Filistin'in işgal altındaki başkenti Doğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesi ve surların çevresi, Avrupalı devletlere ait kültür miraslarına ev sahipliği yapıyor. Şehirde Avrupalı ülkelerin bayraklarını taşıyan çok sayıda kilise, müze, kütüphane, otel, arkeolojik eser, enstitü ve ev halen kullanılmaya devam ediyor. Osmanlı döneminde sultanların fermanla izin verdiği Batılı ülkeler, dönemin hoşgörülü ortamında elde ettikleri hakları koruyarak faaliyetlerini sürdürüyor. Ait oldukları ülkelerin bayraklarını taşıyan bu binalar ve çevreleri, diplomatik temsilcilik gibi kabul edilerek, o ülkenin hukukuna tabi tutuluyor. Kudüs İslami Vakıflar İdaresi Antik Eserler ve Turizm Departmanı Direktörü Doktor Yusuf en-Netşe, söz konusu binaların büyük çoğunluğunun 19. yüzyılın ikinci yarısına veya 20. yüzyılın ilk yarısına ait olduğunu söyledi. Netşe, Kudüs özel bir yer. Kentin neresine giderseniz gidin, Kudüs'te karşılaştığınız bir mimari, kendisinin Kudüs'e ait olduğunu söyler. Buranın kendine has bir mimari dokusu var. dedi. Kudüs'te Avrupalı devletlere ait çok sayıda yapı olduğunu belirten Netşe, bu binaların Eski Şehir'in bir kilometre karelik yüz ölçümünün kayda değer bir kısmını oluşturduğunu ifade etti. Bu yapılardan Kudüs'ün Müslümanlara ait bölgesinde, kilise olarak 1854'te Avusturya Piskoposluğu tarafından inşa edilen yapı, bugün misafirhane olarak hizmet veriyor. Geniş bir bahçede yer alan Avusturya misafirhanesinde, sarayı andıran 4 katlı büyük binada 40 oda bulunuyor. İngiliz mandası döneminde askeri hastane, sonrasında sivil hastane olarak kullanılan yapı İsrail tarafından sağlık hizmetleri için yenilenmeye ihtiyaç duyduğu gerekçesiyle 1980'lerde kapatıldı. Avusturya tarafından restore edilerek misafirhane haline getirilen yapı, böylece kentteki diğer oteller gibi halka açıldı. Hazreti İsa'nın ilk mucizesinin bu bölgede gerçekleştiğine inanıldığına dikkati çeken Netşe, kilisenin Bizans döneminde inşa edildiğini ve insanların halen şifa ve bereket için geldiğini aktardı. Selahaddin-i Eyyubi döneminde bir üniversiteye çevrilen yapının 1850'li yıllarda Fransa'ya verilmesi sonrasında Saint Anne Kilisesi'ne dönüştüğünü kaydeden Netşe, Binaların aslı çok eskilere dayanıyor, ama mimari açısından hepsi modern. değerlendirmesinde bulundu. Netşe, Hristiyanlar tarafından Hazreti İsa'nın, sırtında bir çarmıhla yürütüldüğüne inanılan ''Via Dolorasa''nın (Çile Yolu) üzerinde de İtalya'ya ait Francisca Manastırı bulunduğunu belirtti. Almanya'nın Kurtarıcı Lüteriyen Kilisesi başta olmak üzere Kudüs'te birçok yapıya sahip olduğuna dikkati çeken Netşe, İngiltere'ye ait İngiliz Arkeoloji Enstitüsü ve Saint Andrews Kilisesi'nin bulunduğunu söyledi. Netşe, Avrupalı devletlerin 19. yüzyıldan itibaren bölgede güç kazandığını ve Kudüs'te bu yapıların mülkiyetini elde ettiğini belirterek, bu mekanların çoğunun günümüzde ziyaret edilen turistik yerler haline geldiğini söyledi. Netşe, bölgede hemen hemen tüm Avrupa devletlerinin okul açtığına dikkati çekerek, tüm bu yapıların Kudüs'ün küresel bir kültüre sahip olduğuna gösterdiğini işaret etti.