Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye'nin Avrupa serüvenini kırk küsur yıldır yakından izlemiş olan benim gibi biri bunun önemini çok daha iyi anlayabilir. Dolayısıyla bu noktaya gelinmesinde katkısı olan herkesi kutlamak gerekiyor bir kere. Büyük lafların küçük amaçlar için kullanıldığı çok görülür. Yaptığını büyük gösterme hevesindeki cüceler böyle iri lafları kullanmaya bayılır. İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'un, 3 Ekim gecesi, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında tam üyelik sürecinin resmen başladığını açıklarken kullandığı "tarihi" lafı ise yerine oturdu bence. AB'nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlaması gerçekten de tarihi bir olay çünkü kökü tarihte olan psikolojik engeller aşılarak başarıldı bu iş. Çeşitli zorluklar aşılarak bu noktaya gelinmiş olması ve tam üyelik sürecinin başlaması birkaç nedenle önemli: Birincisi, bugüne dek tam üyelik müzakerelerine başlayan ülkelerin hepsi AB üyesi olmuş bu sürecin sonunda.İkincisi, "AB tam üyeliği sürecinde ülke" statüsünü elde etmenin Türkiye'ye getireceği önemli artılar var. Özellikle finans piyasalarındaki beklentilerin gerçekleşmesi açısından, bu statünün elde edilmesi ve sürecin başlamış olması önemli.Üçüncüsü, tam üyelik hedefinin somutlaşmış olması, Türkiye'nin Avrupa standartlarına erişmek için başlattığı reformları sürdürme hevesini canlı tutacağı için önemli. Evet, bunlar doğru ama Türkiye'nin 3 Ekim sonrasında yaşayacağı sürecin zorluklarla dolu olduğu da bir gerçek. Daha önce bu süreci yaşayan ülkelerin deneyimlerinin de gösterdiği gibi, AB ile müzakere süreci zaten zorluklarla dolu bir süreç. Bizim ise çok önemli ek zorluklarla karşılaşmamız olası. Bunların başında AB'nin kendi içinde çok ciddi bir kriz yaşamakta olması geliyor. AB bugün Anayasası olmayan, bütçesini yapamayan, hangi ekonomik modelle düzlüğe çıkabileceğine karar veremeyen ve hatta kendi geleceğini tartışma noktasına gelen, adeta felçli bir 'Birlik' durumunda. Ayrıca tabandaki halkla, tepedeki yönetici sınıf arasında ciddi bir kopukluk var. Türkiye ancak tepedeki seçkinlerin çabasıyla müzakere masasına oturabildi. Bütün bunlar felçli bir AB ile dans etmenin ne kadar zor olacağını gösteriyor. 3 Ekim önemli ama... Bu süreçte gündeme gelebilecek sorunların başlıcaları şunlar: AB'nin, ilk kez Türkiye ile müzakerelere başlarken, bu sürecin tam üyelikle sonuçlanmayabileceğini açıkca belirtmiş olması sürecin zor geçeceğinin işareti. Kendi bünyesinde önemli gelişmelere gebe görünen AB'nin bu süreçte karşımıza her an yeni engeller çıkartması olası.Türkiye'nin tüm bu engelleri aşıp tam üye olma noktasına geldiği tarihte Avrupa'nın ve AB'nin nasıl bir görünümde olacağını kestirmek çok zorlaşmış bulunuyor.AB'nin önümüzdeki dönemde bir çekim merkezi olma özelliğini koruyup koruyamayacağı ve AB üyeliğinin bizim için çekici bir seçenek olmaya devam edip etmeyeceği belirsiz.AB'nin kendi geleceğinin tartışma konusu haline gelmesi ve AB üyeliğinin çekici bir seçenek olmaktan çıkması halinde, bizim AB'nin katı taleplerini karşılamamızın zorlaşması kaçınılmaz.AB'nin yıllar içinde geliştirdiği 'AB Müktesebatı'nı yeniden tartışmaya açmasının söz konusu edildiği bir dönemde, Türkiye'nin bu ayrıntılı müktesebata uyum sağlamak için yeni yükümlülükler altına girmesi hiç de kolay olmayabilir.Önümüzdeki dönemde, AB'nin ortak politikalar oluşturma konusunda zorlanması beklenirken, Türkiye'nin AB'ye uyum sağlamak için kendi dış politika ve ulusal güvenlik önceliklerinden vazgeçmesi de kolay olmaz her halde. Bütün bunlar Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başlarken büyük belirsizliklerle dolu bir yola girdiğini gösteriyor. Zaten zorluklarla dolu olan müzakere sürecinin, AB'nin kendi bünyesindeki sarsıntı nedeniyle, daha da sorunlu bir hale gelmesi kaçınılmaz görünüyor. oulagay@milliyet.com.tr Zorluklar fazla