Songül Hatısaru

Songül Hatısaru

songul.hatisaru@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Irak’taki kirli savaşı konu alan Hollywood yapımı ‘Komplo’da başrol oynayan Belçim Bilgin, “Bu coğrafyaya biçilen kader, kötü denilemeyecek insanları bile kötülüğün bir parçası haline getiriyor” dedi.

Her oyuncunun hayalidir Hollywood’a gitmek. Bir yolunu bulup kapağı atanların ise üç beş saniye göründüğü kareleri izleriz.

Belçim Bilgin bu hayali gerçekleştiren oyuncu oldu. Üstelik Oscarlı efsanevi oyuncu Ben Kingsley ile başrol oynayarak. Bildiğim kadarıyla Haluk Bilginer’den sonra ilk kez Türk bir oyuncu bu kademede rol alıyor.

Haberin Devamı

Hollywood filmi Komplo’yu, Bilgin’in annesi, teyzesi ve yeğenlerinin de olduğu bir ekiple Soho House’daki özel gösteriminde izledik. Bilgin filmde, olağanüstü bir performans sergiliyor.

Politik gerilim türünün önemli örnekleri arasına gireceği anlaşılan filmde gözlerinizi perdeden bir saniye alamıyorsunuz.

Bu coğrafyanın kaderi insanları kötü yapıyor

Tankların, füzelerin başlattığı Irak’taki kirli savaşın ardından ‘ortaya çıkan’ akbabaların, BM insani yardım programını dahi her ülkeden siyasetçisi, bürokratı ile nasıl soyduklarını anlatan soluksuz izlenen bir film yapmışlar. Iraklı tercüman rolünü oynayan Belçim Bilgin, film için Arapça ders almış. Oscarlı oyuncu Ben Kingsley’in önünde saygıyla eğiliyoruz tabii ama oyunculuğu kadar yakışıklılığı ile genç kızların hayallerini süsleyen Teo James da adeta döktürmüş.

Politik gerilim türünü seviyorsanız, Ortadoğu’nun gömüldüğü bataklıktan neden çıkamadığını anlamak istiyorsanız ‘Komplo’yu kaçırmayın. Gerçekten tarihe not düşen bir film yapmışlar. Filmde, Iraklı ‘Nashim’ karakterini canlandıran Belçim Bilgin sorularımı yanıtladı.

Bu coğrafyanın kaderi insanları kötü yapıyor

Süt 30 lira oldu!

- Pound öyle bir fırladı ki, giden geri geliyor. Siz niye döndünüz Londra’dan…

Geliriniz yabancı para cinsinden değilse, bu kurlarla hayat çok zor gerçekten yurt dışında. Ama bizim dönüşümüzün sebebi Rodin’in kuzenlerine arkadaşlarına, ailesine duyduğu özlem. Önümüzdeki sene öğrenim yılını İstanbul’da tamamlayacak.

- Kurun bu kadar artması dışardaki hayatınızı nasıl etkiledi?

Düşünsenize marketten süt alıyorsunuz 3 pound. 30 lira! Yurt dışında yaşayanlara fiyatları TL düşünmeyin kafayı yersiniz derler ya. Öyle bir yükseldi ki pound, kafa her an hesap makinası gibi işliyor. Nasıl çevirmeyeceksiniz? Rodin’e sütü yasaklamıştım! (Gülüyor)

Haberin Devamı

Londra’dan kopmayız

- Şaka bir yana döndünüz yani?

Londra’da mesleğim ile ilgili takip etmek istediğim yönetmenlik, oyunculuk programları vardı. Öte yandan Rodin (8 yaşında) dil öğrenme kapasitesinin yüksek olduğu çocukluk döneminde, belli bir süre yurtdışında yaşasın, İngilizcesini geliştirsin istiyorduk. Rodin ile birlikte bir iki yıl yurtdışında yaşamak istiyorduk. Kördüğüm dizisinden ayrılınca yurt dışı fikrini hayata geçirdik… Aslında giderken bir yıl için yola çıkmıştık, iki yılı buldu.

- Rodin memnun mu döndüğü için?

Çok. Bir yandan oradaki arkadaşlarıyla iletişimi devam edecek. Orayı da tamamen hayatımızdan çıkaracağımızı düşünmüyorum.

Bu coğrafyanın kaderi insanları kötü yapıyor

Son iki yıldır Londra’da yaşayan Belçim Bilgin, oğlu Rodin’in aile özlemiyle memlekete döndüklerini söyledi.

Önce kalite ve mesaj

Haberin Devamı

- Çıtayı çok yükseğe koydunuz, bundan sonrası…

Oyuncuyuz, başrolü de oynarız, iki sahnede görünen garson kızı da. Yeter ki içinde yer aldığınız film kaliteli olsun, bir mesajı olsun. Üçüncü kez yabancı bir filmde rol aldım. Türkiye’de ‘Komplo’ adıyla gösterime girecek olan ‘Backstabbing for Beginners’da başrolü ‘Gandhi’ ile Oscar kazanan İngiliz aktör Ben Kingsley ile paylaştım.

- Kendinize yatırımın karşılığını almış gibi görünüyorsunuz. Ben Kingsley ile başrol oynamak!

Kendine yapacağın yatırımın sonu yok. Ama öte yandan hakikaten çok çalıştım son yıllarda. Bu benim için de çok heyecan vericiydi. Bu rol bana Fransa birlikte çalıştığım menajerim aracılığıyla geldi.

Ekibi davet etti

- Filmde oynadığınız ekip arkadaşlarınız İstanbul’a gelecekmiş…

Ben Kingsley özellikle İstanbul’u çok iyi bilen bir isim. Atatürk’ün yatı Savarona ile seyahat ettiğini, Atatürk’ün hatıralarının yaşatıldığı bu yat ile nasıl denize açıldığını çok etkilenmiş bir şekilde anlattı. Onun için çok özel bir anı bu. Teo James ise bir tarafı Yunan olmasına rağmen hiç gelmemiş Türkiye’ye. Birlikte rol aldığım tüm film ekibini Türkiye’ye davet ettim. İnşallah önümüzdeki yaz onları İstanbul ve Bodrum’da ağırlamak isterim. Uluslararası projelerde yer almanın en güzel tarafı ülkenin adı ile anılıyor olman. Bundan sonrası için amacım kendi ülkemde yaptığım işlerin yanı sıra ülkemin hikayelerini, şehirlerini, değerlerini dünyaya duyurmaya çalışmak.

Bu coğrafyanın kaderi insanları kötü yapıyor

Savaş değil sistem

- Filmde, BM insani yardım programında dönen yolsuzlukları ortaya çıkaran Teo James, hem oyunculuğuyla hem yakışıklılığı ile döktürüyor. Kız arkadaşlardan baskı var mı!

Tam saha. Hepsi başıma üşüşüp sesli mesajla tebrik ettiler. (Gülüyor) Ama yakışıklılığının yanı sıra çok gerçek ve etkileyici bir karakter çıkardı ortaya. Çok etkili bir oyunculuk sergiledi gerçekten. Ama tabii Ben Kingsley ile aynı sette olmak farklı bir şey. Onunla oynarken hem seyirci tarafım hem de oyuncu tarafım ayrı mest oldu. Oyunculuğunda, bu coğrafyaya biçilen kaderde, savaş bittiğinde dahi, kurgulanan sistem nedeniyle, normalde kötü diyemeyeceğiniz insanların dahi kötülüğün nasıl bir parçası haline geldiğini görüyorsunuz.

Hasreti mutluluğa çeviren büyücü

Okullar önümüzdeki hafta açılıyor. Ebeveyni vefat etmiş çocukların eğitim gördüğü Darüşşafaka’da ise eğitim erken başladı.

Önceki hafta, okula yeni başlayacak beşinci sınıflar, anne, baba, başka yakınlarıyla birlikte okula geldiler. Hafta başında “Uyum Programı”na başladılar. Ailelerin okuldan çıkmasının ardından çocukların evden uzakta ilk gecelerini kolay atlatabilmeleri için birçok etkinlik düzenlendi. Çocuklar pikniğe gittiler, birlikte filmler izlediler. Eğitmenler, görevliler mezun ağabey ve ablaları hep yanlarındaydı. Uyum programının son halkasında üst sınıflarla tanışıp kaynaşma anları vardı. Darüşşafaka Yönetim Kurulu Başkanı Talha Çamaş ve yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. Esra Ekmekçi’nin yanında çocukların buluşup, tanıştıkları anlara şahitlik etme şansını yakaladım.

Bu coğrafyanın kaderi insanları kötü yapıyor

Empati ve tecrübe

Darüşşafaka Başkanı Talha Çamaş. Yönetim kurulu üyeleri ve eski mezunlar ile yeni 5’lerin konfetiler, müzik eşliğinde bahçeye indikleri, üst sınıflarla buluştuğu törendeyiz. Çocuklar kapıdan gruplar halinde çıkıyor. Henüz 10 yaşındalar. Zor bir sınavı kazanarak okula adım atan minikler, üst sınıflar, eski mezunlarla birlikte yenilen akşam yemeği sırasında tanıştılar, sohbet ettiler. Anne, baba, ev özlemiyle ağlayanlar üst sınıflar ve görevliler tarafından teselli edildi. Sanırım Darüşşafaka’yı tanımlayan en doğru kelime empati. Özlem, konusunda etraftaki herkes öyle bir tecrübeli ki, sıradan bir insanı kilitleyecek durumlarla nasıl başa çıkılacağını biliyorlar.

Gözyaşları elimde

Bahçede üç kafadarın gruptan ayrı takıldığını fark ettim. Çocuklardan birinin babası, birinin annesinin, “Arda Turan’ı tanıyor musun?” diyen ufaklığın ise hem anne hem babasının olmadığını öğrendiğim sohbetimiz başladı. Derken çocuklardan birisinin evini, mahallesini özlediği için ağlamasıyla diğerleri de ağlamaya başladı.

Evine dönmek isteyen bir çocuğun gözyaşları nasıl dindirilir, bilemedim. Arda Turan dedim, çocuk filmlerinden bahsettim, hafta sonu gidersin dedim. Şehir dışından geldikleri için hafta sonunda gidemeyeceklerini söyleyince sustum.

Olağanüstü bir çaba

Nasıl kutsal, nasıl büyülü bir sistem bu. Çok örneğini gördüm, bu şefkat yuvasında bir ayı bulmayacak, çok mutlu olacak üç kafadar da. Ancak ilk günlerde hissettikleri o hasret ile nasıl olağanüstü bir çabayla başa çıkıyor görevliler. Öğretmenlik kutsal bir görev ama Darüşşafaka’da çalışanlar meleğin ta kendisi. 2018-2019 öğretim yılı için 1.139 öğrenci sınava girdi, bunlardan 121’i okulda öğrenim görmeye hak kazandı. Bu çocuklardan 42’si “evci”, yani hafta sonları İstanbul’daki ailelerinin yanında kalacak. 79 öğrenci ise “daimi”, yani İstanbul dışındaki illerden geldikleri için hafta sonlarını da okulda geçirecek.

En güçlü aidiyet

Darüşşafaka Eğitim Kurumları ebeveyni olmayan, maddi olanaksızlıkları nedeniyle nitelikli eğitim alma fırsatı bulamayan, Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen çocuklara, ortaokul 5. sınıftan liseyi bitirinceye kadar tam burslu ve yatılı eğitim veriyor.

Gözlemlediğim kadarıyla öğrencilerin psikolojik ve sosyal gelişim sürecinde, en önemli desteklerinden biri Darüşşafaka ruhu. Onların deyimiyle ‘DAÇKA’lılık.

Çocuklar daha ilk günden, yalnız olmadığını ve her zaman onu destekleyecek bir arkadaşın, ablanın, ağabeyin veya öğretmenin olduğunun farkına varıyor. Bu güçlü aidiyet duygusu ile birlikte, dayanışma, yardımseverlik, saygı, empati gibi kavramları özümseyerek ömürlerinin geri kalanında özgüven geliştirmelerine sebep olacak bir iklimde yetişiyorlar. Herkesin aynı duyguda olduğu tuhaf büyülü bir okul Darüşşafaka. Sanırım başarıları da bu ortak duygu hallerinden kaynaklanıyor.