Fiberi otoyola değil şehir içine koyun

22 Nisan 2011

Bugün Ulaştırma Bakanlığı müjdeli bir haber vermiş: Söylenenlere bakılacak olunursa Türkiye'nin fiberoptik bağlantı merkezi haline dönüştürülmesi için karayolu ve demiryolu güzergahları fiber altyapı omurgasına tahsis edilecekmiş.

Fikren çok güzel. Fiber narin, insanımız kötü. Bu kabloları çalıp satma üzerine kurulu bir düzende yaşayan, bunun için şehirler dolusu insanı internetten alıkoyan, Türk Telekom'un çalışanlarını tehdit eden hatta öldüren bir kitleyle karşı karşıyayız. Karayolu ve demiryolu gibi korunaklı ve altyapısı düzenli güzergahların fibere ayrılması fikri bizi son derece mutlu ediyor. Ulaştırma Bakanlığı'nı bu fikri etkinliğe dönüştürme motivasyonu için kutluyoruz.

Ne var ki ülkenin internet bağlantı hızlarının istenilen, gönlümüzden geçen yerde olmamasının temel sebepleri arasında İstanbul Ankara otoyolu altından fiber kablonun geçmemesi gelmiyor. İnsanlar evlerinde parasını verdikleri hızı alamıyorlarsa bunun temel sebebi şehir içindeki yapının bakır üstüne kurulmuş

Yazının Devamı

Gazeteciliği öldüremeyecekler - 2

18 Nisan 2011

Bir önceki yazıda kaldığımız yerden... En heyecanlı bölüm: Ölen gazetecilik değil. Çünkü gzetecilik zaten işin ta kendisi.

Ayakkabıcılık mesleğini düşünün örnek olarak. Eskiden sivri burunlu geyik derisinden el işlemeli deri çizmeler yapılırmış. İnsanlar bunla ava gidermiş, bununla haçlı seferine çıkar kıtalar arası yürürlermiş. Çizmeler babadan oğuya geçermiş. Üç kuşak kullanmadan eskimezmiş çizmeler. Sonra espadriller çıkmış. Altında hasırdan bir taban, üstünde ayağınızı tutmakla tutmamak arasında bir bez parçası. Bir çizmenin malolduğu ücretin belki de iki yüzde birine maloluyor her biri... Beher espadrili hazırlamak da dakikalar seviyesinde mümkün...

Ama muhtemelen espadrilin icadından sonra kimse ayakkabıcılık öldü demedi. muhtemelen kimse çizmecilik de öldü artık sadece espadriller giyilir de demedi. Belki göreli olarak çizme kullanımı azaldı. Ama çizme giyilecek yerde yine çizme giyildi, espadril giyilecek yerde espadril giyildi. Kimse ucuz diye sadece

Yazının Devamı

Gazeteciliği öldüremeyecekler

9 Nisan 2011

Gerek parıldamak isteyen akademisyen, gerekse twitter hesabında 1.000 kişiden fazla olan gazeteciler arasında yükselen trend, kendilerine dijital medya ile ilgili bir soru geldiğinde "gazetecilik ölüyor" kelimelerini kullanmak. Bu söylem aslında temelsiz, asılsız ve en önemlisi terimlere hakim olayan kişiler tarafından dile getiriliyor.

Önce gazetecilik ölüyor diyen "bilgelerin" tezlerine bakalım:

Önce bilgi ve kavram yanlışlarını düzelterek konuya girelim: Gazetelerin satışlarının düşüşünü internet ortamının gelişimine bağlamak bilimsel olarak yanlış. Zira bu düşüş internetin devreye girmesiyle birlikte başlamadı. Belli bir dönemde başlamış, altında burada sayfalara sığdıramayacağımız kadar çok ve tartışmaya açık sebepler olan bir süreç bu.

İnsanlar televizyon karşısında zaman geçirmek ya da selülozdan oluşan gazeteleri tutmak istemiyor olabilirler. Ama birkaç romantik akademisyenin belirttiğinin aksine haber kaynakları hala kendilerini büyük ve okunan bir internet sitesinde görmektense orta ve altı okunan basın

Yazının Devamı

Ya sosyalsiniz ya medya...

23 Mart 2011

Bir arada olmanın gereklilikleri var. Bir kere saygı ve sevgi olması gerekiyor. İkincisi anlaşabilmek gerekiyor. Üçüncüsü, iyi günde ve kötü günde birlikte olabilmek gerekiyor. Ama sosyal ve konvansiyonel medyada ne yazık ki böyle bir birlikteliğe rastlayamıyoruz.

Öncelikle bu iki dünyanın dokuları birbirinden farklı: Birinden adam alıp diğerine nakletmeye çalıştığınız zaman doku uyuşmazlığı oluşuyor. Bu iki alandaki insanlar birlikte yaşasın diye uğraş verdiğinizde bünyeler otomatik olarak reddediyor ve mutlaka tekrar doktorluk oluyorsunuz.

Sosyal medya insanları çok fazla kalıcı gözükmüyorlar. Sanki birer kahve içip kalkacaklarmış gibi bu medya dünyasından. Öyle yapacaklar demiyorum, öyle yapacaklarmış gibi duruyor diyorum. (Algıyla kavga etmeyelim) Buradan para kazanmak istemiyorlar, buraya demir atmak istemiyorlar. Burada dost edinmek bile istemiyorlar.

Konvansiyonel medya mensupları bunun aksine gidecek başka bir yerleri yokmuş gibi tutunuyorlar bu dünyaya. Sanki kapının önüne bir adım atsalar sosyal medya mensubu olamazlarmış gibi… Sanki

Yazının Devamı

İnternetin ak listesindekilerden misiniz?

14 Mart 2011

Devletimiz internetin kötü ve büyük zararlar taşıyabileceği bir alan olduğunu bildiğinden bizim için bir kanun ön çalışması başlattı. BTK nezdinde başlatılan bu çalışma interneti ortadan ikiye bölüyor. İyi tarafa ak liste, kötü tarafa kara liste adını vermiş. Belli kötü öçerikleri derleyip toparlayacak ve kara liste adını verdikleri bir dosyanın içine dolduracaklar. Siz internete bağlandığınızda bir adres yazacaksınız. Servis sağlayıcınız kim olursa olsun sizin gönderdiğiniz bilgi bu listeye danışacak ne diyorsun bu adrese diye. Servis sağlayıcılar devletin kanun koyucuları tarafından bu listeye bakmak zorunda tutuluyor.

Hemen ardından girmek istediğiniz adresin boyu ve kilosuna bakılacak. Size zarar verilebilecek bir adresteyseniz önünüz kesilecek. O adrese giremeyeceksiniz. Yok "henüz" zararlı bir adreste değilseniz hemen girivereceksiniz bu adrese.

Bunun yanında bir ak liste var. Güzellikler barındıran internet siteleri bu adrese yazılacak. bu listedeki adresler asla sansürlenemeyecek. Çünkü onlar güzel site.

Şimdi

Yazının Devamı

“Baba Bıladi Meri gerçek mi?”

26 Şubat 2011

Başlıkta geçen bu sözü günün birinde hepiniz duyabilirsiniz. Eğer bir çocuğunuz varsa ve şu anda 10 ve altı yaşlardaysa muhtemelen de duyacaksınız. Çünkü çocuklarımıza daha iyi bir dünya getirmesi için var gücümüzle iyileştirmeye çalıştığımız internete giriyor onlar. Bizim onlara verdiğimiz telkinler sonucunda internete inanıyor onlar. Belki devlet büyüklerimizin inandığından da fazla inanıyorlar. Ama bu inanç yüksekliği onlara ciddi zararlar da verebiliyor.

Benim oğlum gece ışıkların açık kalıp kalamayacağını sordu. Elbette kalabilir ama neden kalsın ki? Çünkü kapıdan bir şey girebilir dedi. Tam o yaşlardaydı. Sadece konuşmak gerekiyordu. Neden diye sordum, bıladi meri dedi. O nedir dedim, yüzü kanlı bir kadınmış dedi.

Hikaye şöyle oluşmuş: Okulda arkadaşlarının biri gelip sen bıladi meri nedir biliyor musun diye sormuş. Bilmeyenlere nasıl yazıldığını göstermiş. Sonra okuldaki bilgisayar dersinde bilgisayara girmişler. Tabii ki onların yaş seviyesinin çok üstünde sertlik ve korkunçluktaki resimler

Yazının Devamı

Türkiye ABD'yi neden yakalayamaz?

19 Şubat 2011

Çünkü Amerika elinde olanla yetinmiyor. Tamam ya bu da iyidir daha ne olsun demiyor. Bizim gibi her okula bakır kabloyla 1 megabit internet çektik bir de 1946'dan kalma bilgisayarları var tamam biz artık gelişmiş bir ülkeyiz diyerek kestirip atmıyor.

Amerika'da geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırma, onların neyle yetinmediğini bir kez daha ortaya koydu. Rakamlar onlara göre çarpıcı, bize göre sinir bozucu. ABD vatandaşlarının yüzde 10'u iyi bir internet bağlantısına sahip değilmiş. Biz olsak yüzde 90 ile şükür duasına kalkar bunru seçim propagandası yapardık. Ama onlar daha iyiye ulaşmak için bardağın boş tarafından dünyayı görmeyi yeğliyorlar.

Yine yaptıkları çalışmalarda okullardaki interneti eleştiriyorlar. Okulların bazılarında kesintisiz ve yüksek kalitede video izleyecek internet hızı yokmuş. Bu herkesin anlayacağı dilde söyleyişi. Bir de bunun detayı var ki... İyice sinir bozucu: Zavallı Amerikan öğrencileri internete 25 megabitle bağlanıyorlarmış. Oysa 1.000 öğrenciye kesintisiz internet bağlantısı sağlayabilmek için en az 100 megabit

Yazının Devamı

Mısırlılar da zengin olsa Farmville oynardı

14 Şubat 2011

Mısır’da halk ayağa kalktı. Başkana karşı, düzene karşı, sıkıyönetime karşı… Kısacası sırtında taşıdığı tüm kötülüklere karşı bir anda yürüyüşe geçmeye karar veriler. Protesto ettiler, dünya basınına çıktılar. Dünya basını neyi prostesto ettiklerine pek bakmadı. Dünya basını neden 30 yıldır bu halkın Mübarek’i protesto etmediklerini sorgulamadı. Dünya basını olayı yine kendi tarafına yontarak kendi medeniyetine pay biçti. Dedi ki devrimi Mısırlılar değil Facebook ve Twitter yaptı.

Öncelikle biz söleyelim bu protestoların temel motivasyonu açlık ve işsizlik, yani parasızlık. Batı basınının söylediği gibi Facebook ve Twitter bu halk hareketinin öncüsü olmasının temel şartı herkesin Facebook ve Twitter’a girebiliyor olmasından geçiyor. Bu web sitelerine girebilmek için gereken şey de tabii ki bir bilgisayar. Bu insanlar bu kadar açsa her birinde devrim yaratacak kadar bilgisayar ne arıyor?

Haydi diyelim ki bu insanlar internete okul ve internet kafelerdeki bilgisayarlardan giriyorlar. O kadar çok insanı

Yazının Devamı