Cumartesi 'Aşkla yapılmayacak şey yok'

'Aşkla yapılmayacak şey yok'

28.12.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

“Amiral Battı Kaçıyorusss” oyunu ile ilk tiyatro deneyimini yaşayan Kadir Doğulu “Oyunculuğa aşkım tiyatro sahnesinde oyuncuları izleyerek başladı. Aşkla yapılamayacak şey yok” diyor.

Aşkla yapılmayacak şey yok

 

Ekranların en beğenilen jönlerinden biri olan Kadir Doğulu, ilk tiyatro deneyimini sezonun yeni oyunlarından  “Amiral Battı Kaçıyorusss”ta yaşıyor. İzleyenleri kahkahalara boğan Caner karakterine hayat veren Doğulu, bu ilki tiyatronun ustaları Haldun Dormen ve Göksel Kortay ile paylaşıyor. Yakışıklı oyuncuyla TRT’de devam eden dizisi “Vuslat”ın setinde bir araya geldik. Sahne tozundan, otuzlu yaşlarla beraber yaşadığı dönüşüme, eşi Neslihan Atagül ile olan mutfak maceralarına kadar pek çok şeyi konuştuk. 2019’un son cumartesi gününde, Doğulu’nun yeni yıldan dileği herkese iyilik getirmesi ve iyiliğin yayılması.

Haberin Devamı

Aşkla yapılmayacak şey yok

- “Amiral Battı Kaçıyorusss” ile ilk tiyatro deneyiminizi yaşıyorsunuz. Tiyatro sahnesinde olmak nasıl hissettiriyor?

Oyunculuğa aşkım tiyatro sahnesinde oyuncuları izleyerek başladı. Bu yüzden orası bana daha doğru, daha gerçek, daha büyülüymüş gibi geliyordu. Sonrasında oyunculuğu dizi, sinema ve tiyatro olarak ayırmamaya başladım. Bir iş için gittiğim Londra seyahatinde Göksel Kortay ile karşılaştım. O karşılaşmadan bir yıl sonra Göksel Kortay aradı beni. Böyle bir oyun var, aklıma direkt sen geldin yapar mısın diye.  Ben de tamam dedim. Okuma provalarına başladık. Her şey çok normal gidiyordu. Ta ki seyircili genel provaya kadar. O zaman anladım ben neye tamam dediğimi. Bambaşka bir mecra. Ondan önce hep bir tahmin. Tahminimden çok daha öte ve yüksek bir şeymiş, bu da benim çok hoşuma gitti.

Haberin Devamı

- Oyunda oldukça heyecanlı ve çabucak paniğe kapılan birini canlandırıyorsunuz. Siz çabuk paniğe kapılır mısınız yoksa sakin biri misinizdir?

Zıddıyımdır. Bunun böyle olması için de çok çaba sarf ederim. Ben de karşıma çıkanlarla direkt yüzleşebilen birisi değildim önceden. Reflekslerimle hareket ederdim. Ama bunun işe yaramadığını görünce daha sakin ve soğukkanlı kalmak için birçok yönden kendimi geliştirmeye karar verdim. Bunun üzerine çaba sarf ettim. Şimdi Caner ne kadar panik bir karakterse Kadir tam zıttı, soğukkanlı. O soğukkanlılıkla anda kalıp, olabilecek şeyleri görüp ona göre hareket eden biriyim.

“GÜNÜN YORGUNLUĞUNU KÜTÜPHANEMDE ATIYORUM”

- Karavanınızda “Aşk Risalesi”ni ve “Osmanlı Devleti Teşkilatından Kapıkulu Ocakları” kitabını görüyoruz. Ne zaman yönelmeye başladınız böyle kitapları okumaya?

Otuzlu yaşlarımdan itibaren sanırım. Ondan önce okumayla arası çok iyi olan birisi değildim açıkçası. Sebeplerini araştırıp, gerekçelerini bulduktan sonra okumak için kendimi zorlamadım. Görüp, keşfedip, yaşadıkça daha iyi anladığımı fark ettim. Kendimi hayatın tam ortasına attım çok genç yaşlarda. Edindiğim tecrübelerle merak ettiğim konular oldu. İnsanın tarihi. İnsanı keşfetmeye başlayınca kendi kültürünü merak ediyorsun. Sonra coğrafya. Coğrafyada hüküm süren insanların tarih boyunca yaptıklarını merak edince böyle kitaplar girmeye başladı 30’uncu yaşım itibarıyla. Kütüphanemde merakımı cezbeden şeylerin ortasında kalıp günün yorgunluğunu atıyorum.

Haberin Devamı

- Geçtiğimiz günlerde bir oyuncu dizilerin başarısına oldukça ilginç bir yaklaşım getirdi:”Başrol çiftinin libidosu yüksek olması lazım”. Siz ne düşünüyorsunuz?

Her kişi kendi vicdanından sorumludur. Eğer bir kişi ağzından çıkan kelamı kulağı duyduktan sonra içi rahat ediyorsa onun bileceği iş. Kim ne derse desin. Başarının bir formülü var elbette. Formülü olmasa bu kadar ön hazırlığı olmaz. Bana göre bu konumu belirleyen yegâne ve tek merci izleyici. Onun dışında geri kalan kişinin şahsi fikri ve paylaşmaya uygun gördüğü görüşleri.  Aslında izleyiciye yeni şeyler vermek, izleyicinin her zaman en iyiyi talep ettiğini bilmek, izleyicinin en iyi kaynak olduğunu bilme taraftarıyım. Bir anlamda da izleyiciyi geliştirmek, bak bu da var demek sorumluluğuyla hareket etmek gerektiğine inanıyorum. Herkesin çeşitli formülleri var. Allah herkesin yolunu açık etsin.

Haberin Devamı

- “Eşimin giydiklerine karışmadığım için kınandık” açıklamanız çok konuşuldu. Ataerkil bir toplumun dayatmalarını hissediyor musunuz? Belli kalıplarda davranmak vs… Bu dayatmayla nasıl mücadele ediyorsunuz?

İnsan olmak tam olarak bu. Başkasıyla değil de kendisiyle uğraşmak demek. Hayatımdaki kişinin giydiklerinin ya da davranışlarının bende uyandırdıkları onun hayatında zulme sebep olacak mı olmayacak mı diye uzun yıllar kendi içimde bunlara kafa patlatarak mücadele ettim. Bu yüzden her koyun kendi bacağından asılır. Her kişi kendi vicdanından sorumludur. O vicdanın sesini dinlemeye insan olmak, dinlememeye de kınanma korkusuyla yaşamak deniliyor.

Aşkla yapılmayacak şey yok

“AŞK KİŞİDE VUKU BULAN EN GÜZEL HAL”

- Aynı zamanda kadın erkek eşitliği söylemiyle de bir meseleniz var…

Var çünkü eşitlik dediğiniz şey lütufmuş gibi geliyor.  Öyle bir durum yok. Kavramsal olarak tekrar değerlendirmek ve kökenine de insanı koymak lazım. Fiziksel özellikleri olabilir. Sen ona kadın dersin, erkek dersin. Fiziksel özelliklerin getirdiği yapısal farklılıklar olabilir. Bir anne ya da bir kadın dünyaya bambaşka gözlerle bakar. Bir erkek bambaşka gözlerle bakar. Farklılığın getirdiği avantajlarla ortaya birçok güzellik çıkabilecekken biz farklılığı güçsüzlüğe yorarak kendimize çelme takıyoruz.

Haberin Devamı

- Evlilik sizi dönüştürdü mü?

Evlilik ciddi bir karardı. Bilinçsiz alınmış bir karar değildi. Gönül gözüyle görülmüş ve gönülce verilmiş bir karardı. Çünkü bu işler sanırım akılla yürüyebilecek işler değil. Akıl belki güzel, çirkin ya da bak bu ya da bu değil diyebilir. Ama gönül her zaman doğruyu seçer. Hakiki vicdan her zaman doğruyu seçer. Biz ilk gördüğümüzde kararımızı vermiştik ama bu kararı etrafa söylemek biraz zaman aldı. Evlilik kararıyla beraber onun getirdiklerini görebilmek de yine gönülle mümkün oldu. Onun getirdiklerini canı gönülden kabul edince de bir gelişime sebep oldu. Bu yadsınamaz. İnkar edilemez. Çünkü bir olmak hem de farklı cinslerin aynı hanede birbirlerine alan açarak ve saygı duyarak yaşama çabası muazzam bir uyanıklığa sebep oluyor. 

- Siz sevgisini, aşkını haykıran, anlatan birisiniz. Sizce aşk nedir?

Aşk sürekli uyanıklık gerektiren ve ne olduğuyla sürekli ilgilenilmesi gereken bir kavram. Aşkı iki kişinin arasına indirmemek lazım. Aşk, bana göre ilk iki kişi arasında anlaşılıyor, karşındaki kimse onunla anlaşılıyor. Ondan sonra ne demek olduğunu anlamak yine kişinin kendi melekelerine kalıyor. Bunu da göstermeye çalışmak, böyle bir şey olduğunda nelere vakıf olabileceğinizi ya da neleri yaşatabileceğinizi göstermek için bir çaba içerisinde olduğumuz doğru. Bunu saygı, sevgi ve aşkın ne demek olduğunu anlatma sorumluluğuyla yapıyoruz. Aşk bu dünyaya ait bir şey değil sadece. Bu dünyaya ait kısmı sevgiyse ve sevgiyle de birçok iş halledilebiliyorsa aşkla yapılamayacak şey yok. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Aşk dediğiniz şey kişide vuku bulan en güzel hal.

“PLANIMIZ YOK ÜMİDİMİZ VAR”

- Gastronomi eğitimi aldınız. Mutfağa düşkünsünüz. Mutfak sizin alanınız mı evde?

Çoğunlukla bana aitti. Ama son iki senedir de Neslihan’ın yoğun meşguliyet harcadığı bir yer oldu mutfak. Çünkü bir süre dinlenmeyi tercih ettiği bir dönem. Ben çok yoğun çalışıyordum. Dengeli bir şekilde biraz o biraz ben uzun süre devam etmiştik. Son iki sene Neslihan çok güzel idare etti oraları ve harika işler çıkardı. Ama günün sonunda bakarsak bence Türk erkeğine çok yakışıyor yemek yapmak. Benim annem harika bir aşçı. Babam hiç anlamazdı. Bizim ailemizde annemdi oraya muktedir olan. Benim şuan kurduğum hanemde de mutfak denge unsuru. Biraz o biraz ben.

- Kalabalık bir ailede büyümüş biri olarak çekirdek ailenizi genişletmek gibi bir arzunuz var mı?

Ümit ediyoruz ancak. Bunun için kendimizi sınırlandırmıyoruz. Ya da bunun için bir tarih belirlemiyoruz. Bize verilen yaşamı en iyi şekilde yaşamaya gayret gösteriyoruz. O yüzden bir planımız programımız yok. Ama ümidimiz var.

- Peki, nasıl bir eşsiniz?

Elimden geldiğince uyanık davranmaya çalışıyorum. Uyanıklık kurnazlık anlamında değil. Farkındalık. Benim düşündüğüm ve kurduğum cümlelerin onun üzerinde yarattıkları. O andaki halini anlayabilme çabası. Bununla beraber davranışına, kelamına dikkat eden hanenin, eşimin ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışan ve sorumluluklarını bilen biriyimdir. Her türlü durumun sonuçlarına katlanma cesaretini gösteren bir kişi herhalde Kadir.