Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli'nin Türkiye ekonomisini "yeni çalışmaya başlayan bir araba"ya benzetmesi ve bu arabanın ancak zamanla hız kazanacağını belirtmesi, birkaç hafta önce İSO Başkanı Hüsamettin Kavi ile yaptığımız sohbeti hatırlattı bana. Milliyet Ekonomi Servisi'nin hazırladığı haftalık Panorama dergisinin yayınlanışı nedeniyle verilen resepsiyonda sohbet ederken iki soru sordum Sayın Kavi'ye: (1) "İşler açıldı, ekonomi canlandı" başlıkları gerçeği ne kadar yansıtıyor, bu yıl ekonomide hızlı büyüme beklemek gerçekçi mi? (2) İşler açılsa, iç talep canlansa bile Türk firmaları bundan ne kadar yararlanacak? Kurların gidişatı da göz önüne alındığında, sanayicimiz rekabet gücü erozyonunun olumsuz etkilerini iç pazarda da hissetmeyecek mi?
       İSO Başkanı Kavi sorularımı yanıtlarken sanayi kesimindeki kıpırdamanın ancak zaman içinde hız kazanabileceğini ve asıl 2001 yılının "hızlı büyüme" yılı olabileceğini söyledi. Sanayicinin rekabet gücünü artırmak için ciddi bir çaba içinde olduğunu ve maliyetlerini düşürmek için her kuruşun hesabını yaptığını anlatan Kavi'nin daha sonra Yeni Binyıl gazetesine yaptığı açıklama bu konudaki görüşlerini daha ayrıntılı biçimde öğrenmemizi sağladı. Sanayideki kanamanın 1999 sonunda durduğunu ve "sanayicinin önünü görmesini engelleyen sis perdesinin giderek açıldığını" belirten Kavi, sanayicinin yatırım eğilimleriyle ilgili soruyu yanıtlarken özetle şunları söylemiş:
       "Biz sanayiciler neye ihtiyacımız olduğunu araştırmaya başladık. Teknoloji eksiklerimizi tespit etmeye çalışıyoruz. Yeni ürünlere yönelik yatırım ihtiyaçlarımız var. Bu arada kapasite kullanım oranlarında cüzi de olsa belli artışlar var. Bunlar arttığı oranda kapasiteye yönelik ihtiyaçlar da gündeme gelecek... Yeni yatırımlarla ilgili kararlar kanaatimce yılın ikinci yarısında gündeme gelecek, hayata geçmesi ise belki son çeyrekte olacak..." (Yeni Binyıl, 16 Mayıs 2000).
       Sayın Kavi'nin söyledikleri, sanayimizin bundan sonra yapacağı atılımın rekabet gücünü yükseltecek yatırımlarla yakından ilişkili olduğunu gösterdiği için ilginç. Sorun, kimilerinin sandığı gibi, "işlerin açılması"ndan ibaret değil. Canlanan bir iç pazardan pay almak için bile yeni teknolojiye, yeni yönetim anlayışına gerek var. Sanayicinin bunlara odaklanması içinse önünü görmesini engelleyen "sis"in iyice dağılması, istikrar programının aksamadan sürmesi şart. "Önce büyüme, sonra istikrar" diye bir seçenek ise yok aslında.


Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr