Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


AKP lideri Tayyip Erdoğan’ın dış gezilerinde de yanından ayırmadığı siyasi danışmanı Ömer Çelik’in Star gazetesine yazdığı yazılarda, partisinin siyasi felsefesini ve olaylara yaklaşımını anlamamıza yardımcı olacak ilginç ipuçları bulmak mümkün. Ömer Çelik, 20 Kasım tarihli yazısında, siyasi iradeyle ekonomideki gelişmeler arasındaki bağı irdelerken şöyle diyor:
"Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şeyin siyasi irade olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Tek parti iktidarına bağlı bir siyasi iradenin ortaya çıkmasıyla beraber, ekonomik göstergeler kendiliğinden toparlanmaya başladı. Çünkü siyasi irade tüm dinamiklerin üzerinde akacağı zemindir; eğer siyasi irade ortada yoksa dinamiklerin üzerinde akacağı zemin olmadığı için tüm sistem kriz alarmı vermeye başlar. Şimdi ise dinamiklerin üzerinde akacağı zemin, tek parti kurgusu içinde sağlam bir zemin olarak göründüğü için, tüm dinamikler olumlu sinyal vermeye başlamıştır."

Piyasalar aldatmasın
Ömer Çelik piyasaları, özellikle de mali piyasaları ne kadar yakından tanıyor, bu piyasalardan yansıyan sinyallere dayanarak konuşmanın ne kadar yanıltıcı olabileceğinin ne ölçüde farkında doğrusu bilmiyorum ama seçimden bu yana mali piyasalarda ve borsada esen olumlu rüzgârların AKP’lileri biraz havaya soktuğu ortada. AKP cephesinde, liderinden bakanına ve danışmanına kadar her kademede bunun yansımalarını görmek mümkün.
Önce mali piyasalardan başlayalım. Gerek Türkiye’de gerekse dünyada son yılların deneyimleri, mali piyasaların çoğu kez olaylara anlık ve yüzeysel tepki verdiğini ve yanılma payının çok yüksek olduğunu gösteriyor. Böyle olmasaydı 2000 yılında Türkiye’de Hazine faizleri pat diye % 30’lara düşebilir miydi? Arjantin 150 milyar dolar borçla iflas noktasına gelene kadar "makbul ülke" sayılabilir miydi? Brezilya’da solun adayı Lula başkan seçilecek diye ülkeyi iflasın eşiğine getiren mali piyasalar Lula başkan seçilince bu kez olumlu tepki verebilir miydi? Bu nedenle mali piyasalardaki ve borsadaki havaya bakıp "Ekonomide işler iyiye gidiyor, gelişme dinamikleri yerine oturdu" sonucuna varmak fevkalade yanıltıcı olabilir. AKP hükümetine cömertçe kredi açan piyasalar, umduğunu bulamazsa bunu kolayca geri çekebilir.

Siyasi irade ve ekonomi
Siyasi iradede zaafiyet belirtileri ortaya çıktığında bu durumun ülkede güveni sarstığını ve ekonomiyi krize sürükleyebildiğini 2001 krizi sayesinde iyice öğrendik. 19 Şubat 2001 günü yaşanan komediyle siyasetteki çöküntü gözler önüne serilmeseydi, yaşanan güven kaybı ve onu izleyen ekonomik kriz bu kadar derin olmayabilirdi. Ancak buradaki sebep - sonuç ilişkisini tersine çevirip mantık yürütmek her zaman doğru olmayabilir. Yani bir ülkede bir partinin seçimi kazanması ve tek başına iktidar olması, ekonomideki sorunların otomatik olarak aşılacağının ve başarının garantisi değil. Şu anda ABD’de Başkan Bush çok sağlam bir siyasi desteğe sahip ama ekonomideki sorunlar bir türlü aşılamıyor, deflasyon tehlikesinden söz ediliyor.
Gerçek bir piyasa ekonomisinde siyasi irade, ekonominin gidişatını belirleyen faktörlerden yalnızca biri. Ayrıca bu iradenin bir tek parti iktidarı biçiminde mevcut olması değil, iyi kullanılması; özel sektöre ve piyasalara doğru sinyalleri vermesi, özlenen güven ortamını gerçekten yaratması önemli. Önümüzdeki dönemde anlık bir hızlı büyüme yaratmak hevesiyle enflasyonla mücadelenin gevşetilmesi, mali disiplinin bozulması, IMF ile ilişkilerde sorun çıkması, piyasaların AKP’ye açtığı kredinin bir anda geri alınmasına ve yeni bir güven bunalımının başlamasına yol açabilir. AKP, tek başına iktidara gelmenin ekonomideki başarının garantisi olmadığını yaşayarak öğrenecek herhalde.