Özlem Akarsu Çelik

Özlem Akarsu Çelik

ozlemakarsucelik@gmail.com

Tüm Yazıları

19. Milli Eğitim Şûrası’nda alınan kararların anlamı kendi yaşam tarzını herkese dayatmaktır. Durum vahim ama sanki asıl mevzu yerine daha hafif konular tartışılıyor

Tahrip gücü yüksek bomba etkisi yarattı 19. Milli Eğitim Şûrası. Durum vahim ama sanki asıl mevzu yerine daha hafif konular tartış(tır)ılıyor. Anaokulu ile ilk ve ortaöğretimdeki çocuklarımıza “tek din-tek mezhep” dayatılırken en büyük problemimiz zorunlu Osmanlıca dersiymiş gibi bir algı yaratıldı.

İsteyen çocuğunu imam hatip lisesine göndermekte özgürken turizm otelcilik okulundaki alkol dersini kaldırmak, kendisinin günah saydığı alkolü, başkalarının çocuklarına da yasaklamak kendi yaşam tarzını herkese dayatmaktır.

Haberin Devamı

4+4+4 bir önceki şûranın eseriydi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) geçtiğimiz eylül ayında Türkiye’yi zorunlu din dersi nedeniyle mahkûm ettiği kararı ortadayken biz neleri konuşuyoruz! Türkiye’den yapılan 14 başvuruyu değerlendiren AİHM, oybirliğiyle aldığı kararda, Türkiye hükümetinden “zaman geçirmeden öğrencilerin zorunlu din ve ahlak kültürü derslerinden muaf tutulmalarını da sağlayacak yeni bir sisteme geçmesini” istemişti.

AİHM kararı böyleyken Türkiye’de din dersinin, ilkokul 1, 2 ve 3’üncü sınıflarda da zorunlu olması tartışılıyor. Neymiş efendim, şûra kararlarının bağlayıcılığı yokmuş, tavsiye niteliğindeymiş. 2010 yılında toplanan 18’inci şûrada alınan 4+4+4 kararının ivedilikle hayata nasıl geçirildiğini hatırlatalım o zaman. Dindar çevreler o kararı, “Yaşasın! 8 yıllık kesintisiz eğitimden vazgeçiliyor!” müjdesiyle duyurmuştu. Bize yutturulmaya çalışılansa 8 yıl yerine eğitimin “kesintili” de olsa 12 yıla çıkartıldığıydı. 4+4+4 siyasi iktidarın, kız öğrencilerin okula devam etmeme nedenleri olarak gösterilen karma eğitim, yatılı okul ve türban yasağına bulduğu çözümdü!

Eğitim Bir Sen’in işlevi

Bu değişiklikle kaç kız çocuğunun 4’üncü sınıfın ardından okuldan alınarak eve hapsedildiğini biliyor musunuz? MHP Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun soru önergesini yanıtlayan dönemin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, sadece 2012-2013 eğitim-öğretim yılının birinci döneminde, ortaokuldan sonra örgün eğitimi bırakan öğrenci sayısını
136 bin 115 olarak açıklamıştı.

Haberin Devamı

Milli Eğitim ŞûrasıYönetmeliği’ne göre, “Şûra, Bakanlığın en yüksek danışma kurulu olarak milli eğitim sistemini geliştirmek, niteliğini yükseltmek için eğitim ve öğretimle ilgili konuları tetkik eder, tavsiye kararları alır. Bakan, Şûranın tabii üyesi ve başkanıdır. Şûranın gündemi ve toplantı tarihi doğrudan Bakan tarafından tespit edilir ya da Kurul tarafından belirlenerek Bakana sunulur.” Yani Milli Eğitim Bakanı bizzat ev sahibidir.

Peki, nasıl oluyor da böyle bir yerde, “karma eğitimin kaldırılması” gibi bir öneri gündeme getirilebiliyor? Taktik basit. Önce kendinize yakın bir sendika kurduyorsunuz. Sonra onu kamuoyu yaratmak için kullanıyorsunuz.
Bıçaksırtı konuları o gündeme getiriyor, siz de “İstemem, yan cebime koy” diyorsunuz. Ve ekliyorsunuz: “Bu talep, sivil toplumdan geliyor.” Yersek tabii!

Haberin Devamı

Şûra hakkında suç duyurusu

“MilliEğitim Şûrası’nda alınan kararlar, çocuğumu olduğu gibi velisi olarak beni de hiçe saymaktadır. Anayasa’ya, AİHM kararlarına, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne, İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bu kararların alınmasında rol oynayanlar hakkında suç duyurusunda bulunmak istiyorum” diyenler... Yarın Av. Oya Aydın ile Ankara Adliyesi’ne giderek suç duyurusunda bulunacağız.

Avukat Oya Aydın: “Anne ve veli olarak mücadele edilmeli”

Birlikte Ankara Adliyesi'ne giderek şûra kararları konusunda suç duyurusunda bulunacağımız Avukat Oya Aydın, şûra kararlarını değerlendirdi.

Şûra kararlarının bağlayıcı olmadığı görüşü doğru mu?

Tam olarak doğru değil. Kararlar bakan onayına sunulup Milli Eğitim Bakanlığı’nın Tebliğler Dergisi’nde yayımlanıyor. Kararların hayata geçirilmesi için Bakanlık’ta bir sekreterya bile var.

Yönetmelikte kararların icrai nitelikte olduğu belirtiliyor mu?

Milli Eğitim Şûrası’nın 1995 tarihli yönetmeliği geçtiğimiz temmuz ayında değiştirilmiş. Yönetmeliğin 19’uncu maddesi,
“...Şûra Kararları önem ve önceliğine göre Bakanlık icra plânlarında yer alır” diyordu. Şûra genel sekreterinin göreviyle ilgili 22’nci maddedeyse “...icraya yönelik kararlarların, Tebliğler Dergisi’nde yayımlanması için gerekli tedbirleri almak” ifadesi vardı. Temmuz ayındaki değişiklikle “icra”ya yönelik tüm ifadeler temizlenmiş. Bununla sanırım şûra kararlarına karşı açılacak dava yolu kapatılmak istenmiş.

Dava açılabilse ne zaman sonuçlanır?

İlkokul birinci sınıftaki çocuğunuza dayatılacak zorunlu din dersine karşı dava açtınız diyelim. Danıştay’da bir davanın ortalama süresinin üç-dört yıl olduğunu düşünürsek dava sonuçlanana kadar buradan çıkacak herhangi bir kararın artık mağduriyetin önlenmesinde hiçbir faydası olmaz. O yüzden şûra kararları önemlidir, ciddiye alınmalıdır.

“İktidar çocukları kullanıyor”

Eğitim Bir Sen’in karma eğitimin kaldırılması önerisi suç değil mi?

İfade özgürlüğünden yana biri olarak kimsenin düşüncesi nedeniyle cezalandırılmasını doğru bulmuyorum. Karma eğitim karşıtı kampanyalar düzenleyen Eğitim Bir Sen’in kampanyası cinsiyet eşitliğine ve çocuk haklarına tamamıyla aykırıdır. Anadilde eğitimi savunan Eğitim Sen’in başına gelenleri hatırlayın. Mevcut yönetmeliğe göre gündemi belirleme yetkisi bakanlığa ait; sanki bu konuları gündeme sivil toplum getiriyormuş gibi bir hava yaratılıyor. Kendi politikasını bir sendikaya onaylatarak meşruiyet kazandırıyor siyasi iktidar.

İlkokuldaki çocuğuna din dersi dayatmasını kabul etmeyen velileri neler bekliyor?

Ya kesinlikle benimsemediğin bir değerler sisteminin çocuğuna zorla verilmesine boyun eğeceksin ya da inanç ve kanaatini açıklamak zorunda kalacaksın ki bu da toplumsal kutuplaşmayı ve linci beraberinde getirecek. Dinin sağladığı dokunulmazlıktan faydalanan siyasi iktidar, kendi muhafazakar ahlakını egemen kılmak için çocukları kullanıyor. Bir kadın, anne ve veli olarak bu tarza karşı mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Kılıçdaroğlu’na kitap tavsiyesi

Milli Eğitim Şûrası kararlarına itirazını “Orta Çağ karanlığı” ifadesiyle dile getiren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na hükümet cephesinden haklı eleştiriler geldi. Çünkü Hıristiyanlığın karanlık dönemi olan Orta Çağ, İslamiyetin altın yıllarıdır. Bunu en iyi anlatan eserlerden biri de Pakistan asıllı İngiliz yazar Tarık Ali’nin “İslam Beşlemesi” olarak kaleme aldığı kitaplarından, “Nar Ağacının Gölgesi” (Agora Kitaplığı)adlı romanıdır. Beşlemeyi yazmaktaki amacını şöyle anlatmıştı Ali: “Körfez Savaşı’nın patlak verdiği yıldı. Amerikan, İngiliz ve Fransız uçakları Bağdat’ı bombalarken Batılılar savaşı bir video oyunu gibi seyrediyorlardı... Beni en çok kızdıran şey bir İngiliz televizyon spikerinin bu olayı haklı göstermek için ‘Arapların siyasal kültürü yoktur’ demesiydi. Ben de buna tepki olarak İslam kültürünü ve tarihini araştırmaya karar verdim.”

Kılıçdaroğlu’na Tarık Ali’nin kitaplarını okumasını ve bir daha, haklı olduğu bir konuda kendini haksız duruma düşürmemesi için konuşmadan önce birkaç
akil insana danışmasını tavsiye ediyorum.