Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rusyada Putin yönetiminin, devletin elindeki varlıkları talan ederek kısa sürede dolar milyarderi olan "yeni zenginleri" her yöntemi kullanarak hizaya getirme ve banka sistemini sıkı bir denetime alma çabalarının hangi noktada sistemden sermaye kaçışına yol açacağı ve bu kaçışın hangi boyutlarda olacağı bir süredir merak konusuydu. Sistemden bir miktar sermaye çıkışı olmuş, ancak bu hareket yaygınlık kazanmamıştı. Geçen hafta ise farklı boyutta bir olay yaşandı Rusyada ve özel bankalardaki paralarını çekmek isteyen mevduat sahipleri bankalar önünde kuyruklar oluşturmaya başladı. En büyük özel bankalardan biri olan Alfa Bankın başkanı Peter Aven, çekilen mevduatın 700 milyon doları bulabileceğini belirtirken derecelendirme (rating) kuruluşu Moodys 18 Rus bankasının uzun vadeli notunu düşürebileceğini açıkladı. Rusya Merkez Bankası, bankaların tutmak zorunda oldukları mevduat karşılıkları oranını yarı yarıya düşürerek sisteme likidite sağladı ve paniği önlemeye çalıştı ama bunun mevduat sahiplerinin kuşkularını gidermeye yetip yetmeyeceği henüz bilinmiyor.Mevduat sahiplerinin tedirginliği, kara para aklama operasyonlarına bulaştığı iddiasıyla bankacılık lisansı iptal edilen Sodbusinessbankta mevduatı bulunanların kaderleriyle baş başa bırakılması üzerine tırmandı.Sodbusinessbankta mevduatı bulunanların kurtarılmaması, diğer özel bankalarda mevduatı bulunanları da tedirgin etti ve hemen her özel banka için bol miktarda dedikodunun üretildiği, kara liste söylentilerinin yayıldığı ortamda parasını güvencede hissetmeyen halk bankalardaki mevduatını çekmeye yöneldi.Rusyada yaşanan bu olaylar herkesin aklına Rus mali sisteminin çökmesine yol açan 1998 krizini getirdi ister istemez ve "yeni bir 1998 krizi yaşanır mı?", sorusu sorulmaya başlandı. Rusyada 1998deki durumla bugünkü durum arasında önemli farklar var ama bizim 2001 krizimiz nasıl unutulmadıysa Rusyanın da 1998 krizi unutulmadı henüz. Aslında tüm bu tür krizlerde ortak olan özellik, kitlesel boyutta sermaye kaçışının krize yol açması. Sermaye kaçışını tetikleyen koşullar farklı da olsa bu temel gerçek değişmiyor. Ayrıca günümüzün dünyasında, şu ya da bu nedenle bir ülkeden sermaye kaçışı başladığında bu diğer ülkelere yönelik sermaye hareketlerini de etkiliyor. Şimdi yaşanan örnekte de, Rusyadan sermaye kaçışının özellikle Türkiye ve Brezilyanın euro tahvillerine ilgiyi artırdığı, yani ilk aşamada bizim işimize yaradığı belirtiliyor.Hatırlanacağı gibi 1997de Asya krizi patladığında ekonomimizi yönetme iddiasında olan Güneş Taner beyefendi, bu krizin en fazla Rusya ve Türkiyeye yarayacağını, Asyadan kaçan sermayenin bize akacağını ileri sürmüş, Rusya krizi patladığında da olayın bize nasıl yansıyacağını ancak yaşayarak öğrenebilmiştik. Şimdi de Rusyadan kaçan para bize gelecek diye sevinmek için erken olabilir. Rusyada banka paniği Uluslararası Para Fonu (IMF) nin haziran sonunda yaptığı Mali Piyasalar Değerlendirmesinde Türkiye gibi Yükselen Pazar kategorisindeki ülkelerin son durumuyla ilgili bazı saptamalar yapılmış. ABD Merkez Bankasının ucuz para politikasını terk edip faizleri yükseltme sinyalini vermesinin Yükselen Pazar tahvillerinde satış baskısı oluşturduğunu kaydeden IMFye göre bundan en olumsuz etkilenen iki ülke Türkiye ve Brezilya olmuş. Ancak ABDdeki faiz artırımının sınırlı kalacağı beklentisinin güçlenmesi halinde Yükselen Pazar tahvillerinden kaçan paranın bir bölümünün geri dönebileceğini de belirtiyor IMF. Şu an için bu etkinin yaşandığını ve Türk euro tahvillerinin de bundan yararlandığını düşünmek mümkün. oulagay@milliyet.com.tr IMF ne diyor?