Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Greenspan analizinde iki nokta üzerinde durdu. Bunlardan birincisi şuydu: Euro dolar karşısında değer kazanırken, ABD pazarındaki paylarını korumak için kârlarından fedakârlık ederek sattıkları malların dolar fiyatlarını artırmamaya çalışan Avrupalı ihracatçılar, artık bu uygulamanın sınırına gelmiş olabilirdi. Kâr marjlarını kaybetmemek için fiyat artırdıklarında ise ABDnin onların mallarına talebi düşecek, dolayısıyla ithalatı azalmış olacaktı. Öte yandan Amerikalı ihracatçılar da düşük değerli doların sağladığı rekabet avantajından daha fazla yararlanmaya başlamıştı. Bu da ABDnin ihracatının artması sonucunu yaratacak ve ABDnin dış ticaret açığının giderek azalmasına yol açabilecekti. ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Alan Greenspanin Cuma günü Londrada yaptığı değerlendirme, euro karşısında düşme eğilimi gösteren ABD dolarının toparlanmasına ve bir miktar değer kazanmasına yol açtı. Her sözü her zaman dikkatle izlenen Greenspan, yaptığı analizde ABDnin dev dış açığının azalabileceği sinyalini verince piyasalar bundan cesaret alarak dolara yöneldi ve ABD parası euro karşısında bir miktar değer kazandı. Gene Londrada bir açıklama yapan ABDnin eski Hazine Bakanı Robert Rubinin, ABDnin dış açığının dünya ekonomisi için ciddi bir tehdit oluşturmaya devam ettiğini vurgulaması ise piyasaları fazla etkilemedi. Greenspanin analizindeki birinci nokta ister istemez dış açığı büyüyen Türkiyenin durumunu çağrıştırıyor. Türkiyenin dış ticaretini de büyük ölçüde özel sektör firmaları yapıyor ve onların kararlarında da kârlılık hesapları belirleyici bir rol oynuyor. Türkiyenin parası da, dolara (ve Çin parası gibi dolara bağlanmış paralara) karşı değerlendiği için bizim ihracatçılarımız da çeşitli pazarlardaki paylarını korumak için kârlarından bir miktar fedakârlık ettiler. İhracatımızın önemli oranda artmaya devam etmesinde bunun da rolü oldu. Ancak özellikle Çin gibi ülkelerle rekabetin giderek zorlaştığı bir ortamda bunun ne kadar devam edebileceği bilinmiyor. İhracatçı kesimden yükselen sesler ve ihracatta bir yavaşlamanın ilk sinyallerinin ocakta alınmış olması da bu soruya güncellik kazandırıyor.Hemen paniğe kapılmaya gerek yok ama Türkiyenin cari işlemler açığının yeni bir rekora eriştiği bir ortamda, ihracatımızdaki artış belirgin biçimde yavaşlarsa bunun piyasalarda olumsuz yansımaları olabilir. İşte bu nedenle ihracatımızdaki gelişmelerin, ihracatçıların rekabet gücünün ve firma davranışlarının yakından izlenmesi gerekiyor. Öte yandan ihracat artışı azalırken ithalattaki artışın sürmesi halinde bunun dış açığı büyüterek kaygıları daha da artırabileceği de bir gerçek. Türkiyeye dersler Greenspanin analizindeki ikinci nokta, ABDnin dev bütçe açığıyla dış açığı arasındaki ilişkiyle ilgiliydi. Greenspan, ABD yönetiminin önümüzdeki dönemde bütçe açığını kapatma çabası içine gireceğini belirterek bunun da sonuçta dış açığı azaltabileceğini ileri sürdü. Birçok sözü dinlenen iktisatçı, ABD yönetiminin bütçe açığını kapatma yönünde ciddi adımlar atabileceğini düşünmüyor ama Greenspanin kurduğu sebep - sonuç ilişkisi doğru görünüyor. ABD bütçe açığını kapatabilir ve genel olarak tasarruf düzeyini yükseltirse dış açığını da azaltabilir.Bu ilişkiyi Türkiyeye uygularsak şunu söyleyebiliriz: Türkiye kur baskısı nedeniyle ihracatın artış hızını kaybettiği bir noktaya gelirse ve dış açığı daha da büyürse bizim için mali disiplini korumanın önemi daha da artacak. Dış kaynak girişinin rahatlatıcı etkisine kapılarak mali disiplini gevşetirsek cari açıktan kaynaklanan riski daha da artırmış oluruz. oulagay@milliyet.com.tr Bütçeye dikkat