Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye 30 yılı aşan bir süre yalan dünyada yaşadı. "Enflasyon canavarı" ile haşır neşir olup ondan kurtulmanın yolunu bir türlü bulamadığımız bir dönemdi bu. Biz biz olduğumuz için "enflasyon canavarı"nı da kendimize uydurduk ve "Brezilya dizisi"ni tam yaşayamadık, yani dört haneli enflasyonu göremedik. Üç haneli enflasyonu birkaç kez yaşadık ama enflasyonumuz % 100leri aşınca, bünyemizin bundan fazlasını kaldırmayacağını şu ya da bu şekilde hisettik ve hiperenflasyona geçmedik. Belki biraz da bu nedenle enflasyonla birlikte yaşama serüvenimiz çok uzun sürdü. Hiperenflasyon yaşamadığımız için enflasyona yıllarca tahammül ettik ve paramızdan sıfır atmayı da bugüne dek erteleyebildik. Kendine özgü bir enflasyonla yaşama modeli geliştirdik. Bunca yıl enflasyonla birlikte yalan dünyada yaşamanın ağır bir bedeli olduğunu ise ancak şimdi daha iyi kavrıyoruz. Yüksek enflasyonlu yaşamın yalan dünyasında yaşayan bir ülkenin bir kere parası gerçek bir para olmaktan çıkar, paranın işlevlerini yapamaz hale gelir. Söz konusu ülke hangi kur rejiminde olursa olsun, parası sürekli değer yitirir ve sıfırları çoğalır. Sürekli değer yitiren bu para, gündelik alışverişe aracı olmanın dışında bir işe yaramaz. Bu parayı saklayarak elinizdeki değeri koruyamazsınız, geleceğe dönük bir işlemde, örneğin bir kira kontratında bu para birimini ölçü olarak kullanamazsınız. Ülkemizde de Türk Lirası, Asaf Savaş Akat dostumuzun deyimiyle, "dandik para" haline gelince doların, markın zorunlu saltanatı başladı, yediden yetmişe herkes döviz büfelerinin müşterisi haline geldi.Bu yalan dünyada herkes hesabını şaşırır. Şirketlerin kârlarının, sermayelerinin, özvarlıklarının ne ölçüde gerçek olduğunu anlamak zorlaşır. Maliyetin üzerine kâr payını koyup malını satabilen sanayici maliyetlerle, verimlilikle, rekabet gücüyle uğraşmaz. Döviz kurundaki artış fiyatlardaki artışın tetikleyicisi ve ölçüsü olur. Bu süreç kendini besleyerek sürer ve çoğu kez krizlerle kesintiye uğrar. Yüksek enflasyonun yalan dünyasında güven sağlanamadığı için reel faizler genelde yüksek seyreder, faiz ve döviz spekülasyonuyla iyi para kazanılabilir. Reel ekonomide ise yatırımlar düşer, dışardan kısa vadeli "sıcak para" gelir ama yatırım sermayesi gelmez; işsizlik arttar, gelir dağılımı daha da bozulur ve "orta sınıf" erozyona uğrar. Yalan dünya Bir ülke yalnızca parasından sıfır atarak ya da parasının adını değiştirerek bu yalan dünyadan çıkamaz. Ama enflasyonlu yaşamdan kurtulabileceğinin sinyallerini vermeye başladığı bir ortamda, parasına yapışmış olan sıfırları atıp bu paranın yeniden gerçek bir para haline geldiğini ilan etmesi yararlı olabilir. Bunun yararlı olabilmesi için enflasyonlu yaşama geri dönüş yollarının kapatılmış olması gerekir. Türkiye şimdi bu umutlarla YTLye geçmeye hazırlanıyor. Enflasyonlu yaşamdan kurtulma yolunda hayli ilerledik. Döviz kuru dalgalı kur rejiminde belli bir istikrara kavuşunca kurlarla fiyatlar arasındaki ilişki büyük ölçüde koptu. Dış rekabetin de artmasıyla fiyat oluşturma alışkanlıkları değişti. Enflasyonlu dönemin otomatiğe bağlanmış kârlarının artık mümkün olmadığını gören işletmeler daha verimli çalışmanın yollarını aramaya zorlandı. Verimlilik artışları sürekli izlenen göstergeler arasına girdi. İş alemindeki herkes % 1 - 2 mertebesindeki artışların ve azalışların hesabını yapmaya başladı.Ancak YTLye güven henüz sağlanabilmiş değil. Türkiyede yaşayan insanların 50 milyar doları hâlâ döviz mevduatında. Kasada ya da yastık altında yatan dövizin ve altının miktarını ise tam olarak bilmeye olanak yok ama hatırı sayılır bir rakam olduğu inancı yaygın. Bütün bunlar, YTL ile filizlenen umutların gerçekleşmesi halinde Türkiyenin farklı bir noktaya sıçrayabileceğini gösteriyor. oulagay@milliyet.com.tr YTL ile yeni dönem