10.06.2021 - 11:05 | Son Güncellenme:
DHA
Yoğun olarak görülmeye devam eden bu maddenin toplanıp, yakıta dönüştürülmesinin en ekonomik bertaraf yolu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erduğan, "Bu gazı tanklara alarak biriktirip rahatlıkla kullanabilirsiniz" dedi.
ÇOMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Genel Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Erduğan, Marmara Denizi’nde bugünlerde yoğun olarak görülen ve deniz ekosistemini tehdit eden müsilajın, aslında denizdeki canlıların kendisine uygun ortam oluşturmak adına salgıladıkları bir ekzopolisakkarit olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Hüseyin Erduğan, 2018 yılında arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları çalışmada denizden aldıkları müsilajı, prototip merkezinde gaza dönüştürdüklerini ve yüksek kalorili gaz elde ettiklerini belirtti.
Üniversite ve kurumların müsilaj ile ilgili açıklamaları sonucunda ortaya çıkan genel kanının, bu maddenin mikroalgler tarafından ya da farklı canlılar tarafından üretildiği yönünde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hüseyin Erduğan, “Müsilajın, Marmara Denizi’ndeki kirlilik kaynaklarıyla beraber oluştuğuna dair bir ortak kanı da var. Ancak 2018 yılında müsilaj ile ilgili yaptığımız çalışmada biz bunun kaynağının farklı organizmalar tarafından olabileceğini de gördük.
Müsilajın önemli bir kısmının bakteriler tarafından üretildiğini de gördük. Benim de içerisinde bulunduğum bir çalışma ekibi, mikroorganizmalardan polimerik bir yapı üretmişti. Müsilajın da bizim ürettiğimiz polimerik yapıya benzer yapı olduğunu belirledik. Bu yapıyı incelediğimizde içerisinde önemli bir miktarda azot, fosfor ve silis biriktirdiğini de gördük.
Özellikle silis açısından baktığımız vakit diyatomelerin müsilaj oluşumuna da önemli bir katkı verdiğini söyleyebiliriz. Ama müsilajın oluşmasında bakterilerinde olması bizim açımızdan önemlidir. Bu bakteriler, ekstrem koşullara uyum sağlamış, yani artık akıllı oyuncular olmuş olan bakteriler. Dolayısıyla kendilerini tehdit ettikleri her yerde müsilaja sebebiyet vereceklerdir. Bu kaçınılmaz bir durum. Bugün Marmara’da gördüğümüz bu olay, yarın Ege’de de görülebilir. Turizm sezonunun başlamasıyla birlikte nüfusu 50 binlerden 500 binlere çıkacak olan kentlerde arıtmalar yeterli gelmeyecek ve dolayısıyla yük de artacağı için oralarda da müsilajın oluşma olasılığı artacaktır” dedi.
Müsilaj sorununun farklı çözüm yolları bulunduğunu belirten Prof. Dr. Erduğan, “2018 yılında yaptığımız çalışmada gördüğümüz yüksek orandaki azot, fosfor ve silis içeriği çok farklı alanlarda kullanılabilir. Bu bir çözüm. Ancak yapısı gereği olumsuz tarafları da olabilir. Çünkü içerisinde ağır metal biriktirme potansiyeli var. Bunu zaten deniz içerisindeki canlılar kendi ortamlarını düzeltme adına üretiyor. Bir yandan da baktığımızda müsilajın denizi temizleme özelliği de var.
Bu açıdan bakıldığında güzel şey. Ama müsilaj çöktüğünde, dipteki organizmalara verdiği zarar da var. Bu maddeyi gübre olarak da kullanabiliriz. Ama burada da maddeyi dışarıya aldığınız vakit katılaşma olduğunda kolay kolay içerisindeki azotu kusmasının çok zor olduğunu da biliyoruz tecrübelerimizden. O zaman tek seçenek kalıyor. Bunu gazlaştırmak. Yapısı gereği içerisinde karbonların olduğu bir yapı. Dolayısıyla biz bunu gaz haline getirip kullanabiliriz. Ya da gazdan elektriğe dönüştürüp değerlendirebiliriz.
Kısa vadede denizel ortamın kirlilik kaynaklarından arındırılamayacağını da düşünerek bugünden toplanan bu yapıların yakıt olarak değerlendirilmesinin en etkili çözüm olduğunu düşünüyorum. Müsilajı toplayıp katı atık sahalarına attığımız vakit ileride göreceğimiz şey şudur. Polimerik yapının özelliği olarak bunların tamamen bir plastik haline gelme olasılıkları var. Yani depolama alanlarını iyi seçmediğiniz zaman bu madde çok daha zararlı bir madde olarak karşımıza çıkacaktır. Ama toplayıp bunu gaza dönüştürürseniz o zaman sorun olmadan bertaraf edilmiş olacak” dedi.
Prof. Dr. Hüseyin Erduğan, müsilajın gaza dönüşmesiyle ilgili olarak ise şunları söyledi: “Müsilajın gaza dönüşmesiyle ilgili bir prosesi var. Bu atıkları toplayıp proliz ettiğinizde bunlar gaz haline dönüşüyor. Bu müsilajı prolizde yaktığınız zaman içerisindeki karbonların ayrıştığını görürsünüz.
Bunlar gaz ya da petrol ürünleri olarak ortaya çıkarlar. O gazı tanklara alarak biriktirip rahatlıkla kullanabilirsiniz. İçerisinde farklı oranlarda farklı gazlar var. Propan butan, hidrojen gibi farklı fazlar var. Bizim yaptığımız çalışmada yüksek ısı derecesine sahip bir gaz olduğunu da gördük. Dolayısıyla müsilajın bu anlamda değerlendirilmesinin bu gazlaştırma olduğunu düşünüyorum.”
Mevut arıtma sistemlerinin iyi çalışmadığını ve sıfır atık prensibiyle çalışan yeni arıtma sistemleri olmadığı sürece bu durumun devam edeceğini söyleyen Prof. Dr. Hüseyin Erduğan, yeni arıtma sistemlerine yönelik çalışmalar yaptıklarını ve sorunu çözecek önerilerinin olduğunu belirtti.
Öte yandan BursaTeknik Üniversitesi (BTÜ) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü laboratuvarlarında, deniz salyasından gübre, tarım ilacı, bioplastik ve biyoyakıt üretmek için başlatılan çalışmalar sürüyor.
Marmara Denizi’nden toplanan deniz salyasına talip olduklarını belirten Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mete Yılmaz, “Müsilajın kimyasal yapısını inceleyip, laboratuvar ortamında oluşturulan müsilajla Marmara Denizi'nde görülen müsilajın yapılarını karşılaştırıyoruz. Eğer ürünlerimizden verim alırsak, denizde müsilaj biterse çiftliklerde üretebiliriz” dedi.
Marmara Denizi’nde yaklaşık 4 aydır etkili olan deniz salyası olarak da adlandırılan müsilaj tedirginliğe neden oldu. BTÜ Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mete Yılmaz, deniz salyasının kaynağı olan mikro alglerin ekonomiye kazandırılması için laboratuvar çalışmalarını sürdürüyor.
Prof. Dr. Yılmaz, araştırma görevlileri Kübra Şentürk ve Nazlı Soydan ile doktora öğrencisi Vesile Esra Dökümcüoğlu, deniz salyasından aldıkları numuneleri mikrobiyolojik, toksikolojik ve kimyasal testleri yaparak, saf hale getirdi.
Laboratuvar sonuçlarına göre geliştirilecek deniz salyasının gübre, tarım ilacı, temizlik malzemesi ya da biyoplastik olarak kullanılması hedefleniyor.
Yaptıkları çalışma ile eylem planına katkı sağladıklarını belirten Prof. Dr. Yılmaz, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Marmara Denizi'yle alakalı bir eylem planı hazırladı.
Biz de bu eylem planını destekliyoruz ve her türlü katkıyı koymaya hazırız. Müsilaj, deniz ortamındaki kirlilikle birlikte aşırı çoğalan algler, bunların yanında iklim koşullarının uygun olmasıyla ortaya çıkan bir durum. Dolayısıyla karmaşık bir yapı. Tüm faktörlerin detaylı incelenmesi ve araştırılması gerekiyor.
Müsilaj, Bursa kıyılarına geldikten sonra aldığımız örneklerle birlikte öncelikli olarak yapısını anlamaya çalışıyoruz. Kimyasal yapısı nedir, bu yapı nasıl başladı, bunları anlamaya çalışıyoruz” dedi.
Prof. Dr. Yılmaz, “Laboratuvar ortamında oluşturulan müsilajla Marmara Denizi'nde görülen müsilajın yapılarını karşılaştırıyoruz. Böyle bir yaklaşımın, bu tür canlıların takibi, çoğalmalarının önlenmesi gibi konularda yardımcı olacağını düşünüyoruz. Diğer yandan, belediyeler müsilajı toplamak için ciddi bir çaba içinde.
Bu toplanan müsilajın atılmasından ziyade, faydalı bir ürüne dönüşebileceğini düşünüyoruz. Bu bağlamda Bursa Büyükşehir Belediyesi ile de bir çalışma başlattık. Daha önce yaptığımız çalışmalarda aldığımız müsilaj örneğinden tuzu uzaklaştırıyoruz. Bunların çeşitli ağır metal analizlerini inceliyoruz.
Güvenilirlik testlerinden geçtikten sonra bunların tarımda kullanılabilme potansiyelinin olduğunu düşünüyoruz. Bunların tarımsal zararlara karşı kullanım olanaklarını da inceleyeceğiz. Marmara’dan çıkan müsilaja talibiz” diye konuştu.
Bioplastik çalışmalarının başladığını belirten Prof. Dr. Mete Yılmaz, “Alternatif olarak Bursa Teknik Üniversitesi'ndeki araştırmacılarımız müsilajın plastikleşme özelliğini inceliyorlar. Bunların bioplastiğe dönüştürülebilme ihtimalini inceliyoruz. Biyoyakıt ham maddesi olarak kullanabilir miyiz diye araştırma içerisindeyiz.
TEKNOFEST kapsamında lisans öğrencilerimizi de bu projeye dahil ettik. Önümüzdeki yıl TEKNOFEST'te müsilajın çeşitli ürünlere dönüştürülmüş halleriyle yarışmaya katılacak arkadaşlarımızı seçiyor ve festivale hazırlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Algleri çoğaltan mekanizmaların azaltılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Marmara'ya giren kirlilik kaynaklarını azaltmamız gerekiyor. Azot, fosfor gibi kaynakları minimuma indirmemiz gerekiyor. Marmara 5-6 yıl içinde kendini yenileyebilir. En önemli çözüm bu. Algleri azaltacak canlıları artırmanın çok işe yarayacağını düşünmüyorum. Kirlilik kaynaklarını azaltarak çözüm bulmak daha akılcı.
Alglerin oluşturduğu hücre dışı polisakkarit yapıları var. Müsilajın içerisinde de bu yapılardan mevcut. Daha önceki çalışmalardan da biliyoruz ki, bu hücre dışı polisakkaritler, antiviral, antifungal, antibakteriyel özelliklere sahip olabiliyor ama bu özellikler müsilajın kimyasal yapısına göre belirleniyor.
Biz öncelikli olarak Marmara'daki müsilajın hangi kimyasal grupta olduğunu belirlemeye çalışıyoruz. Ondan sonra hangi biyoteknolojik özelliklere sahip olabileceğini anlamaya çalışacağız. Bunları tarım alanlarında toprağa verdiğiniz zaman su tutma özelliğini artırıyor.
Antibakteriyel veya böceklere karşı bir etkisi varsa, bunu uyguladığınız zaman tarım zararlarına karşı bir önlem alıyorsunuz. Öncelikli araştırmalarımız bunlar olacak. Yüzeydeki bütün biriken müsilajı en erken şekilde toplamamız gerekiyor.
Bir an önce başlamamız gereken şey, ileri arıtma tesislerini devreye sokarak, kirlilik kaynaklarını minimuma indirmek. Çok hızlı olabilecek bir şey değil, çünkü Marmara'da kirlilik yıllarca biriken bir olay. Doğal sistemlerin kendini yenileyebilme özelliği var. Tüm tedbirler alınırsa 5-6 yıl içerisinde çok daha sağlıklı konuma gelebilir” dedi. Üretilecek ürünlerden verim alınması dahilinde müsilajın çiftlikte üretilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, “Müsilajı oluşturma potansiyeli olan mikro algleri Marmara'nın doğal ortamından izole edip laboratuvar ortamında yetiştiriyoruz. Bunların hangi koşullarda müsilaj oluşturduklarını bulmaya çalışıyoruz. Bunların yetiştiriciliğini yaparak yararlı olabilecek müsilaj maddesini yoğun ölçekte üretebiliriz” diye konuştu.