Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan’ın ekonomiyle ilgili bütün bakanlıklara yeni atamalar yapması ve Hazine’den Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın yetki alanının genişletilmesi, ekonomide işlerin hiç de yolunda gitmediğinin nihayet Sayın Başbakan tarafından da kabul edildiğini düşündürüyor. İşlerin yoluna girmesi için, küresel kriz karşısında bugüne dek benimsenen yaklaşımın yanlış olduğunun kabul edilmesi ve farklı bir yaklaşımın izlenmesi gerekli. Kabine değişikliği de ancak bu amaca hizmet ederse başarılı olabilir.   
Aslında Başbakan Erdoğan gibi birçok lider bu krizin farklı bir kriz olduğunu zamanında algılayamadı, bunun sonucunda yönetime duyulan güven kayboldu, bu da krizin etkilerini ağırlaştırdı. 

Neleri yanlış yaptık?
Türkiye’de krize karşı benimsenen yaklaşım birçok bakımdan yanlıştı.
- Bir kere, Sayın Başbakan’ın “Biz 2002-2007 döneminde ekonomiyi iyi yönettik, bu krizi de evvel Allah atlatırız” yaklaşımı doğru değildi. Önemli olan krize karşı alınan önlemlerin doğru olmasıydı.
- İkincisi, Sayın Başbakan, “Kriz bizi teğet geçecek” diyerek halka ve iş dünyasına  güven verdiğini sandı. Oysa sonuç tam tersi oldu. Krizin dalgaları vurmaya başladıkça çoğu kimsede “Başbakan olayın farkında değil ya da bizi oyalıyor” izlenimi oluşmaya başladı, bu da güven kaybına yol açtı.
- Üçüncüsü, Türkiye’nin krize sağlam bir banka sistemiyle girdiği ve bunun sonucunda finans sektöründe şu ana kadar ciddi bir çöküş yaşanmadığı doğruydu ama bütün bunlar reel ekonominin Türkiye’de de ağır bir darbe yemesini önleyemedi.
- Dördüncüsü, küresel krizin etkilerini küçümseyen Sayın Başbakan’ın yerel seçimi de düşünerek IMF ile anlaşma yapılmasını geciktirmesi Türkiye’nin döviz likiditesi sıkıntısını daha fazla hissetmesine yol açtı.
- Beşincisi, IMF ile anlaşmayı geciktiren hükümetin 2009 yılı için gerçekçi hedefler belirlememesi ve tutarlı bir yol haritası ortaya koymaması da belirsizliği artırdı.
- Altıncısı, bu genel çerçeve içinde ekonomi yönetiminde görev alan bakanların güven yaratması olanaksız hale geldi. Onların yaptığı açıklamalar havada kalmaya başladı çünkü son sözü Başbakan’ın söylediğini herkes biliyordu.

Umut nerede?
Şimdi gelinen noktada, bu yanlış yaklaşım tamamen terk edilirse, Sayın Başbakan kafa karıştıran açıklamalar yapmaktan vazgeçerse, Ali Babacan’a IMF ile anlaşmayı sağlamak için yetki verilirse, gerçekçi hedefler belirlenip bu doğrultuda adımlar atılırsa durumu bir ölçüde toparlamak, güven erozyonunu önlemek belki mümkün olabilir ama gene de gerçekçi olmak lazım. Krizden kestirme ve kolay çıkış yok çünkü dünya ekonomisi daha uzunca bir süre fırtınalı havada ve alçaktan uçacak.
Krizin etkilerini hafifletmek doğal olarak ekonomi yönetiminin öncelikli hedefi olacak ama bunun ötesinde Türkiye’nin geleceğe dönük ekonomik vizyonunu da artık ortaya koyması gerekiyor. Bu konuda Başkan Obama’nın ABD’deki yaklaşımını kendimize örnek alabiliriz.