CumartesiUrfa’daki “kanun adamı”

Urfa’daki “kanun adamı”

19.04.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Şanlıurfalı Semih Rastgeldi kanunu 13 yaşında eline aldı, 26 yıldan beri de hiç bırakmadı. 2004’te sahnelere veda ederek kendini tamamen imalat ve tamirata veren Rastgeldi “Artık hem imal ediyorum hem de bütün gün kanun sesi ile huzur buluyorum” diyor

Urfa’daki “kanun adamı”

Harçlıklarını biriktirerek 13 yaşında ilk kanununa sahip olan Şanlıurfalı Semih Rastgeldi, 39 yıllık yaşamında bu çok özel müzik aletini elinden hiç düşürmedi. Ünlü sanatçıların orkestralarında kanun çalmakla kalmadı, zamanla bu enstrümanın imalatını da öğrendi. İki çocuk babası olan Rastgeldi, şimdilerde hayatını Şanlıurfa’daki 24 metrekarelik dükkanında bir  kanun için 40 gün emek vererek kazanıyor.
Hürriyet gazetesi yazarlarından Bekir Coşkun’un yeğeni olan Rastgeldi’nin kanun sevdası çocukluk yıllarında sıra geceleriyle başlamış. Babası bağlama çalan Rastgeldi, sıra gecelerine zaman zaman solist olarak katılırmış. O gecelerde duyduğu kanun sesi kendisini adeta büyülemiş. Ancak kanuniler, enstrümanlarına başkasının dokunmasına bile izin vermezmiş.
Rastgeldi tebessümle anlatıyor o günleri: “Günlerce kanunun teline dokunmak için bekledim. O yıllarda Şanlıurfa’da sadece üç tane kanun vardı. Sahipleri de zarar gelmesin diye, dokunulmasına asla izin vermezdi. Kanunun insanın ruhuna huzur veren sesi ve pek kimsede bulunmamış olması bende büyük etki bıraktı. Bunun üzerine ben kanun çalmayı kendime amaç edindim.
13 yaşında eskicide çok eski bir kanun gördüm. Harçlıklarımı biriktirip 25 lira ödeyerek satın aldım. İnanamıyordum, rüyadaydım sanki. Çünkü hep sahip olmayı istediğim bir şeye kavuşmuştum. O gece kanunu yatağıma alıp uyudum. Kanunun teline dokunmak artık serbestti.”

Kanun uğruna okulu bıraktı
Hayallerini süsleyen enstrümana sahip olan Rastgeldi, önlenemez kanun ilgisinin okul hayatına nokta koymasına varan öyküsünü şöyle anlatıyor:
“Her anımı kanun başında geçirmek ve onun tellerine dokunarak huzur bulmak istiyordum. Okuldan geldiğim zaman ders bile çalışmıyordum. Kanun çalmak bana ders çalışmaktan daha çok zevk veriyordu. Zaten bu sevda bir süre sonra derslerime yansıdı ve ortaokulu bırakmak zorunda kaldım.
Okulu bıraktıktan sonra, askere gidene kadar köyde kaldım. Köyde bir yandan tarla işleriyle uğraşıyor, diğer yandan kanun çalıyordum. Hiçbir güç beni kanundan vazgeçiremedi. Tabii zaman zaman sorunlar yaşadım. Bazen kanunun akordu bozuluyor veya ipleri kopuyordu. Şanlıurfa’da, çevre illerde kanun tamiri yapan kimse olmadığı için enstrümanımın tamirini kendim yapmaya başladım. Tel koptuğu zaman yenisini bulamayıp çok üzülmüştüm. Sonra kendi çözümümü üretip kanuna olta misinası taktım. Yıllarca olta ipli kanun çalıp kendimi geliştirdim”

Dokuz farklı ağaçtan yapıyor
Askerliğini yaptıktan sonra arkadaşlarıyla çeşitli işlere girişen ancak ekonomik krizlere yenik düşen Rastgeldi, 1997’de kendini tamamen müziğe adamış. Profesyonel olarak müzik yaparken, kanun imalatı ve tamiratında da kendini geliştirmiş ve bir dükkan açmış:
“Herkes bana ‘Yine iflas edeceksin’ dedi. Fakat ben inatla ve ısrarla devam edeceğimi söyledim. Sonra sıra gecelerinde sahne alıp kanun çaldım. Bir süre sonra buradaki ekibimizle birlikte kent dışındaki çeşitli davetlere katıldık. Hatta bu süre içerisinde aralarında İbrahim Tatlıses ve İzzet Yıldızhan’ın da bulunduğu birçok ünlü sanatçının orkestrasında yer aldım. 2004’te ise sahnelere veda ederek kendimi tamamen imalat ve tamirata verdim.”
Şimdilerde Refahiye Mahallesi’ndeki 24 metrekarelik dükkanında kanun imalatı yapıyor Rastgeldi. “Artık hem imal ediyorum hem de bütün gün kanun sesi ile huzur buluyorum” diyor.
Kanun yapmanın büyük bir ustalık gerektirdiğini ve kaliteli bir ürün için çok büyük emeğe ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Rastgeldi, beş ülkeden gelen malzemeyi ve dokuz farklı ağaç çeşidini kullanıyor. Bu işin hata kabul etmediğini vurguluyor:
“Kanun yaparken bin parçayı bir araya getiriyorsunuz. Her santimi bırakın, her milim çok önemli ve çok büyük ustalık gerektiriyor. Kanunun yapımında abanoz, kelebek, ladin, gürgen, ıhlamur, pelesenk, gül, maun ve çınar gibi dokuz tür ağaç kullanılıyor. Mesela ses tabanının oluşturulabilmesi için, kıraçta yetişmiş yaşlı ve kuru çınar ağacına ihtiyaç var. En az 300 yıllık olması gereken çınarları Türkiye’de bulamıyoruz ve Malezya’dan getirtiyoruz.
Kanunun telini Amerika’dan, mandallarını İtalya’dan, derisini Hindistan’dan siparişle getirebiliyoruz. Yani bu müzik aletini Türkiye’yi de katarsak beş ülkedeki ürünlerle yaratıyorsunuz. Çok sıradan bir ürün gibi görünse de ince bir ustalık gerektiren kanun, ortalama 35-40 günde imal edilebiliyor ve imalat sırasındaki en küçük hata bütün emeğin boşa gidip sıfırdan başlanmasını gerektiriyor.”

Haberin Devamı

Sevdası, ekmek kapısı oldu

Ankara ve İstanbul’da birkaç kanun imalatçısı bulunduğunu ve kendisinin bu büyük kentler dışındaki tek imalatçı olduğunu söyleyen Rastgeldi, “Burada yaptığımız ürün kaliteli olduğu için inanılmaz siparişler gelmeye başladı” diye konuşuyor. “Ünlü sanatçıların orkestralarının yanı sıra dünyanın birçok yerine de üretim yapmaya başladım. Bugüne kadar Amerika, Almanya ve Belçika gibi ülkelerin de aralarında olduğu dünyanın değişik ülkelerine kanun ihracatı yaptım. Yani sevdam olan sanat, bir yandan da ekmek kapım oldu.”
Ortalama fiyatı 3 bin YTL olan enstrümanın müziği çok seven kişilerce tercih edildiğini de söyleyen Semih Rastgeldi, müziğin ruhunu bilen insanların, herkesin çalabileceği bir müzik aleti olmayan kanunla her türlü müziği yapabileceğinin altını çiziyor.