Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gündemden düşmeyen büyük soru Davostaki Dünya Ekonomik Forumu 30 Ocak pazar günü sona erdi. O gün yayımlanan New York Times gazetesi, "business" bölümünün manşetinde şu soruyu soruyordu: "Angelina Jolie Gerçekten Dünyayı Kurtarabilir mi?" Aynı soru Sharon Stone, Bono ya da Richard Gere için, hatta hayır işlerine muazzam para harcayan Bill Gates için de de sorulabilirdi kuşkusuz. Dünyaca tanınmış birer "yıldız" olmanın kendilerine kazandırdığı ayrıcalığı ve parayı kullanarak, insanlık adına olumlu bir şeyler yapmanın çabası içindeki bu ünlü isimler dünyanın ve insanlığın "kurtarılmasını" sağlayabilir miydi gerçekten? Çoğunluğunu dünyanın büyük şirketlerine hükmeden güçlü işadamlarının oluşturduğu "Davos ahalisi", bu ünlü isimlerin öncülüğünden etkilenerek dünyanın ve insanlığın "kurtarılmasına" katkıda bulunabilir miydi? AIDS ve sıtma gibi salgın hastalıkların, yoksulluğun, cehaletin ve çaresizliğin pençesinde kıvranan dünyalıların bu durumdan kurtarılması için Davosta atılan adımlar, istenen sonuca gidecek yolu açabilir miydi? Yoksa Davosun benzersiz ortamında konuşulanlar kar üzerine yazılmış birer temenni olarak kalır ve Davosun eteklerine bile erişme şansı olmayan dünyanın mağdurları, bütün bunlardan habersiz çile çekmeye devam mı ederdi? Öte yandan ABD yönetimini eleştirenlerin hayli fazla olduğu Davosa ilgi göstermeyen ABD Başkanı George W. Bush da kendi yöntemleriyle insanlığı kurtarmaya, "özgürlük" ve "demokrasi"nin ışığını Amerikadan dünyaya yaymaya kararlı görünüyordu. Bush, ABDnin muazzam askeri gücüyle ve siyasal ağırlığıyla bu misyonu yerine getirmeye ve 11 Eylülün sorumlusu "şer güçleri"ni yenmeye adamıştı kendisini. Dünya Ekonomik Forumunu "güçlülerin karnavalı" olarak niteleyenlerin "kurtuluş" formülü ise farklıydı. Onlara göre dünyanın ve insanlığın "kurtuluşu" için hem Bushun, hem de "Davos ahalisi"nin, yani dünyanın geleceğine yön verme iddiasındaki takımın tasfiyesi gerekiyordu. Kapitalizmin ve onun doğal bir uzantısı olan emperyalizmin hakim güçleri etkisizleştirilmeden dünyanın ve insanlığın kurtuluşu mümkün değildi. Ünlü yıldızların Davosta boy göstermeleri ve insanlık adına bir şeyler yapmak istemeleri de aslında bir aldatmacadan başka bir şey değildi.Bütün bunların ötesinde, üzerinde yaşadığımız yerkürenin geleceği de tartışma konusuydu. İnsanoğlu, kendisine sunulan doğal olanakları insafsızca kullanarak kendi sonunu mu hazırlıyordu? Bu anlamda da "kurtarılması" mı gerekiyordu dünyanın? Bush da kurtarıcı Bunları düşünürken öncelikle hatırlamamız gereken bir gerçek var: Özünde kişisel çıkarın kovalanmasına, kar motifine ve özel birikime dayanan kapitalizm, bugün neredeyse bütün dünyada geçerli ekonomik sistem haline gelmiş durumda. Kimse "sosyalist piyasa" falan diyerek kendini aldatmasın, Çindeki ekonomik mucize de aslında kapitalist sistemin farklı koşullarda uygulanmasının bir sonucu. Toplumsal mülkiyete dayalı kollektivist sistemler ise şu an için geçerli bir alternatif oluşturamıyor kapitalizme. Yani "her koyunun kendi bacağından asıldığı" bir ekonomik sistemin egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Kalkınan, zenginleşen, güçlenen ülkeler bu sistemi iyi çalıştırabilen ülkeler. Artı değer ve maddi zenginlik bu sistem içinde üretiliyor.Ancak bu sistemin de çok ciddi sorunları var. Kişisel çıkar motifine dayanan sistem insanlığın toplumsal yararını düşünmüyor, sorunlarını çözmüyor. Güçlüler ve güçsüzler yaratıyor. İnsanlığın bir bölümü bolluk içinde yaşarken, çok daha büyük bir bölümü insanlık dışı koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Dünyamızın kaynakları dünyayı yaşanamaz hale getirecek biçimde talan ediliyor. Büyük bir ikilemle karşı karşıya insanlık: Bir yanda kapitalizmin rakipsiz yükselişine, diğer yanda insanların sefaletine ve dünyanın istismarına tanık oluyoruz. Bu yıl Davosta daha çok hissedilen ve ünlü yıldızları insanlık adına konuşmaya iten de bu ikilemdi belki de. Kapitalizm ve insanlık Yazının başlığını oluşturan soruyu gönül rahatlığıyla "evet" diye yanıtlayabilmek için belki biraz hayalci ya da uzak görüşlü olmak gerek. Ama çok da karamsar olmayalım ve aşırı yoksulluğa ve salgın hastalıklara karşı mücadelenin yaygınlaştırılması ve yoğunlaştırılması konusunda anlamlı bir çabanın işaretlerini görmeye başladığımızı belirtelim. Dünya Ekonomik Forumunun bu yılki Davos toplantısında, ünlü yıldızların da katkısıyla gündeme yerleşen bu konu, hafta sonu Londrada yapılan G - 7 ülkeleri maliye bakanları toplantısına da damgasını vurdu. Toplantıya başkanlık eden İngiltere Maliye Bakanı Gordon Brown, en yoksul ülkelerin dış borçlarının tamamen silinmesinin G - 7 toplantısında ilk kez karara bağlandığını belirterek, "Bu toplantının sonuçları, hiçbir adaletsizliğin sonsuza kadar süremeyeceğini gösterdi", dedi. Ancak Brownun yoksul ülkelere verilen parasal desteğin kısa sürede 100 milyar dolar artırılmasını sağlamak amacıyla ortaya attığı IFF (Uluslararası Finans Fonu) projesi ABDnin itirazı nedeniyle karara bağlanamadı. Konuyla ilgili çalışmaların süreceği ve temmuz ayında gene İngilterenin evsahipliğinde yapılacak olan G - 8 zirvesinde olumlu bir karara varılabileceği ifade edildi. Ancak yoksul ülkelere hibe yoluyla yardımı savunan ABDnin Brownun planını kabul etmesi olası görünmüyor. Yoksulluk gerçekten tarihe karışacak mı? Dünyayı ve insanlığı kurtarma hevesinden vazgeçmeden yazılarıma kısa bir ara veriyorum. Şubatın ikinci yarısında buluşmak üzere. oulagay@milliyet.com.tr