Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünyanın en büyük ve ünlü bankalarından birinin üst düzeyde bir yöneticisi geçenlerde Türkiye'deydi. Bu ilginç ülkedeki son durumu yerinde görüp değerlendirmek için geldiği Türkiye'de çeşitli kesimlerden insanlarla görüşerek bir sonuca varmaya çalışıyordu.
Bu görüşmelerde soruları genellikle o soruyordu ama yeri geldiğinde ona soru sormak da mümkün oluyordu. Dar katılımlı bir yemekte, Rusya'yı yakından izlediğini belirten ünlü bankanın yöneticisine sorulan sorulardan biri şuydu: "Sizce bugün Rusya mı daha riskli bir ülke, Türkiye mi?"
Bankacı muhatabımız bu soruya ,"Bence hiç kuşkusuz Rusya", diye cevap verince kendisine bu kez şu soru soruldu: "Siz böyle diyorsunuz ama Türkiye'nin kredi notu Rusya'dan daha kötü; Rusya uluslararası piyasalarda büyük tahvil ihraçları yapabiliyor, Türkiye ile stand - by anlaşmasına yanaşmayan IMF Rusya'yı kredileriyle desteklemeye devam ediyor; bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?"
Ünlü yabancı bankanın yöneticisi önce neden kendisinin Türkiye'yi Rusya'dan daha az riskli gördüğünü anlattı. Türkiye'nin gözardı edilemeyecek bir tarihsel birikime sahip olduğunu, Türk özel sektörünün deneyimi ve dinamizmiyle Rusya'dakinin çok önünde bulunduğunu belirterek Türkiye'nin potansiyel gücünü vurguladı.
Bütün bunlara karşın Türkiye'nin giderek daha riskli bir ülke olarak görünmesinin ve kimilerince Rusya'dan daha riskli bulunmasının nedeni ise oldukça basitti. Rusya çok olumsuz bir noktadan yola çıkıp olumlu yönde adımlar atan, piyasa ekonomisine ve demokrasiye geçiş yolunda ilerleme kaydeden bir ülke görünümündeydi. Rusya'da bütçe disiplinini sağlamak için ciddi bir çaba gösterilmiş, enflasyon % 200'lerden % 20'lere çekilmişti. Çok büyük çapta özelleştirmelerle ekonominin özel sektöre devri sürüyordu. Rusya IMF ile bir anlaşmaya varabilmiş ve bazı aksamalarla da olsa bu anlaşmayı yürütebilmişti.
1980'lerin ikinci yarısında uluslararası finans çevrelerinde "örnek ülke" olarak gösterilen Türkiye ise sanki Rusya'nın izlediği çizginin tam tersini izlemiş, birçok bakımdan "olumlu" sayılan bir noktadan "olumsuz" sayılan noktaya doğru yürümüştü. Özelleştirme lafta kalmış, ciddi bir kriz sonrasında IMF ile kurulan ilişki sürdürülememiş, bütçe disiplini sağlanamamış, yüksek enflasyon kronikleşmiş, enflasyon yeniden yükselme eğilimi gösterirken iç ve dış açıklar tehlikeli biçimde büyümeye başlamıştı. Siyasi istikrar açısından da Türkiye'nin sağlıklı bir çizgi izlediğini söylemek olanaksızdı. Rusya'nın ve Türkiye'nin bu çok farklı gelişme çizgilerine bakarak Türkiye'yi Rusya'dan daha riskli bir ülke olarak görmeye başlayanlar çıkmasına fazla şaşmamak gerekiyordu.
Uluslararası bir bankanın üst düzey yöneticisinin bu analizi, Türkiye'nin kredi notu düşürülünce kusuru rating kuruluşlarında arayanlara da bir cevap niteliğinde. Şimdi rating kuruluşlarında kusur arayanlar, Türkiye'yi bu olumsuz çizgiye sürüklemeselerdi herhalde notumuz kırılmayacak ve her bakımdan çok daha iyi bir noktada bulunacaktık.

Standard & Poor's(S&P) adlı rating kuruluşunun Türkiye'nin kısa vadeli kredi notunu düşürmesi sonrasında mali piyasalarda büyük bir çalkantı yaşanmayınca çoğu kimse "bu vartayı da atlattık" havasına girdi. Mali piyasalardaki ciddi bir çalkantının neye malolacağını çok iyi bilen çevreler, S&P'nin notu belli olunca önce biraz telaşa kapılıp haftasonu boyunca "bir şeycik olmaz" havasını yaymak için ellerinden geleni yaptılar, piyasalarda panik havası doğmayınca da rahatlayıp yeniden şakımaya başladılar.
Türkiye'nin dünyanın en kötü ratingine sahip ülkeler arasına düşmesinde önemli payı bulunanlar, her zamanki gibi gerçeği saptırmaya çalışarak kusuru S&P'de aramaya kalkıştılar. Onlara göre Türkiye tam istikrarı sağlayıp faizleri düşüreceği sırada bu "başarı"yı baltalamak isteyen S&P yolumuza taş koymuştu. Bu sorumsuz ama ne yazık ki yetkili kişiler S&P'nin notunun zaten çok önemli olmadığını da yineliyorlar şimdi.
Aslına bakılacak olursa, S&P'nin notunun bizim mali piyasalarda büyük bir çalkantıya yol açmaması pek şaşırtıcı değil. Bu piyasalardaki büyük oyuncular "oyun"u bozmanın neye malolacağını bildikleri için fevkalade dikkatliler. "Oyun"u bozacak her hangi bir gelişmeye karşı hem onlar hem de de bükrokrasi fevkalade hazırlıklı.
Bu nedenle az çok beklenmekte olan bir not düşüşünün piyasaları bir anda altüst etmemesi normal. Ancak bu, S&P'nin Türkiye'nin notunu bir kez daha düşürmesinin önemli olmadığı anlamına gelmiyor. Tersine bu önemli bir gelişme çünkü bu değerlendirme Türkiye'nin her alanda dünya liginin dibine çöktüğünün yeni bir göstergesi. Türkiye'nin bu konuma düşmesinin, uluslararası piyasalardan borçlanma ve sermaye çekme şansını nasıl azaltacağını; Türkiye'nin dünyadaki imajında meydana gelen ciddi bozulmanın nelere malolacağını zaman içinde göreceğiz.
Notumuzun neden düşürüldüğünü ar