15.06.2025 - 00:00 | Son Güncellenme:
Asuman Baldıran
Prof. Dr. Asuman Baldıran - Strabon naklettiği bilgilerde Iasos’un bir liman kenti olduğunu, halkın geçimini balıkçılıkla sağladığını ve kentin toprağının fakir olduğunu belirtmektedir. Antik Dönem’de balıkçılık Iasos için çok önemli bir geçim kaynağıdır ve bugün bile Kıyıkışlacık halkının geçimlerini balıkçılık ile sağladığını görebiliyoruz. Bu durum Iasos öykülerinde de karşımıza çıkmaktadır.
Kithara çalgıcısının öyküsü
“Sonra, karaya yakın bir adada bulunan Iasos'a gelinir. Bir limanı vardır ve halk geçiminin çoğunu denizden sağlar çünkü denizde balık boldur; fakat ülkenin toprağı çokça fakirdir. Gerçekten halk bununla ilgili olarak Iasos'a ait öyküler uydurur. Bir kitara şarkıcısı konser verirken bütün halk bir süre onu dinler; fakat balık satışını duyuran çan çalınca, ağır işiten bir kişi dışında herkes onu bırakarak balık pazarına yönelir. Bunun üzerine kitharayla şarkı söyleyen ona der ki: ‘Bayım bana verdiğiniz onurdan ve müzik sevginizden dolayı size minnettarım çünkü bütün ötekiler çanın sesini duydukları an hepsi gittiler.’ Adam der ki: ‘Ne söylüyorsun çan çalmış mıydı?’ ve şarkıcı ‘Evet’ deyince, adam ‘Uğurlar olsun’ der, kalkar ve uzaklaşır. Diyalektikçi Diodoros burada doğmuştu. Başlangıçtan beri Kronos olan takma adını taşır çünkü onun ustası Apollonios Kronos adını taşırdı; fakat gerçek Kronos’un itibarı eksilince takma ad olarak ona geçti.” (Strabon XIV. 2. 21 (231) ; Strabon, (2000). Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika: XII-XIII-XIV), (Çev. Adnan Pekman), Arkeoloji ve Sanat Yayınları, Dördüncü Baskı, İstanbul).
Strabon tarafından nakledilen bu bilgiler uzun yıllar nesilden nesle aktarılmaya devam etmiştir. Iasos Antik Kenti’nin bulunduğu Kıyıkışlacık’ta Antik Dönem’de başlayan balıkçılık günümüze değin halkın önemli geçim kaynakları arasında olmuştur. Bu nedenle olsa gerek 20. yüzyılın başlarında, M.S. 1. yüzyıla tarihlenen su kemerlerinin yanında inşa edilmiş olan dört tarafı portikolarla çevrili ve büyük ölçüde toprak altında olan bir yapı İtalyan heyet tarafından “Balık Pazarı” olarak adlandırılmıştır. 1960’lı yıllarda yapılan kazı çalışmaları sonucunda bu yapının M.S 2. yüzyılda inşa edilmiş bir anıt mezar olduğunu kesinleşmiş olsa da günümüzde bile “Balık Pazarı Müzesi” olarak anılmaya devam edilmektedir.
Hermias öyküsü
“İskender’in gözüne giren bir başka Iasoslu da küçük bir oğlan çocuğuydu: Bu çocuk, garip bir şekilde bir yunus tarafından seviliyordu. Iasoslu çocuklar için, gymnasiondaki egzersizlerden sonra aşağıdaki denize koşup orada banyo yapmak adetti, o zamanlarda yunus gelir ve çocuğu sırtına alarak dolaştırırdı, sonra da güvenli bir şekilde onu karaya bırakırdı. Bu öykü, farklı ayrıntılarla ve çocuk için verilen değişik isimlerle çeşitli şekillerde anlatılır. Bir tanesinde, bunu duyan İskender, çocuğu Babylon’a çağırmış ve onu deniz tanrısı Poseidon’un rahibi yapmıştır. Antik dönemde böyle yunus hikâyeleri Arion’dan itibaren çok yaygındır; fakat bunun, şehrin M.Ö. 3. yüzyıla ait paralarının üzerinde bir yunusun yanında yüzen ve kolunu onun sırtına atmış bir çocuk tasvir edilmiş olmasından dolayı, Iasos’ta çok güçlü bir inanış olduğu açıktır.” (George, E. Bean, (2000). Eskiçağda Menderes’in Ötesi, (Çev. Pınar Kurtoğlu), Arion Yayınevi, 61, İstanbul).
Bu olay İskender’i etkilemiş ve Hermias’ı Poseidon rahibi yapmak üzere Babylon’a getirtmiştir. Ayrıca İskender’in yanında saray şairi olarak ün kazanmış olan Iasoslu şair Khoerilos’un da bulunduğu belirtilmektedir. Iasos kenti ve İskender arasındaki bu ilginç bağlantı, yerel bir efsane haline dönüştürülmüştür.
Bir başka öyküde Hermias adındaki Iasoslu genç ile yunus arasında çok güçlü bir dostluğun gelişmesi ve yunusun kendisini Hermias için feda etmesi anlatılmaktadır. Hermias ve yunus ikilisinin Iasos sikkeleri üzerinde de betimlendiği, ele geçmiş olan sikke buluntularından bilinmektedir. Hermias ve yunus Iasoslular tarafından unutulmamış ve M.Ö. 3. yüzyılda basılmış olan sikkeler üzerinde yunusun yanında duran ve sol kolunu yunusun sırtına atmış olan Hermias betimlenmiştir.
Bean’den alıntılanmış olan bu hikâyenin bir varyasyonu ünlü piyanist ve müzisyen Fazıl Say tarafından bestelenmiş ve eserin dünya prömiyeri 31 Temmuz 2014’te Bodrum Turgutreis'te Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nde sahneye konmuştur (Oratoryonun linki: https://www.youtube.com/watch?v=ZvatsOA65ys).
Çocuk hikâyeleri arasına giren Hermias efsanesinin kitapları da çocuklar için basılmıştır. Bu çocuklar için yazılmış kitaplardan biri Yalvaç Ural tarafından yazılmış olan Hermiyas-Yunus Sırtındaki Çocuk adlı kitaptır. Farklı anlatım tarzları ile aktarılan öykü:
Iasos’ta annesi ile birlikte yaşayan Hermias’ın arkadaşları ile birlikte denize açılması ile başlamaktadır. Çocuklar bir süre sonra kıyıya geri döndüklerinde Hermias’ın dönmediğini fark ederler. Balıkçılar çocuğu aramaya başlar ama bulamazlar Hermias’ı. Bir gün balıkçılardan biri “Hermias’ı yunusun sırtında gördüğü” haberini getirir. Hiç kimse ona inanmaz ve “Yunus sırtında adam taşımaz, senin gördüğün hayal” derler. Bir süre sonra herkes Hermias’ın döndüğünü haber alır. Heyecan içinde kıyıya koştuklarında yunus ve Hermias’ın cansız bedenlerini bulurlar. Yunus ile birlikte oynarken yüzgeci tarafından boynu kesilip ölen Hermias yunus tarafından kıyıya çıkarılmış ve dostunu hiçbir zaman yalnız bırakmayan yunus da ölmeyi tercih etmiştir.
Iasosluların yunuslarla birlikte yaşamış olduklarını sikkeler dışında villalarda zemin mozaiklerinde betimlenmiş olan yunus figürleri de göstermektedir. Bu efsanenin ana teması dostluktur. Bu efsane insanoğlu ve yunus arasındaki dostluğun sembolü haline dönüşmüştür