Songül Hatısaru

Songül Hatısaru

songul.hatisaru@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Oyuncu Nebahat Çehre, toplumdaki şiddet sorununun demokrasiyle çözüleceğine inanıyor. Çehre, “Roller değişiyor. Ama bu okullarda, ailede konuşulmuyor.
En tehlikelisi eğitilmemiş başıboş erkek çocuklar...
Bir idealleri yok. Üstünlük ve ayrıcalık yapamayacakları öğretilmeli okullarda” diyor

Genç erkeklere acil demokrasi diliyorum

Radyoda çalan “Silifke’nin yoğurdu” türküsü Nebahat Çehre’yi harekete geçirdi. Kaşıkları kaptığı gibi oynamaya başladı. Ben de kendi çapımda eşlik ettim.

İnsan yaşadığı yere benzer / O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer / Suyunda yüzen balığa / Toprağını iten çiçeğe (...) Gülemiyorsun ya, gülmek / Bir halk gülüyorsa gülmektir...
Nebahat Çehre ile yitirdiğimiz zarafeti, her geçen gün toplumda dozu artan şiddeti, insanların bir ömür çalışıp asgari yaşam konforuna kavuşamamalarını konuşurken beynimde Edip Cansever’in üstteki dizeleri çınladı, durdu.
Son günlerde bir törenden diğerine koşarak 55 yıllık sanatını taçlandıran ödüller alan Nebahat Çehre, yoğun programı arasında evinin kapılarını bize açtı. Samimiyetle zarafetin mükemmel birleşimi olan Nebahat Çehre’ye misafir olmanın tarifi mümkün değil! Çayı bile yardımcısına fırsat vermeden kendisi ikram etmek istiyor.
Böyle zarafet kaldı mı! Hatta çay için mutfağa gidince ben de peşinden koştum. Yardımcısının dinlediği radyo kanalında ‘Silifke’nin yoğurdu’ türküsü çalınca hanım hanımcık Çehre, dolaptan aldığı kaşıklarla oynamaya başlamasın mı! Benim de kanım kaynadı, karşılıklı oynadık! Çehre’nin Akatlar’daki evinde çay-simit eşliğinde sıcak bir sohbet yaptık...

Haberin Devamı

BÜTÜN Savaşlar mülkiyetten çıkar

Yanlış anlamayın çok güzel bir ev. Burada yaşayabilirim ama çok az eşya gördüm evinizde. Minimalizmin de minisi sanki!
Fazlasına gerek var mı. Giymediğimi de evde tutmuyorum, veriyorum hemen. Öyle çok fazla şeye sahip olmak iyi değil. Bütün o savaşlar, hır gür bu mülkiyetten, benim olsun duygusundan çıkmıyor mu? Güneydoğu’nun yıllardır haline bakın. Onca hayat gitti. Ne toprak parçasıymış. Tek evim var o da işte böyle yalın. Yalınlığın verdiği bir konfor oluyor. Nefes alabiliyorsun...

Haberin Devamı

Tek eviniz mi var!? Ama son yılların en çok iş yapan dizilerinde oynadınız? Nerede o paralar! Yenilerin otel, yat aldığını duyuyoruz...
Bir evim bir arabam var. Ben Yeşilçam ekolüyle yetiştiğim, bir de menajersiz çalıştığım için kendi değerimi kendim koyuyorum. Ve koyamıyorum, beceremiyorum. Para işini hiç konuşamam zaten. Bunun için pek para kazanamadım. Kazandığım parayı da biraz harcayan bir tipim. ‘Nebahat güzel giyiniyor’ diyorlar. Harcamadan olmuyor. Tabii yapmam gereken vazifelerim, ilgilenmem gereken insanlar var. Dünyaya bakarsanız aslında Türkiye’de öyle pek paralar da kazanılmıyor.
Hollywood’da bir film yapıyorsun, ekonomik özgürlüğünü kazanıyorsun. Türkiye’de çok uzun yıllar çalışmalısın ki yatırım yapabilesin. Mutlaka belli bir birikiminizin olması lazım. Ekonomik şiddet görürsünüz yoksa, eşinizden, çocuğunuzdan dahi... Seçme özgürlüğünüz olmaz hayatta, her şeye katlanır, her role koşar ve tükenirsiniz.
Eğitilmemiş erkek
çocuk tehlikeli

Haberin Devamı

Ekonomik şiddet dediniz. Bırakın onu kadınların yaşam hakkı dahi risk altında bu ülkede...
Daha aileden başlıyor. Erkek çocuk her şeyi yapar. Erkeğin elinin kiri, kızın namusu. Daha çocukken beynine sokuluyor. Çözümü ailede aramalı. Okullara acilen şiddet dersleri konulmalı bence. Çok büyük sevgisizlik var toplumda. İçinde sevgi olsa dahi göstermiyor anne baba. Seviyor ama dövüyor.
Kaçınılmazdır, şiddet gören, şiddete başvuruyor. Oysa bir bilinç oluşsa, şiddete başvuran çevresinde aşağılansa sorun azalacak. Biz de aksine arkadaşlar, aile yardıma koşuyor öldürüleni gömmek için. Herkes katil...
Bakın toplum değişime uğruyor, roller değişiyor, erkek o sandığı güçlü erkek değil artık. Ama bu okullarda, ailede konuşulmuyor. Üstünlük ve ayrıcalık yapamayacağı öğretilmeli okullarda, eşitlik anlatılmalı. Eşitlik çok önemli bir kavramdır. Genç erkek çocuklarımıza acil demokrasi dilemekten başka ne demeli bilmiyorum. Eğitilmemiş bir sürü başıboş erkek çocuk. En tehlikelisi bu, bir idealleri yok. Belki dizilerde bu konuyu işlemeliyiz, şiddet uygulayan karakteri aşağılamalıyız. Ama bunlar hep kısmi sonuçlar doğurur. Devlet bunu çözecek, aileler eğitilecek. Amerikan filmlerinde çocuğun şiddet gördüğü anlaşılırsa nasıl polis hemen kapıya dayanıyor. Bizde de başlamak zorunda. Ama bunun için demokrasi lazım, kadının hakkının hukuken, vicdanen kabul edilmesi lazım.

Yaşar Kemal’in ‘gelini’

Ben gelmeden ne yapıyordunuz?
Adana Altın Koza ödüllerinde Yılmaz’a (Güney) özel bir bölüm yapmışlar bu yıl. Yılmaz’ı anma gecesi. Adana’dan geldiler, çekim yaptık. Ondan olsa gerek Aklıma Yaşar Kemal düştü bugün Çukurova’sıyla.
n Kaç yaşında tanıdınız Yaşar Kemali?
Bizim hep evimizdeydi, 19 yaşındaydım. Çok mutlu oluyordum o geldiğinde. Bir kaymakamın üzerinden sistemi anlattığı Teneke adlı kitabı vardır. Yaşar Abi, “Teneke’deki kız rolünde beni oynat” derdim, ‘Tamam gelinim, oynatırım’ derdi. Duvarımızda bir gitar asılıydı. Yılmaz çalardı, hep birlikte ‘Mezarımı derin kazın’ türküsünü söylerdik.
Ne mutlu bana ki onu tanıdım. Şimdi güzel bir uykuda, nurlar içinde yatsın. Bu ülkeye çok katkısı var. Onun kitaplarıyla herkes yetişti. Çukurova’dan çok iyi, ülkeye faydalı insanlar çıktı. Yazarlar, oyuncular, işadamları... Çok sıcaklar, çok doğallar.

‘Bir kesime bahar hiç gelmiyor’
Sanatçı gözlemciliğiyle baktığınızda toplumu nasıl görüyorsunuz?
Geçenlerde haberlerde gördüm adam ekmeği kredi kartı ile alıyormuş. Gariban adamın yaşam hakkı yok, ekmeği artık kredi kartı ile alıyor. E nasıl mutlu olacak bu adam. Eski komşuluk da yok. Gelir adaletsizliğini komşunun uzattığı ekmek ile kapatamazsın artık, bakkal da kredi açmıyor Devlet çözecek bunu, insan gibi yaşamasını sağlayacak koşulları sunacak. İnsanımız deli gibi çalışıyor, çalışıyor.
Çok büyük bir kesim senede 15 gün ailesi ile tatil yapamıyor. Orta sınıf için tatil köyleri yapmak çok mu zor! Bir kesim için bahar dalları hiç açmıyor. Eskiden insanlar emeklilik tazminatlarıyla bir ev, bir araba alıyordu. Şimdi büyüdük geliştik diyorlar, İstanbul’da al bakalım tazminat paranla bir ev.

Eczacıbaşı’ndan ağlatan mektup

Yeni proje var mı?
Vardı, martta başlanacaktı. Sezon arasında başlamay sevmiyorum. Yeni sezonda başlayalım dedik.

Bu yıl ödül yılınız oldu...
Öyle oldu biraz. SİYAD ve TÜRSAK’ta ödül verdiler. İKSV’nin 3 Nisan’da da İstanbul Film Festivali’nde ödül verecekler.
Şimdi bakın Eczacıbaşı’ndan öyle güzel bir mektup geldi ki, ‘Lütfedip alırsanız’ dediler.
İnanın gözlerim doldu, her şey artık o kadar hoyrat ki. Zarafete bakar mısınız, beni onurlandırıyorlar, onur ödül veriyorlar, bir de soruyorlar lütfedip alır mısınız diye. Ne demek, memnuniyetle alacağım. Kaybettiğimiz bu zarafeti o kadar çok özlüyorum ki artık. Çok ihtiyacımız var. Yaşadığımız çirkinlikleri bunlar bitirecek. Biz böyle bir kültürden gelmiyoruz oysa.Törenler için özel kıyafet diktirdim. Şimdi bakıyorsunuz ödül töreninde kirli ayakkabı ile ödülü almaya çıkıyor. Gömlek yakası ceketin içine kaçmış. Bu artık saygısızlık. Cannes Film Festivali’nde ben bu insanları gördüm, smokin giydiler. E peki Türkiye’de ne hakkınız var böyle özentisizliğe. Neyi ispat etmeye çalışıyorsun? Bunu affedemiyorum.
Hasta yatağımdan kalkıp üç defa provaya gittim, böğüre böğüre öksürerek gittim. Ben de küçük bir elbise giyer çıkarım. Güzelliği, ayrıcalığı, zarafeti alırsak hayatımızda anlamlar kalmaz. Hiç ritüellerimiz kalmadı. TÜRSAK ödül törenini çok beğendim ama. Gelenler bakımlıydı, SİYAD’dan
çok daha iyiydi.

‘Fazla hırs insanı çirkinleştiriyor, yaşlandırıyor’

Azerbaycan’ın yakın tarihini anlatan ‘Kanlı Ocak’ filmi için sizi yaşlandırdılar! Gençlik sırrınız nedir?
Çok keyif aldım, çok özlemiştim sinemayı. Beni biraz kalıplaştırdılar, hep salon kadını rolleri. Oysa 125 tane sinema filmim var. Ülkemdeki bütün kadın tiplemelerini oynamış bir oyuncuyum. Hikâye çok güzeldi. İki farklı siyasi duruştaki oğlunun arasında kalmış bir anne. Savaş başlıyor. KGB’de çalışan oğlan, kardeşini kurtarıyor ama kendisi ölüyor. Anne seccadeden başını kaldırdığı an saçları bembeyaz oluyor. O bölümde yaşlandırdılar, ben çok zevk aldım. Hatta daha da yaşlandırın dedim. Kıyamadılar fazla buruşturmaya!
İnanın özel yaptığım hiçbir şey yok. Keşke yapsam, spor yok mesela hayatımda. İşte et yemeyin, tereyağı yemeyin, ama biz Karadeniz’de bunları yiyerek büyüdük. Her şeyi yiyorum. Hayatımda hiç daha cildime bakım yaptırmadım. Öyle kendine bakan biri değilim. Estetik yaptırmadım mı, bir kez yaptırdım, ama tenim ince ve tutmadı. Tamamen genetik, annem de böyle
benim. Aile böyle, koyu lazım ben, dilini biliyorum.
Belki fazla hırs yapmamak önemli. Hayatımda hiç hırs yapmadım, ne zaman uymadıysa çektim gittim. Fazla hırs insanı çirkinleştiriyor, yaşlandırıyor bence.