'de yeni bir hükümetin işbaşında bulunması, IMF ile ilişkileri geliştirme açısından yeni bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Yeni hükümetin bürokraside hazırlığı yapılmış olan orta vadeli program taslağını kısa sürede rötuşlayarak, güvenoyunun hemen ertesinde IMF'ye sunması ve bir iyi niyet beyanında bulunması halinde bu girişimin olumlu karşılanabileceği belirtiliyor. Önceki hükümetin yapabilecekleri ve yapamayacakları hakkında bir fikir sahibi olan IMF'nin inandırıcı önerilerle karşısına gelecek yeni hükümete anlayışla yaklaşması bekleniyor.
Ancak IMF'nin gözünde inandırıcılık kazanmak isteyen bir hükümetin ekonomik istikrara ve enflasyonla mücadeleye öncelik veren bir yaklaşım içinde olduğunu kanıtlaması gerekiyor. Yeni hükümetin şu ana kadar yaptığı açıklamalar ve sergilediği tutum ise bu konuda elle tutulur bir ipucu vermiyor.
Hükmetme süresi şimdilik biraz belirsiz görünen Yılmaz hükümetinin, erken bir seçime zorlanma olasılığını da hesaba katarak, ekonomiyi mümkün mertebe "kendi haline" bırakma eğilimine girmesi ve yapısal reformları da içerecek bir orta vadeli programı gündeme almaması halinde IMF ile yeni bir noktaya gelmesi de kolay olmayacak.

DİE'nin önceki gün açıkladığı veriler ekonominin % 5.7 gibi hatırı sayılır bir hızla büyümeye devam ettiğini, reel büyüme hızının sanayi kesiminde % 9.5'e tırmandığını gösteriyor. Genel seçimlerin bu yıl içinde ya da en geç 1998 başlarında yapılması olasılığının güçlenmesi halinde hükümetin ekonomideki bu canlılığı sürdürmeye öncelik vermesi beklenebilir. Bu yola giren bir hükümetin enflasyonla mücadeleye ve yapısal reformlara öncelik vermesi ve IMF ile ilişkileri geliştirmesi kolay olmayabilir.
Öte yandan IMF ile ilişkileri geliştirmeye öncelik veren bir tercihin yapılması halinde bunun hükümete yeni dış kaynak sağlama olanakları yaratarak hükümetin ekonomideki manevra alanını genişleteceği düşünülebilir.

Son günlerde ekonomi sayfalarında sıkça yer alan bir sözcük. Ekonomiden sorumlu devlet bakanı Sayın Güneş Taner ekonomiye "ince ayar" gerektiğini söylüyormuş. Bizim bildiğimiz kadarıyla bu "ince ayar" sözcüğü İngilizce "fine tuning"in karşılığı. Eski deyimle "hassas ayar" demek belki daha uygun olurdu. Söz konusu olan şey, esasında doğru yönde dönen bir çarkın daha da dakik dönmesi için yapılması gereken küçük bir müdahale. Ekonomi için kullanıldığında da doğru yoldaki bir ekonominin daha da iyi performans göstermesi için yapılması gereken küçük çaplı müdahaleleri akla getiriyor bu deyim.
Şimdi bir yandan "ekonomiye ince ayar gerekli" derken diğer yandan ekonomide ciddi dengesizliklerden, büyük açıklardan ve "hasarlardan" söz etmek pek tutarlı olmuyor. Ekonomide, kamu maliyesinde ciddi sorunlar varsa bunları aşmak için "ince ayar" yetmez, yeniden ayar, hatta belki "tamirat", yani onarım gerekir. Bu ayrımı baştan doğru yapalım da ve ekonomik tablo gerçekten kötüyse "ince ayar"la düzeleceğini sanmayalım; yok eğer işler "ince ayar"la yoluna girecekse o zaman da "hasar" edebiyatı yapmayalım.

Bir kısmını şahsen tanıdığım, nitelik sahibi insanların yer aldığı bir hükümet kuruldu. Bu hükümetin hangi koşullarda kurulduğunu her halde biliyoruz. İktidara tutunmak için her ölçüyü çiğneyenlerin, kendi oyunları bu kez bozulduğu için şimdi şımarık çocuk gibi tepinenlerin hükümeti şunun bunun hükümeti diye nitelemelerinin hiç bir anlamı yok.
Bu hükümetin gerçekten kimin hükümeti olduğunu her şeyden önce yaptığı icraat ve sergilediği tavır gösterecek. Burada icraatla birlikte halka karşı sergilenecek tavrın belirleyici olabileceğini düşünüyorum. Fransa'da sağ iktidar biraz da bu yüzden gitti. Sanırım bizim halkımız da artık boş vaatlerin değil içten bir ilginin, dürüst bir yönetimin özlemini çekiyor.


Yazara Email O.Ulagay@milliyet.com.tr