Gündem Abdi İpekçi 42. yılında mezarı başında anıldı

Abdi İpekçi 42. yılında mezarı başında anıldı

01.02.2021 - 14:03 | Son Güncellenme:

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarıyken uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Abdi İpekçi, ölümünün 42’nci yılında mezarı başında anıldı. Anma töreni Kur'an-ı Kerim okunması ile başladı ve ardından dualar edildi.

Abdi İpekçi 42. yılında mezarı başında anıldı

Abdi İpekçi'nin Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başındaki anmaya kızı Nükhet İpekçi İzet, Milliyet Gazetesi yazı işleri Müdürü Bertan Ağanoğlu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Basın Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Eşmen, CHP İstanbul İl Genel Sekreteri Oğuz Kemal Yakar, Demirören Medya çalışanlarının da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı.

Haberin Devamı

Abdi İpekçi 42. yılında mezarı başında anıldı

Anma töreni Kur'an-ı Kerim okunması ile başladı ve ardından dualar edildi. Nükhet İpekçi İzet, anmada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

 "Geçmiş, geçip gitmediği için bazı sözler sürekli söylenmek zorunda. Kabak tadı da verse söylenmek zorunda. Herkesin bildiğini, kimse resmen görmez söylemezse, söz söyleme gereği doğan böyle bir yıldönümünde şaşkın bir aymaza benzetilme pahasına, yine aynı soruları sormak zorundayım. Çünkü aslında bu kalakaldığımızın resmi. Artık kalakalmayalım, artık bu kadar çok oyuna gelmeyelim. Bizi bu kadar çok öldürenlere karşı hep birlikte bir dakika diyebilelim diye sürekli tekrarlama gereği hissediyor. Tıpkı bir papağan gibi tekrarlayıp kayıplarımızı virgüllerle sıralıyoruz ve sonunda 'kimler yaptı?' diye soruyoruz. Çünkü elimizde somut bilginin, resmi tebliği yok. Örgütleyenler, emir verenler, oyuncular, yardımcı oyuncular, gizleyenler, şahitler, görevi kötüye kullananlar nerede? İpuçları nerede? Yok edilmiş bilgilerin izi nerede? Kaçırılmış ve yeşil pasaportlarla devlet görevlisi olarak dolaştırılmışlar nerede? Ve hatta dosyalar nerede? Bütün bunlar varken yok edilmişse, hiçbirinin gereği yapılmamışsa acaba biz her şey 'kabak gibi aydınlık' diyebilir miyiz?"