Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Osman Ulagay


Refah, merkez sağın ana partisi olarak sistemle bütünleşmek için ayağına kadar gelen fırsatı tepti

Merkez sağdaki ve soldaki partilerin aczi Refah Partisi(RP) için büyük bir fırsat yarattı. RP ayağına kadar gelen bu fırsatı kullanabilseydi, sistemin ana partisi haline gelerek "tek başına iktidar" yolunu açmış olacaktı. Ancak yılbaşından bu yana yaşananlar RP'nin bu rolü oynayacak bir dokuya ve yeteneğe sahip olmadığını gösterdi ve bu noktaya gelindi. Şimdi gelinen noktada RP yalnızca askeri değil, kendisini benimseme eğilimine girmiş olan bir çevreyi, bu arada iş alemini de büyük ölçüde karşısına almış durumda. Çıkış yolunu radikal taraftar kitlesini mobilize ederek mücadelede görüyor.

Buraya nasıl gelindi?

Pekiyi bu noktaya nasıl gelindi? Bu deneyden çıkartılabilecek sonuçlar neler?
* Olayları bu noktaya getiren süreç ocak ayında, Susurluk olayının gündemin birinci sırasında olduğu ve Refah'ın özellikle ekonomide yaratmayı başardığı havayla puan topladığı bir ortamda başladı.Susurluk olayının varabileceği noktalardan kaygı duyan siyasiler ve "devlet içi" odaklar medyayı da kullanarak Refah'a ve İslamcı kesime karşı kullanılabilecek malzemeyi pompaladılar ve öne çıkarttılar. Refah'ın tutumu da buna çanak tuttu.
* Refah bu tutumuyla "sistem içinde başarılı olan parti" görünümünü kazanma fırsatını kaçırdı. RP, ekonomide ve özellikle mali piyasalarda yaratmış olduğu olumlu havayı kullanarak ve diğer sağ partilerin yarattığı boşluğu doldurarak çok kolay bir şekilde merkez sağın lideri konumuna gelebilirdi. Tek yapması gereken şey kendi tabanını kontrol altında tutmak ve tepki yaratacağı belli olan şeyleri bir süre yapmamaktı. Toplumdaki ve hatta iş alemindeki, olaylara yüzeysel bakma alışkanlığı Refah'a bu bulunmaz fırsatı hazırlamıştı ama Refah bunu değerlendirecek yapıda, yetenekte ve olgunlukta olmadığını gösterdi. "Merkezin büyük partisi" rolünü oynamaya hazır olmadığını ortaya koydu ve
işler bu noktaya geldi.

Refah - Yol dersleri

* Refah - Yol deneyi, Türkiye'de olumlu çağrışım yapan her adımın toplumda ve ekonomide çok iyi karşılık gördüğünü gösterdi. RP'nin (1) Ekonomideki denk bütçe - istikrar söylemi (2) Dar gelirliye ilgi göstermesi (3) Yeni kaynak arayışları (4) Dış politikada, kendine göre de olsa, kişilik arayışı dikkate değer adımlardı. Bu adımlar RP'nin kendi taraftar kitlesi dışında da olumlu yankılar yaptı ama bunların gerisi gelmedi, içi dolmadı çünkü gerekli bilgi ve hazırlıkla atılmış adımlar değildi bunlar; daha çok propaganda boyutu öne çıkartılarak atılmış adımlardı ve bu nedenle başarıları sınırlı kaldı.
* RP'nin üç niteliği öne çıktı bu dönemde: (1) Göz boyamak ve çok kısa vadede puan toplamak için gerçeklerin pervasızca saptırılması ve çok kolay yalan söylenmesi; bunun sistematik bir yöntem olarak kullanılması (2) Yalan yanlış uygulamaların foyası çıktıkça suçun hep başkalarında aranması; dış güçlerin, medyanın vs. suçlu gösterilmesi ve tıpkı maçı kaybeden takım gibi haksızlığa uğrandığının iddia edilmesi (3) İktidarda kalmak için her türlü tavizin verilebilmesi. Bu nitelikleriyle RP diğer partilerden farklı bir parti olmadığını, dürüstlük ve ilkelilik açısından onlardan kalır tarafı olmadığını gösterdi. Bu nitelikleri sergileyen bir Refah'ı demokrasi, doğruluk, ilkelilik adına savunma olanağı kalmadı. Bu açılardan RP'nin ve Erbakan'ın DYP ve Çiller'den farkı olmadığı ortaya çıktı.
Refah Partisi büyük bir fırsatı tepti, diğer partilerin zaaflarından yararlanarak, siyaset arenasının merkezine yerleşme şansını kullanamadı. Böyle olması belki de kaçınılmazdı. RP, asıl hedefinin sistemi yönetmek değil yıkmak olduğunu bir noktadan sonra gizleyemedi ve bu noktalara sürüklendi. Belki de asıl gücünü, "düzeni toptan değiştirme" vaadinden alan RP böyle davranmak zorundaydı ve bundan sonrası için stratejisini de buna göre kurmuştu. Laik düzeni savunmaya kararlı güçlerle çok boyutlu bir hesaplaşmayı içerebilecek olan bu stratejinin RP'ye ve ülkeye neler getireceğini göreceğiz.
Bu süreçte önemli olan nokta, Refah'la mücadelenin siyasi platformun dışına taşmasının yaratacağı sakıncalar. Laik düzenin ve demokrasinin kesintisiz sürmesi bu sakıncaların giderilmesine bağlı görünüyor.

Yalanı ve dolanı meslek haline getiren, ihtirası yeteneğinden kat kat üstün politikacılar sayesinde Türkiye dünyanın "örnek ülkeleri"nden biri haline gelmiş durumda. 1980'lerde olumlu anlamda "örnek ülke" olarak gösterilen Türkiye şimdi dünyadaki trendlere ters düşen olumsuz gelişmelerin yaşandığı örnek ülkelerden biri olarak adını duyuruyor.
Uluslararası Para Fonu(IMF)nin öngörülerine göre, 1997 yılında dünya enflasyon şampiyonluğuna adayız. Enflasyon dünyadan kalkarken, "geçiş sürecindeki ülkeler" diye tanımlanan eski sosyalist ülkeler bile enflasyonsuz büyümeye aday görünürken, biz yüzde 80'lerdeki enflasyonumuzla "dünyanın garibi" görünümdeyiz.
Türkiye'yi "riskli ülke" olarak tanımlayan IMF'nin son "Economic Outlook" raporu ve Türkiye ile ilgili bir IMF yetkilisinin "Türkiye ekonomisinin kontrolden çıkmış olduğunu" belirten sözleri(Yeni Yüzyıl,24.4.97), hiç sıkılmadan, "IMF Türkiye'deki gidişattan memnun", diye demeçler veren ve hayali istikrar programlarıyla bir kısım medyayı avutan politikacılara cevap niteliğinde. Moody's'in kamu bankalarımızla ilgili değerlendirmesi kamu bankalarını ucuz politikaya alet etmenin nelere malolduğunu ortaya koyuyor.
"Canım bunlara alıştık artık", deme aymazlığını sürdürenler, ekonomi dışındaki gelişmelerin batı basınındaki yansımalarına ne diyecekler bilmiyorum ama tablo gayet net. 25 nisan tarihli Financial Times'teki haberin başlığı "Türk Ordusu İslamcı hükümeti devirmeye hazır". Aynı tarihli Wall Street Journal, "hükümetin İslamcı kanadıyla silahlı kuvvetler arasındaki anlaşmazlığın piyasaları kaygılandırdığını yazıyor. International Herald Tribune, "İslamcılar Orduya rağmen kalmaya kararlı", diye başlık atıyor. Türkiye'deki gerilimin tarafları net biçimde belirlenmiş: Ordu ve İslamcılar. Sanki bundan sonra iki tarafın çatışma haberlerini vermeye hazırlanıyor batı basını.
Türkiye'yi bu tuzağa düşüren ve utanmadan hala ortalarda dolaşan politikacılara sonsuz şükranlarımızı arzederiz efendim. Onları hala orada tutan aymazlara ise ne diyeceğimizi bilemiyoruz.