Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Güvendiğim bir arkadaşımın anlattığına göre George Soros geçen yıl Türkiye’ye geldiğinde kendisine, "Sizin bir tür borç ertelemesine gitmekten başka çareniz yok bence", demiş. Soros’un beklentisinin tersine, Türkiye 2001 yılını "borcunu ödeyemeyen ülke" durumuna düşmeden atlattı. Soros’un şimdi söylediğine göre, Türkiye’nin jeopolitik önemi de krizin atlatılmasında önemli rol oynadı.
Soros’un son kitabında dile getirdiği kaygılar ve yandaki yazıda yer verdiğimiz veriler, bugünün dünyasında Türkiye gibi ülkeler için hayatın ne kadar zor, seçeneklerin ne kadar sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. "Yükselen pazarlar"a dış kaynak akışında büyük bir düşüş yaşanırken Türkiye’nin IMF’den sağladığı destek daha da göze batıyor. "Yükselen pazarlar"a toplam net dış kaynak girişinin 36 milyar dolar dolayında kaldığının tahmin edildiği 2001 yılında Türkiye’nin IMF’den sağladığı desteğin boyutları, ne kadar istisnai bir muamele gördüğümüzün kanıtı. Bu desteği sağlayamasaydık bugün kuşkusuz çok daha kötü bir durumda olacaktık.
Ancak bu desteğe güvenerek rahatlama şansına sahip değiliz. Manevra alanımızın fevkalade dar olduğunu unutup ekonomide maceralara girersek kendimizi bir anda yeniden uçurumun kenarında bulabiliriz. ODTÜ’de Kemal Derviş’in konuşmasını kırk yıldır değişmeyen sloganlarla kesip "vatanı sattınız" diye bağıran gençlerin bunlardan haberi var mı acaba?

‘Her kur rejiminin sakıncası var’ diyen Soros uyardı
Kendisini üne kavuşturan spekülatör kimliğini son yıllarda ikinci plana itip bir "açık toplum misyoneri" olarak dünyayı dolaşan ve kitaplar yazarak görüşlerini yaymaya çalışan George Soros geçen hafta İstanbul’daydı. Soros’un Bilgi Üniversitesi’nde yaptığı söyleşiyi izlemek ve ABD’de bugünlerde yayımlanacak olan "George Soros: Küreselleşme Üzerine" adlı yeni kitabının tartışıldığı Sabancı Üniversitesi’nce düzenlenen toplantıya da tartışmacı olarak katılmak olanağını buldum. Bu toplantıya hazırlanırken Soros’un yeni kitabını da yayımlanmadan okumak ayrıcalığını elde ettim.

ABD hegemonyasına eleştiri
Macar kökenli olduğu halde şimdi kendisini Amerikalı sayan Soros’un son kitabını okurken "oh neyse, aklını 11 Eylül fırtınasında yitirmemiş Amerikalılar da varmış" diyerek rahatladım. Soros, ABD yönetiminin küresel sorunlara yaklaşımını eleştiriyor ve 11 Eylül’ü fırsat sayarak askeri harcamalarını daha da artırmaya karar veren ABD’nin, askeri alandaki üstünlüğüne dayanarak dünyaya hükmetmeye çalışmasına karşı çıkıyor.
Gerçek anlamda bir global açık toplumun ancak ABD’nin de diğer ülkelerin uyduğu kurallara uyması halinde kurulabileceğini belirten Soros, bu görüşünü ütopik bulan ve gerçekçilik adına ABD’nin tek yanlı davranışını ve küresel hegemonyasını savunanları şöyle eleştiriyor: "Hegemonik gücün, diğer ülkelerin çıkarlarını hiç hesaba katmadığı bir hegemonya düzeni kalıcı olamaz çünkü diğer ülkeler bir noktada hegemonik güce karşı birleşerek onun hegemonyasını kırar. Bu arada ortaya çıkan (11 Eylül türü) asimetrik tehditlerin, salt güç kullanımıyla bastırılması da baskıcı hegemonya rejiminin sonunu hazırlar. Bazı baskı rejimlerinin uzun ömürlü olduğu görülmüştür ama tarihte hiçbir baskı rejimi kalıcı olamamıştır."
George Soros’un küreselleşmenin yarattığı sorunlarla ilgili kaygılarını paylaşmamak da olanaksız. Küreselleşmenin bugünkü işleyiş biçimiyle öncelikle ABD’nin ve bir ölçüde de zengin - sanayileşmiş ülkelerin işine geldiğini belirten Soros, yoksul ülkelerin ve "yükselen pazarlar" diye tanımlanan ülkelerin ise çok ciddi bir kaynak sıkıntısıyla karşı karşıya kaldığını vurguluyor.

‘Yükselen pazar’ çıkmazı
Soros’un kitabında yer alan veriler Türkiye’nin de içinde yer aldığı "yükselen pazarlar"a dış mali kaynak akışında, özellikle 1997’deki Asya krizinden bu yana, çarpıcı bir gerileme olduğunu ortaya koyuyor. Grafikte de görüldüğü gibi, söz konusu ülkelere toplam net dış kaynak akışı 1996’da 180 milyar dolara kadar yükseldikten sonra 2000 yılında 23 milyar dolara kadar düşmüş. Portföy yatırımlarına ve ticari kredilere göre daha istikrarlı bir seyir izleyen doğrudan sermaye yatırımlarıyla resmi transferleri toplamdan düşüldüğünde ortaya daha da çarpıcı bir tablo çıkıyor ve 1996 yılında 82 milyar dolar net sermaye girişi elden eden "yükselen pazarlarödan 2000 yılında 106 milyar dolarlık, 2001’de de 117 milyar dolarlık net sermaye çıkışı olduğu görülüyor.
George Soros "yükselen pazarlar"a ve en yoksul ülkelere dış kaynak akışını yeniden artıracak önlemlerin alınmaması halinde bu ülkelerin ekonomik büyüme olanaklarının sınırlı kalacağını ve küresel düzendeki eşitsizliklerin daha da büyüyeceğini ileri sürerek soruna bir çözüm öneriyor. Soros’un bu ay içinde Meksika’nın Monterey kentinde yapılacak Birleşmiş Milletler Kalkınmanın Finansmanı konferansında gündeme alınmasını önerdiği çözüm, IMF bünyesinde yeni SDR (özel çekme hakkı) kotaları oluşturulmasını ve zengin ülkelerin kotalarının yoksullara yarar sağlayacak projelerde kullanılmasını öngörüyor.

Kur rejimleri ve Türkiye
Kitabında döviz kuru rejimlerini de irdeleyen Soros küresel bir ekonomide kur rejimi sorunlarının tek bir kesin çözümü bulunduğunu, bunun da küresel tek paraya geçmek olduğunu belirtiyor ancak dünyanın henüz buna hazır olmadığını da itiraf ediyor. Bunun dışındaki tüm kur rejimlerinin sakıncaları bulunduğunu yazan Soros, sabit kur rejimlerinin sakıncalarının Arjantin örneğiyle bir kez daha kanıtlandığını, dalgalı kur rejimlerinin de sürekli olarak bir denge kurundan uzaklaşma tehlikesini gündeme getirdiğini belirtiyor. Soros’a, geçen yıl zorunlu olarak dalgalı kur rejimine geçen ve içine düştüğü krizi şimdilik atlatmış görünen Türkiye’nin dalgalı kurla yaşamakta da zorlandığını hatırlatarak, dalgalı kur rejiminin sakıncalarını sorduğumda aldığım cevap şu oldu: "Her ülkeye kendi uygulamadığı kur rejimi cazip görünür ama bence hepsinin sakıncaları var. Dalgalı kur rejiminin en büyük sakıncası yabancı sermaye için riskleri artırması ve yabancı sermaye yatırımlarını caydırması olabilir." Her halde dikkate alınması gereken bir uyarı bu.

Dünya ekonomisinin 1970’lerdeki OPEC krizinden bu yana en kötü yılı olan 2001 yılında dünyanın en zengileri de "kaybedenler" arasında yer aldı. Forbes dergisinin her yıl yinelediği sıralamaya göre 2001 yılında dünyada serveti 1 milyar doları aşanlar listesine 497 kişi girebildi. 2000 yılında listeye girenlerin 87’si 2001’de liste dışı kalırken listede yer alanların yarısının da servetlerinin azaldığı saptandı. Listede yer alan dolar milyarderlerinin 2000 yılında 1 trilyon 730 milyar dolar olan toplam varlığı da 2001’de 1 trilyon 540 milyar dolara düştü. 2000 yılında liste başı olan Bill Gates, servetinde meydana gelen 6 milyar dolarlık düşüşe karşın 52.8 milyar dolarlık servetiyle liste başındaki yerini korurken Nasdaq hisselerine itibar etmeyen ünlü yatırım danışmanı Warren Buffet, 2001 yılında 2.4 milyar dolar artarak 35 milyar dolara yükselen servetiyle ikinci sırada yer aldı. CNN’nin kurucusu Ted Turner ise 2001 yılında servetinin yarısından fazlasını kaybetti.