Bir şey olmadı. Çünkü Almanya’da o kadar çok Türk yaşıyor ki biz onlarla beraber büyüdük. Ben Türklerin gelenek göreneklerine çok alışığım ve biliyorum. Türk komşularımız vardı, birbirimize gider gelirdik.
Bu bölümü seçmem tamamen kaderdi. Oyunculuk okulum öğleden sonraydı ve sabah boş vaktim vardı. Aslında psikoloji okumak istiyordum ama okuduğum okulda psikoloji olmadığı için listede olanlara baktım. Siyaset her zaman kabul gören bir meslek, farklı kültürler de ilgimi çekiyor diye düşündüm ve İslam bilimi okumaya karar verdim. Çevremdekiler “Tiyatroyla İslam bilimi ne alaka” deseler de farklı bir kültürü tanıma fırsatı buldum. Herkes Hollywood’a giderken ben Doğu’ya gideceğim dedim.
Hayır olmadı. Köln’de yaşayan Türk bir yönetmenle kısa film çektim. Türkiye’de bir sinema projesi olduğunu söyledi ve geldim. Filmi çektikten sonra beni ‘Carolin’ karakteri için tavsiye ettiler. Tamamen tesadüf oldu Türkiye’ye gelmem.
Herkesin durumu ve şartları farklı, kişiye göre değişir. Bu biraz kısmetle de alakalı. Ben Türkiye’ye sırtımı dönmem. Burada birçok insana kalbimi verdim. Bu sevginin biteceğini düşünmüyorum.
Böyle bir şeyi kimse bana söylemedi. Benim için herkes eşit. Beş kardeşle büyüdüm, kalabalık bir aileden geliyorum, nasıl kaprisli olabilirim. Dizi bir ekip işi, herkes önemli. Bu alakasız haber beni çok üzdü.
Biz çok mutluyuz, çok güzel bir dönem yaşıyoruz. Birbirimize her anlamda destek oluyoruz. Beraber çok güzel planlarımız ve hedeflerimiz var.
Evlilik için çok erken. Hâlâ çok gencim. Henüz kendimi evliliğe hazır hissetmiyorum. Ama evlilik çok güzel bir şey. En güzel şey iki sevgilinin arkadaş gibi olması. Kerem’le birlikte bir ömür geçirmeyi isterim. Aşk yarım olabilir mi?
Çocuk sahibi olmak çok güzel bir şey. Anne olmayı çok istiyorum, ama acelem yok. Çocuk büyük bir sorumluluk, şu an kendimi tamamen oyunculuğa vermek istiyorum. Beş yıl sonrası için çocuk yapmayı düşünüyorum.
Röportaj: Melis GüvençFotoğraf : Hüseyin Özdemir