Dünya Barışın başkenti Oslo

Barışın başkenti Oslo

22.10.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Norveç Avrupa’nın en küçük ülkelerinden biri olmasına rağmen 1990’lı yıllardan itibaren dünya barışının ana aktörlerinden biri oldu Oslo tarafsız duruşu, sınırsız fonları ve dışişlerine bağlı özel müzakere timiyle dünyaya barış ithal etmeye kararlı

Barışın başkenti Oslo

NEDEN?

Haberin Devamı

Kuzey Avrupa ülkesi Norveç’in başkenti Oslo, Türkiye’de PKK yöneticileri ile MİT arasındaki görüşmelere ev sahipliği yapmıştı. 2011’de kesilen müzakerelerinin yeniden başlayıp başlamayacağı tartışılırken Oslo şimdi, yeni bir arabuluculuk çalışması ile gündemde... Kolombiya hükümeti ile Silahlı Devrimci Güçleri (FARC), 2002’de çöken müzakereleri canlandırmak amacıyla geçen hafta yeniden Oslo’da masaya oturdu.

NASIL?

Norveç’in arabuluculuk faaliyetlerini Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Barış ve Uzlaşma Birimi yürütüyor. Yaklaşık 20 yıl önce kurulan birimde uzman müzakereciler görev alıyor. Müzakereciler, söz konusu aktörler arasında dolaylı ya da doğrudan iletişim sağlıyor. Barış ve Uzlaşma Birimi, çatışma bölgelerinde demokrasi ve insan hakları, yönetim, ekonomi, azınlık ve risk altındaki grupları korumak için projelere fon sağlıyor.

Haberin Devamı

Avrupa’nın kuzeyinde 5 milyon insanın yaşadığı Norveç, uluslararası mutluluk araştırmalarının değişmez bir numarası, birçok ankete göre “en huzurlu ülke” ünvanının sahibi. Geçtiğimiz yıl aşırı sağcı Anders Behring Breivik’in 77 kişiyi öldürdüğü saldırı ile modern tarihinin en büyük şokunu yaşayan Norveç, katliamı bile barış ve dayanışmaya vurgu yaparak atlattı. Norveç kendi içindeki “barışı” dünyaya taşımayı da misyon haline getirdi. Son dönemde arabuluculuk rolü ile dikkatleri tekrar üzerine çekti.

İlk deneme İsrail-Filistin
Norveç’in arabuluculuk macerası, 1990’lı yılların başında, dünyada çözülmesi en zor çatışmaların başında gelen İsrail-Filistin meselesi ile başlıyor. ABD’nin önderliğinde Ekim 1991’de gerçekleşen Madrid Konferansı’nın ardından İsrail, Filistin Kurtuluş Örgütü ile görüşmeye ilk kez sıcak bakmaya başlamıştı.
İsrail yönetiminin asları doğrudan görüşmeler yapılması konusunda fikir ayrılığına düşünce genç Dışişleri Bakanı Yardımcısı Yossi Beilin yeni bir formül geliştirdi. Beilin, Aralık 1992’de Norveçli sosyal bilimler araştırmacısı Terje Rod-Larsen ile birlikte Filistin Kurtuluş Örgütü temsilcisi Ahmed Kureyi ve İsrailli tarih profesörü Yair Hirschfeld arasında görüşme ayarladı. Kureyi ve Hirschfeld temaslara devam etme kararı alınca Ocak 1993’te Oslo’da 14 görüşmelik bir serinin ilk adımı atıldı.

Haberin Devamı

24 saat birlikte yaşadılar
Görüşmelerle ilgilenmeye başlayan Peres, mayıs ayında dışişleri bakanlığı genel direktörü Uri Savir ve önemli bir ordu avukatı Yoel Singer’i Oslo görüşmelerine gönderme kararı aldı. Böylece İsrail hükümeti ile FKÖ üyeleri tarihte ilk defa yüzyüze görüşmüş oldu. Norveç hükümeti araştırma enstitüsü FAFO’yu paravan olarak kullanarak görüşmelerin masraflarını karşıladı, güvenlik sağladı. Norveç Dışişleri Bakanı Johan Joergen Holst müzakerelere bizzat ev sahipliği yapıyordu.
Gün içinde birkaç saat görüşme yapılan klasik müzakerelerin aksine Filistinli ve İsrailli delegeler, aynı binada kalıyor ve sabah-öğle-akşam birlikte yemek yiyordu. Sonunda Ağustos 1993’te delegeler anlaşmaya vardı. Filistin Özerk Yönetimi kurulması ve İsrail’in FKÖ’yü tanımasını içeren anlaşma, 13 Eylül’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın ev sahipliğinde Yaser Arafat ve Yitzhak Rabin’in el sıkıştığı tarihi kareye kadar ilerledi.

Haberin Devamı

Norveç, 1996’da Guatemala’nın 36 yıllık iç savaşını bitiren anlaşmaya giden yolda da önemli rol oynadı. 2006-2009 yılları arasında Sri Lanka’da Tamil etnik grubunun yaşadığı bölgenin bağımsızlığı için mücadele eden ayrılıkçı terör örgütü Tamil Elam Kurtuluş Kaplanları arasındaki müzakereleri yürüttü.

Ankara ve PKK iki yıl görüştü
Türkiye’de ise “Oslo süreci” ya da “Oslo müzakereleri” olarak bilinen PKK ile MİT arasında yapılan görüşmeler 14 Eylül 2011’de internete düşen ses kaydı ile kamuoyuna yansıdı. Oslo’daki görüşmelere 2009 yılında başlandığı ileri sürülse de görüşmelerin tam olarak ne zaman başladığı ve kaç görüşme yapıldığı henüz net olarak bilinmiyor. Ancak PKK’lıların son görüşmenin 2011’de Abdullah Öcalan ile yapıldığına yönelik açıklamaları, yaklaşık 2 yıl boyunca temasların sürdüğünü ortaya koyuyor.
Oslo görüşmelerinin kamuoyuna yansımasına yol açan ses kaydından, görüşmelerde o dönemde Başbakanlık’ta görevli olan MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, KCK adına Başkanlık Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, örgütün Avrupa Sorumlusu Sabri Ok, KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar’ın bulunduğu anlaşılıyor. Aydar, devletle son temaslarının 2011 Mayıs’ında Abdullah Öcalan’ın hazırladığı üç protokolün tartışma belgesi olarak kararlaştırılmasıyla sağlandığını bundan sonra haziran ayında kendilerine cevap verilmesi gerekirken verilmediğini açıklamıştı. * Milliyet muhabiri Namık Durukan bu habere katkıda bulunmuştur.

Haberin Devamı

Küçük, zengin ve tarafsız ülke

YORUM / Teresa Whitfield

Norveç’in refahı, çatışma bölgelerinden uzak olması, sömürgeci geçmişinin bulunmaması stratejik ya da ekonomik çıkarları için çalıştığından şüphelenilmesini engelliyor

Soğuk Savaş’ta büyük güçlerin diğer devletlere vekalet etmesi, çatışmalarını onların üzerinden gerçekleştirmesi nedeniyle Birleşmiş Milletler (BM) ya da büyük güçlerin önderliğindeki barış yapımı süreci geride kaldı. BM, Soğuk Savaş sonrasında çatışma çözümünde önemli bir aktör olmaya devam etse de 21. yüzyılın ikinci on yılına uluslararası barış yapımında güçlü bir aktör olarak girip giremeyeceğine şüpheyle bakılıyor. Zira BM; Batı, özellikle de ABD ile özdeşleştirildiği için birçok ülkeye güven vermiyor. BM Güvenlik Konseyi içinde konsensus olmaması ve kendi içinde çatışan görüntü çizmesi de diğer bir engel. Bu noktada “küçük, zengin ve tarafsız” ülkelerin barış müzakerecisi olarak ortaya çıkması için uygun bir ortam oluşuyor.

AB üyesi olmadığı için etkili
Norveç sadece zengin ve cömert bir bağışçı değil, aynı zamanda tek başına ya da BM ve diğer kurumların aracılığıyla barış ve uzlaşmayı savunan çalışmalara uzun dönemli yatırım yapmaktan çekinmiyor. Norveç’in refahı, çatışma bölgelerinden uzak olması, sömürgeci geçmişinin bulunmaması stratejik ya da ekonomik çıkarları için çalıştığından şüphelenilmesini engelliyor. Barış müzakereleri konusundaki geçmişi de Oslo’ya “dürüst arabulucu” itibarı kazandırdı. Aktif NATO üyeliği ve ABD ile iyi ilişkileri konsensus oluşturmada güç sağlıyor. Avrupa Birliği üyesi olmaması nedeniyle Birlik’in terör örgütü listesinde yer alan silahlı aktörlerle de görüşebiliyor.
* New York merkezli Social Science Research Council’in (SSRC) Çatışma Önleme ve Barış Forumu Direktörü Teresa Whitfield’in makalesinden kısaltılarak çevrilmiştir.

CENEVRE’NİN? YERİNİ?ALDI

Soli Özel - Kadir Has Üniversitesi

Norveç, barış yapıcı ve arabulucu bir ülke olarak kendine uluslararası sistemde rol biçti. Tarafsız bir ülkenin arabuluculuğunu istediğinizde Londra ya da Paris’e gidilmiyor, Oslo’ya gidiliyor. Böyle bir özgüven yaratıldı. Bir zamanlar Cenevre tercih edilirdi. Norveç arabuluculuğu bir dış politika aracı olarak kullanarak kendi ‘soft power’ını güçlendirdi. PRIO (Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü) ve FAFO Araştırma Enstitüsü Norveç’in bu alanda sahip olduğu iki önemli kurum.

Gülsin Harman

FARC’tan barışa ilk saldırı: 5 ölü

Latin Amerika’nın en uzun süreli silahlı mücadelesini yürüten Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC), perşembe günü doğrudan barış görüşmelerinin başlamasından bu yana ilk ciddi saldırısını gerçekleştirdi. Cuma akşamı Ekvador sınırındaki Putumayo bölgesinde gerçekleşen saldırıda beş Kolombiya askeri hayatını kaybetti. Kolombiya ordusu, Puerto Asis kasabasındaki bir devriye birimine patlayıcıyla saldırı düzenlendiğini açıkladı.

Havana’da devam edecek
Küba’nın başkenti Havana’da ön görüşmelerin yapılmasının ardından perşembe günü, Norveç’in başkenti Oslo’da 2002 yılının ardından ilk defa doğrudan görüşmeler başlatılmıştı. Oslo’daki resmi açılışın ardından görüşmeler 5 Kasım’da Havana’da devam edecek. Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, FARC’ın ateşkes talebini “yeniden örgütlenmek için kullanacağını” söyleyerek reddetmiş, önce silahların teslim edilmesini istemişti.