Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yıllarca sabit kur rejimi izleyip çoğu kez siyasi sonuçlar da doğuran büyük devalüasyonlar yaşamış olan bir ülkede, iktidardaki siyasi liderin "devalüasyon" sözcüğüne tepki göstermesi doğal. 1958 devalüasyonunu 1960'da 27 Mayıs, 1970 devalüasyonunu 1971'de 12 Mart, 24 Ocak 1980 devalüasyonunu 12 Eylül askeri müdahalelerinin izlediğini hatırlayan bir liderin bu deyime alerji duyması pek şaşırtıcı değil. Dalgalı kur rejimindeki bir ülkede paranın kısa sürede önemli ölçüde değer yitirmesine "devalüasyon" demenin doğru olup olmadığı ise bence çok da önemli olmayan bir ayrıntı. Aşırı değerlendiği ileri sürülen Yeni Türk Lirası'nın (YTL) kısa sürede hızla değer yitirmesi üzerine bazı yayın organlarının "devalüasyon" diye manşet atmaları Başbakan Erdoğan'ın tepkisine yol açtı. Dalgalı kur rejimindeki bir ülkede devalüasyondan söz etmenin cehaletten başka bir şey olmadığını söyledi Sayın Başbakan. Ekonomi yorumcuları da bu konudaki görüşlerini açıkladı. Penguin Yayınevi tarafından 2000 yılında yayınlanan Yeni İngilizce Sözlük'te "devalüasyon" sözcüğünün iki karşılığı var: (1) Bir ülke parasının değer kaybı (2) Statü ve itibar kaybı. "Devalüe olma" fiilinin karşılığına baktığımızda da şu karşılıkları buluyoruz: (1) Bir para biriminin değer kaybetmesi (2) Bir şeyin ya da kişinin değerinin ya da itibarının azalması.Bir ülkenin para biriminin kısa sürede hızla değer yitirmesi kuşkusuz ciddiye alınması gereken bir olay. Böyle bir olayın yaşandığı bir ülkede Başbakanı'nın bu konuda duyarlılık göstermesi de doğal.Ancak bir başbakanın ve ülkeyi yönetme iddiasındaki siyasi kadronun, sözcüğün ikinci anlamında "devalüe olması", toplumun gözünde değer ve itibar kaybetmesi, ülke parasının dalgalanmasından ve değer kaybetmesinden çok daha önemli bence.Sayın Başbakan'ın, ürkütücü bir cinayete kurban giden Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in görkemli cenazesine katılmaktan çekinmesi ve cenazeye katılan bakanların gördüğü muamele, anlayana çok şey anlatıyor. Muhalefet liderlerinin tepkiden nasibini alması ise onların halkın gözündeki değer ve itibarının da hayli düşük olduğunu gösteriyor. Hangi 'devalüasyon' Bütün bunlar Türkiye'nin bir kez daha, parasının devalüe olmasından daha önemli bir gelişmeye, bir siyasi rejim tartışmasına sürüklenebileceği kaygısını yaratıyor.10 mayıs tarihinde bu köşede yer alan yazımda şöyle demiştim: "Cumhuriyet rejiminin belirlediği statükoyu değiştirmek için yeterli güce sahip olduğunu düşünen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) de, bu statükoyu korumanın vazgeçilmez bir kırmızı çizgi oluşturduğunu düşünenler de baltalarını biliyor. Bu ortamda 'birlikte yaşama'yı düşünmek ise giderek zorlaşıyor."AKP'nin 'birlikte yaşama'nın asgari koşullarını göz ardı edip, yalnızca yeni bir seçim zaferi kazanmaya ve kendi Cumhurbaşkanı'nı Çankaya'ya çıkarmaya odaklanması, Türkiye'de gerginliği artırmak isteyenlere yeni fırsatlar yaratabilir. oulagay@milliyet.com.tr AKP'nin çıkmazı