Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Liderler (Brezilya'da Lula Da Silva, Türkiye'de Tayyip Erdoğan) halkın nabzını iyi yakaladı.İktidar değişimi seçmenin ezici desteğiyle gerçekleşti.Yoksul ve dışlanmış kesim seçimi kazanan partiyi destekledi.İş aleminin önemli bir bölümü de seçimi kazanan partiye umut bağladı.IMF'den destek alan bir programla borç sorunu aşılmaya çalışılıyor.İktidara gelen partiler IMF ile programı sürdüreceklerini önceden açıkladılar.Yeni iktidara önce kuşkuyla bakan piyasalar sonra kredi açma eğilimine girdi.Seçim sonrasında yeni iktidardan beklentiler yükseldi.Bu beklentilerin gerçekleşmesi büyük ölçüde IMF ile sağlanacak mutabakata bağlı bulunuyor. Bu yıl Brezilya'da ve Türkiye'de yaşananlar arasında ilginç benzerlikler var. Gerçi Brezilya'da merkez soldaki İşçi Partisi, Türkiye'de ise merkez sağdaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) seçimleri kazandı ama her iki ülkede de: İşte bu nedenle her iki ülkede de yeni hükümetlerin ilk işlerinden biri IMF ile yeni bir mutabakata varmak olacak. IMF'yi de ikna ederek toplumda yarattıkları beklentileri gerçekleştirmenin yollarını arayacaklar. AKP'nin şansı Uygulanan programın temel doğrultusunda sapma olmayacak.Mali istikrar hedefinden ödün verilmeyecek.Enflasyonla mücadele hedefinden vazgeçilmeyecek.Özerk kurulların yer aldığı kurumsal yapı korunacak.IMF ile uyum sağlamış olan ekonomi bürokrasisi alt üst edilmeyecek. Aslında Türkiye'de AKP birkaç bakımdan Brezilya'daki İşçi Partisi'nden daha şanslı görünüyor. Olası Irak operasyonu öncesinde ABD'nin Türkiye'nin üzerine titremesi, AKP'nin ABD'nin de önemsediği Müslüman - Demokrat parti modelini başarıya ulaştırmaya aday görünmesi, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinin kritik bir aşamasında bulunması ve Türkiye'nin IMF destekli son programı bugüne dek başarıyla uygulamış olması, IMF'nin Türkiye'ye anlayışlı yaklaşmasını kolaylaştıracak faktörler. Piyasaların desteğini de şimdilik arkasına almış görünen AKP iktidarı bu şansı iyi kullanabilirse, IMF'yi de ikna ederek, yaratmış olduğu beklentileri karşılama yolunda adımlar atabilir. Yeni hükümetin bu şansı iyi kullanması ve IMF'yi esnek davranmaya ikna etmesi, bazı temel noktalarda gerekli güveni vermesine bağlı. Bu noktaların başlıcaları şunlar: Birincisi, piyasaların açmış olduğu krediyi pekiştirir ve faizlerde düşüş sağlayarak bir manevra alanı elde eder; ikincisi IMF, hükümetin reel sektörü canlandırmak ve yoksullukla mücadele etmek için önereceği önlemlere daha anlayışla yaklaşabilir. Yeni hükümet bu temel noktalarda IMF'ye güven verebilirse iki avantaj elde edebilir: IMF'nin sınavı Burada önemli olan IMF'nin konuştuğu "dili" iyi anlamak ve fazla vakit kaybetmeden bir müzakere sürecini başlatmak. AKP hükümeti bu fırsatı iyi değerlendirebilirse belki sonunda IMF'nin olumsuz katı imajını kırmasını kolaylaştıracak yeni bir mutabakat çerçevesi çizilebilir ve bundan hem Türkiye hem de IMF yararlanmış olur. oulagay@milliyet.com.tr Aslında bugün gelinen noktada, IMF de büyük sıkıntı içinde. IMF destekli programları uygulayan ülkelerde borç sorununun aşılamaması, ekonomik büyümenin durması, yoksulluğun artması, bu tür programlara karşı yükselen bir toplumsal tepkiyi beraberinde getiriyor ve IMF'nin varlık gerekçesi bile tartışma konusu haline geliyor. Bu ortamda Brezilya ve Türkiye'de, IMF destekli programlarla sürdürülebilir hızlı büyümeye geçilmesi, istihdamın artması, yoksulluğun azaltılması IMF'nin imajı açısından da önemli. Bu nedenle IMF'nin büyümeyi destekleyen açılımlara, istihdamı artıracak önlemlere ve yoksulluğu azaltacak adımlara anlayışlı yaklaşması beklenebilir.