Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiyenin IMF (Uluslararası Para Fonu) ile orta vadeli bir program üzerinde mutabık kalmasını ve fazla gecikmeden yeni bir anlaşma zemini oluşturmasını ben de savundum. İş aleminin önemli bir bölümü ve mali piyasalar da bu görüşte. Türkiyenin ekonomide yakalamış olduğu olumlu çizgiyi sürdürmesi için IMF ile yeni bir anlaşma yaparak yola devam etmesini gerekli görenler çoğunlukta. Başbakan Erdoğanın ve hükümetin kimi üyelerinin bu konudaki eğilimleri ise henüz yeterince açıklık kazanmış değil. Öncelikle ekonominin geleceğini düşünen Devlet Bakanı Ali Babacanın IMF ile yola devam etme eğiliminde olduğu, ancak siyasi hesaplara öncelik veren hükümet üyelerinin IMFsiz bir çözümün özlemi içinde oldukları izlenimi var bende. IMF ile yeni bir anlaşma yapılarak yola devam edilmesini savunanların temel gerekçelerinden biri işte bu durumdan kaynaklanıyor. Erdoğan hükümetinin hakkını teslim edelim, bugüne kadar mali disiplini koruma ve programa sadık kalma konusunda çoğu kimsenin beklentisini aşan bir performans ortaya koydu hükümet. Buna karşın iş aleminde ve piyasalarda yeterli güveni oluşturamadı. Sayın Başbakanın ve bazı bakanların zaman zaman içlerindeki IMFden kurtulma özlemini yansıtan açıklamalar yapmaları ve hükümetin bundan sonraki seçime IMFsiz girerek puan toplama hevesine kapılma olasılığının bulunması, bu güvensizliği besleyen başlıca nedenler. Ayrıca önümüzdeki yıldan itibaren Türkiyenin IMFye önemli miktarlarda borç ödemesi yapacak olması ve dış açığımız büyürken dış dünyadan kaynaklanan risklerin yükselme olasılığının bulunması da yola IMF ile devam edilmesini gerekli görenlerin gerekçeleri arasında yer alıyor.Ancak bu görüşü savunmuş biri olarak benim kafamda düğümlenen bir soru var: Eğer iktidarda ekonomiyi doğru yolda götüreceği konusunda kaygı yaratan bir hükümet varsa bu hükümetin IMF ile anlaşarak yola devam etmesi yeterli bir güvence midir? IMF ile birlikte yürümek, yoldan çıkma ve krize sürüklenme riskini ortadan kaldırır mı?Bu soruya "evet" diye yanıt vermek kolay değil ne yazık ki. IMFnin kriz anına kadar desteklediği pek çok program var. IMF destekli programlarla krize girip tam bir ekonomik çöküş yaşayan ülke örneği denince ilk akla gelen ülke ise kuşkusuz Arjantin. Hükümet ve IMF IMFnin kendi hata ve sevaplarının tarafsız bir gözle değerlendirilmesi için oluşturduğu Bağımsız Değerlendirme Bürosunun, IMFnin 1991 - 2001 yılları arasında Arjantinde oynadığı rolü mercek altına alan raporu geçen hafta açıklandı. Söz konusu on yıllık dönemde IMF ile beş kez anlaşma yapan Arjantinin felakete sürükleniş sürecinde IMFnin oynadığı rol ve yaptığı hatalar konusunda ilginç bulgular var bu raporda. Türkiye için de ders çıkartılacak nitelikte olan bulguların bazıları özetle şöyle: IMF, Arjantin ekonomisinde büyüyen riskleri ortaya koymada geç kaldı ve yetersiz politikaları gereksiz yere savunmaya devam etti.Arjantinin borç yükünün tehlikeli boyutlara tırmanmasının riskleri yeterince ortaya konamadı, sosyal güvenlik sistemindeki çıkmaza göz yumuldu.IMF, Arjantinin izlediği sabit kur rejiminin çıkmazını gördüğü halde, bu rejimden çıkışın bedelinin ağır olacağını bildiği için, son dakikaya kadar bu rejimi desteklemeye devam etti.IMF, sabit kuru korumak için Arjantine sağladığı mali desteği sabit kurdan çıkışın bedelini telafi etmek için kullansaydı sonuç çok daha iyi olabilirdi.IMFnin krize girildiği noktada Arjantine önereceği bir "B planı" yoktu ve bu nedenle krizin maliyetinin düşürülmesine katkıda bulunamadı.IMF İcra Kurulu üzerine düşen görevi yapmadı ve Arjantine desteği sürdürdü. Ne dersiniz? "IMFye güven, gerisini merak etme sen" diyebilir miyiz? oulagay@milliyet.com.tr Arjantin örneği