Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen haftayı müsekkin (sakinleştirici) tedavisi ile geçirdik. Bir yandan dış açığın büyümesinden, diğer yandan YÖK yasası gerginliğinden etkilenerek asabileşen mali piyasalardaki sinirli havayı yatıştırmak için içerde ve dışarda yoğun çaba harcandı hafta boyunca. Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, "Faiz dışı fazlayı sağlarız, IMF ile güveni bozmayız" diyerek Bakanlar Kurulunun tavrını açıklarken Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan görsel ve yazılı medyada yaptığı açıklamalarla, piyasaları her şeyin kontrol altında olduğuna inandırmaya çalıştı. Sayın Babacana göre dalgalı kur rejimi sistemin olası krizlere karşı sigortasıydı ve artık kriz yaşanmazdı. Hükümete ekonominin durumuyla ilgili bir sunum yapan TC Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçtinin mesajı ise şartlı bir iyimserliği yansıtıyordu. "Zamanında ek mali tedbirler alınırsa olumsuz etkiler en aza indirilir; IMF ile ilişkileri ve faiz dışı fazlayı sürdürme konusunda tartışma yaratmanın yararı yok" (Hürriyet, 11 mayıs 2004) diyen Serdengeçtinin sözleri bir uyarı boyutu da taşıyordu. Bu arada mali piyasalara iyimserlik aşılamayı asli görevleri arasında gören kimi ekonomi yazarları da müsekkin tedavisine katkıda bulundu. Türkiyedeki yoğun müsekkin tedavisine önemli bir destek de dışardan, hem de çok önemli bir yerden geldi. IMFnin çiçeği burnunda başkanı Rodrigo Rato, düzenlediği ilk basın toplantısında Türkiyede bir kriz ihtimali bulunup bulunmadığı şeklindeki bir soruyu yanıtlarken, "Ben hiç öyle düşünmüyorum, Türkiye son yıllarda IMF destekli programı başarıyla uyguladı" dedi ve Türkiyedeki makroekonomik durumun eskiye göre çok iyi olduğunu belirtti. IMFnin Ankaradaki Temsilcisi Odd Per Brekk de "cari açıkla ilgili endişeleri abartılı bulduğunu" söyledi. (Milliyet, 13 mayıs 2004).Doğrusu bu kadar yüksek dozlu bir müsekkin tedavisi karşısında en sinirli hastanın, ya da piyasanın bile bir miktar sakinleşmesi gerekirdi. Bütün bunlara, dövize endeksli Hazine kağıtlarının değişimiyle ilgili olarak bankaları rahatlatan karar da eklenince piyasalardaki gerilimin düşmesi için ortam hazırlanmış oldu.Ancak bu yoğun müsekkin tedavisinin piyasaları kalıcı bir şekilde sakinleştirmeye yetip yetmeyeceği henüz belli değil. Piyasaların sinirlenmesine neden olan iki sorun da aşılmış değil. Merkez Bankasının projeksiyonuna göre cari açıktaki büyümenin en az birkaç ay daha süreceği ve piyasalara psikolojik etki yapmaya devam edeceği anlaşılıyor. Bu sorunun çözümünü tek başına dalgalı kurdan beklemek bence çok gerçekçi değil ama faizlerdeki yükselişle birlikte gündeme gelecek büyümeyi frenleyecek etkilerin de katkısıyla bu sorunun yılın ikinci yarısında hafifleyeceğini düşünelim. IMFden destek Bana öyle geliyor ki piyasalarda asıl tedirginlik yaratan sorun cari açık sorunu değil, AKP hükümetinin YÖK yasasındaki tavrı nedeniyle ortaya çıkan derin kaygılar. Yaratılan gerginliğin kimin eseri olduğu ve demokrasi tartışmaları bir yana, AKP hükümetinin YÖK yasasıyla sergilediği tavır ve bunun sonucunda meydana gelen gerilim bende ve sanırım pek çok kimsede "Türkiyede hiç bir şey değişmez, her şey aslına döner" izlenimini hortlattı. Ben kendimi bir şeylerin değişebileceğine ve Türkiyenin yıllardır yaşadığı kısır döngüyü kırabileceğine inandırmaya çalışıyordum. Şimdi bu kısır döngünün çok iyi bildiğimiz işaretleri birer birer ortaya çıkarken ben de bu inancımı yitirmek üzereyim. Hükümete haksızlık mı ediyorum diye bir soru var kafamda ama geçmişte bunca olumsuz deneyimi yaşadıktan sonra "bunlar da onlar gibiymiş" noktasına sıçramak çok kolay oluyor. Müsekkin tedavisi de işe yaramıyor böyle bir durumda. Umarım piyasalar daha toleranslı davranır ve AKPye şans tanımaya devam eder, biz de yeni sorunlar yaşamayız. oulagay@milliyet.com.tr Eski film korkusu