Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Osman Ulagay


Bir IMF heyetinin ekim ayı başlarında Türkiye'ye gelerek ekonominin durumunu değerlendirmesi bekleniyor
Uluslararası Para Fonu(IMF) ile Dünya Bankası'nın gelecek hafta Hong - Kong'da yapılacak olan yıllık toplantılarına her üye ülkeden olduğu gibi Türkiye'den de bir delegasyon katılacak ve her iki kuruluşun tepe yöneticileriyle temas olanağı doğacak. IMF ve Dünya Bankası'nın ancak üst düzey yöneticilerinin katılacağı bu toplantılarda her ülkeye ayrılabilen vakit sınırlı olduğu için Türk delegasyonunun Hong Kong'da yapacağı temasların da genel bir fikir alışverişi düzeyinde kalması olası görünüyor.
Bu temaslar sırasında IMF ve Dünya Bankası başkanlarına, Türk hükümetinin önümüzdeki dönemde izlemeyi düşündüğü program hakkında bir fikir verilmesi ve onların görüşlerinin alınması tabii ki gündeme gelebilecek ama Türkiye ekonomisinin ayrıntılı değerlendirmesi, Hong Kong toplantıları sonrasında, ekim ayında Türkiye'ye gelmesi beklenen bir IMF heyeti tarafından yapılacak. Türkiye ile IMF arasındaki ilişkilerin nasıl bir yön alacağı IMF heyetinin Türkiye ziyareti sonrasında ortaya çıkacak duruma göre belirlenecek.
Bu durum, önümüzdeki bir ayın Türkiye ekonomisinin geleceğinin belirlenmesi açısından özel bir önem taşıdığını ortaya koyuyor. Yılmaz hükümetinin, IMF heyetinin ziyareti öncesinde nasıl bir ekonomik program izleyeceğini belirleyip hedeflerini ortaya koyması gerekiyor. Özellikle bütçenin faiz dışı dengesinde belirmeye başlayan kötüleşmenin nasıl önleneceği ve enflasyonun nasıl aşağı çekileceği konusunda inandırıcı bir programın ortaya konmaması halinde IMF ile olumlu bir diyalog geliştirme ve bir anlaşmaya yönelme şansının fazla olmayacağı belirtiliyor.


Ekonomide Yılmaz hükümetine bağlanan umutların giderek umutsuzluğa dönüşmeye başladığını görüyoruz. Hükümetin bazı üyelerinin açıklamaları ve kendilerine umut bağlanan bazı bürokratların rahatsızlığı da bu eğilimi besliyor.
Sorun nerede diye düşündüğümüzde hemen akla geliverenler şunlar:
* Hükümet seçim hükümeti mi, çözüm hükümeti mi olacağına karar veremedi.
* İşe bütünsel bir istikrar programıyla başlanıp hızla mesafe alınamadı
* Vergi ve SSK gibi temel konularda hızlı reform sinyali verilemedi
* Enflasyon ve istikrarsızlık üreten düşünce ve davranış tarzı kırılamadı
* Her kesime bir şeyler vadetme, hayali köprüler kurma alışkanlığı sürdürüldü
* Ekonomi yönetiminde uyum değil uyumsuzluk sinyalleri belirginleşti.
Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez'le konuşurken bu gidişatın onu da kaygılandırdığını hissediyorum. Ama düş kırıklığı yaratan bu başlangıca karşın hükümetin önünde hala önemli bir fırsat olduğuna inanıyor Eğilmez. Bu inancın kaynağı, dış dünyada, uluslararası finans kuruluşlarında Refah - Yol sonrasında oluşan olumlu beklentilerin sürmesi. Bizim Türkiye'de hissetmeye başladığımız olumsuz hava henüz dışa yansımış değil. Bu noktada Türkiye inandırıcı bir program ortaya koyabilirse dış dünyadaki bu olumlu havanın meyvelerini toplama noktasına sıçrayabilecek. Hazine Müsteşarı Eğilmez'in çabası ve hazırlığı bu amaca yönelik.

30 yıllık borçlanma

Uluslararası piyasalardaki bu olumlu havadan yararlanarak 10 yıl vadeli bir dolar tahvili ihracını gerçekleştirme sürecinde olan Hazine'nin başındaki Eğilmez'e göre Yılmaz hükümetinin tutarlı bir ekonomik program ortaya koyarak bunu uygulama niyetini göstermesi, Türkiye'nin 30 yıl vadeli borçlanmasını bile gündeme getirebilir. Bazı Latin Amerika ülkelerinin ve son olarak da Arjantin'in 30 yıl vadeli borçlanmayı başardığı hatırlandığında bunun Türkiye için de bir hayal olmadığı ortaya çıkıyor. Uluslararası finans kuruluşlarının tatminkar bulacağı bir programın ortaya konması halinde Türkiye'nin önümüzdeki dönemde 10 milyar dolar mertebesinde dış kaynak bulmasının hayal olmadığını belirtiyor Eğilmez.
Türkiye böyle bir yola girebildiği taktirde gelecek yıl yapması gereken 14 milyar dolar mertebesindeki borç servisini sorunsuz aşacak, ekonomi yönetimi de zaman ve manevra alanı kazanabilecek. Bu arada özel sektörün dış finansman kaynakları bulma konusunda şimdiden yaşamaya başladığı kolaylığın yeni boyutlar kazanarak sürmesi de söz konusu olabilecek.

Üç senaryo

Ancak bütün bunların olabilmesi için önkoşul, hükümetin biraz vizyon ve cesaret gösterip, enflasyonu aşağı çekecek, tutarlı ve sürdürülebilir bir programı benimsemesi. Anladığım kadarıyla Mahfi Eğilmez'in kafasında üç senaryo var.
Hükümetin kararlılık gösteremeyip, tutarlı bir programı benimsemeden "durumu idare etme" yolunu seçmesi halinde bunun ekonomik açıdan da politik açıdan da geri tepeceğini düşünüyor Hazine Müsteşarı. Bu yola gidilmesi durumunda dış dünyadaki olumlu havanın da giderek kaybolması ve beklenen dış kaynak desteğinin gerçekleşmemesi olası.
İkinci senaryo, enflasyonun bir yıl içinde yılbaşı - yılsonu hesabıyla yüzde 40'lara indirilmesini hedefleyen radikal bir istikrar programı öngörüyor. Böyle bir programın içerde bazı sancılara yol açması olası ama dış dünyada kabul görme şansı yüksek.
Üçüncü senaryo, enflasyonu ilk yılda yüzde 60'lara düşürmeyi hedefleyen üç yıllık bir orta vadeli programı içeriyor. Kararlılıkla uygulanacağı izleniminin verilmesi halinde böyle bir programın da dış dünyada kabul görme şansı var.

Cesaretin bedeli

Enflasyonu ciddi olarak aşağı çekmeyi hedefleyen bir programın hatırı sayılır bir bedeli olacağı muhakkak. Programın sonuçları alınmadan hükümet bir seçime zorlanırsa faturayı ödeyebilir. Buna karşılık böyle bir programın benimsenmesiyle sağlanacak dış destek ve bunun estireceği olumlu hava, programın sancılarını hafifletebilir.
Sayın Yılmaz'ın ve hükümet ortaklarının bu konuda karar verirken unutmamaları gereken nokta şu: durumu bir süre daha "idare etmeye" kalkışmanın faturası istikrar programının faturasından da ağır olabilir.


Foto altı - Eğilmez: İyi bir programla 10 milyar dolar bulabiliriz.


İngiltere'de klasik müzik konserlerine gidenlerin sayısında belirgin bir azalma olması konser organizatörlerini yeni arayışlara yönellti. Bu arada orkestra üyelerinin kıyafetlerinin farklı bir anlayışla yenilenmesi gündeme geldi. Bazı ünlü modaevleri de projeye ilgi gösterdi ve uygulamanın öncüleri belirlendi. Londra Oda Orkestrası'nın 27 yaşındaki kemancısı Catherine Morgan, South Bank'da yapılacak Rising Sparks Festivali'nde Nicole Farhi'nin arkası açık bir kreasyonuyla çalacak. Orkestranın başkemanı Cristopher Warren - Green ise Versace'nin dik yakalı bir ceketini giyecek.




Yazara Email O.Ulagay@milliyet.com.tr