Bugüne kadar yedi farklı kolera salgını yaşansa da, bunlardan en ölümcülü olan üçüncü salgındı. 1852 ile 1860 yılları arasında ortaya çıkan üçüncü salgın, içme sularının kirlenmesinden dolayı ortaya çıktı. Uzun zaman boyunca insanlar, dışkı ve atıklarını, su içme kaynaklarına dökünce sonucu Hindistan'da ortaya çıktı.
Dünyanın en kirli nehirlerinden biri olan Ganj Nehri, 2011'de yapılan bir araştırmaya göre 100 mililitresinde 1,1 milyar dışkı bakterisi barındırıyor. Yani bu oran kullanabileceğimiz en kötü suyun 500 bin katı. Hindular bu nehri kutsal gördükleri için, burada sürekli yıkanıyorlar ve sürekli kolera oluyorlar.
19 yüzyılda yaşanan büyük salgında kolera Hindistan'dan Afganistan'a ve sonrasında da Rusya'ya, Avrupa'ya, Afrika'ya ve son olarak Amerika'ya yayıldı. Kayıtlara göre sadece Rusya'da 1 milyon insanın ölümüne sebebiyet verdi.
Kolera bulaşan her 5 kişinin 1'inde şiddetli ishal görülüyor. Tedavi edilmezse bu kişilerin yarısı hayatını kaybediyor. Üçüncü salgınla birlikte doktorlar koleranın nedenini bularak, insanların bilinçlenmesini sağladı.
1855-1859 yılları arasında Çin'de başlayan ve sonrasında tüm dünyaya yayılan salgın, yalnızca Çin ve Hindistan'da 12 milyon insanın hayatını kaybetmesine sebep oldu. Jüstinyen Vebası ve Kara Veba'nın ardından gelen üçüncü veba olduğu için adına Üçüncü Veba denildi.
1914-1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Tifüs salgını, Tifüs bakterilerini taşıyan bitlerden dolayı Avruğa ve Asya'da toplam 25 milyon insana bulaştı. Sovyetler Birliği ülkelerinde 3 milyona yakın insan salgın nedeniyle hayatını kaybetti.
Birinci Dünya Savaşı'nın ardındaki yıllarda 500 milyon insana bulaşan İspanyol Gribi, H1N1 influenza virüsü nedeniyle, yüksek ateş ile dünya genelinde 50 ile 100 milyon arasında insanın ölümüne yol açtı. Bu rakam birinci ve ikinci dünya savaşında ölen insan sayısından kat kat fazla.
Virüsün en kötü yanı, bulaşan kişinin bağışıklık sistemi ne kadar güçlüyse, ateşin o kadar fazla yükselmesiydi. Tarihteki en büyük salgınlardan biri olarak kayıtlara geçti.
1957 yılında Çin'de başlayan Influenza-4 virüsünün ördeklerde mutasyona uğrayarak insanlara bulaşması sonucunda ortaya çıktı. 4 milyona yakın insanın canını alan virüs, bulunan bir aşı sayesinde durdu. Bir yıl içinde 40 milyon kişi bu aşıyı kendine yaptırdı.
20. yüzyılın ortalarında maymunlardan insanlara geçtiği anlaşılan HIV'nin ilk örneği 1959 yılında Kongo'da ortaya çıktı, teşhisi ve adı 1980'lerde konuldu. Son 30 yılda 36 milyon insanın canını alan HIV için kesin tedavi henüz bulunamadı. Yalnızca önlemler biliyor ve hastalığa yakalandıktan sonra bir ömür boyu ilaç kullanmak gerekiyor.
2019 yılının son aylarında ortaya çıkan virüs, ilk kez Çin'in Wuhan kentinde görüldü. Yaklaşık 4 ayda tüm dünyaya yayılan virüsün bulaştığı kişi sayısı şu an 116 binden fazla ve ölü sayısı ise 4 bini geçti. 64 binden fazla insan sağlığına kavuşmuşken, tam olarak nereden yayıldığı ve tedavisi henüz bulunamadı.