09.06.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
0
Peker'in adamları devreye girmiş Peker'le birlikte çete üyesi olmaktan yargılanan Yılmaz Turan ve adamlarının Tuzla'daki bir pastanede, fabrikanın devrini almak için 'baskı ve sindirme politikası' uyguladıkları iddia ediliyor. Dava dosyasındaki ifadelere göre; yaklaşık 13 saat süreyle kapalı bir mekânda tutulan kişiler arasında fabrikanın gizli ortağı olduğu öne sürülen eski milletvekili ve Vatan gazetesi yazarı Bülent Akarcalı da bulunuyor. Sedat Peker ve beraberindeki 72 kişinin, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "çıkar amaçlı suç örgütü üyesi olmak" suçundan yargılandığı davanın iddianamesinde, Ümraniye'deki Diomed ve Plasset isimli ilaç şirketlerinin yasadışı yollardan ele geçirildiği de öne sürülüyor. TSK'ya da iş yapıyorduk Fabrikanın sahibi Nuri Sezen'in ifadesine göre olaylar şöyle gelişti:Tıbbi araçlar üreten Sezen ve ortağı Namık Yıldız, bir araştırma geliştirme laboratuvarı kurdu. Başına da Ankara Hacettepe Üniversitesi'nden Doç. Dr. Tanıl Karagöz getirildi. Yüzde 10 hisse de verilen Karagöz'ün tüberküloz 'erken tanı' ürünü, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin dikkatini çekti. Talep üzerine kimyasal silahlara karşı antidot olarak kullanılan otomatik atropin enjektörü geliştirildi.Kuruluş aşamasındaki finans ihtiyacı Karagöz'ün Fransa'da yaşayan okul arkadaşı Tufan (Thomas) Siller'ın verdiği 400 bin dolarla karşılandı. 2001'de ise Servet Kaçamak (TMSF Rumeli Çimento'nun yönetimine atadığı, Erol Evcil bağlantıları iddiasıyla istifası istenen kişi) muhasebe müdürü olarak atandı. Ve Kaçamak'la birlikte hissedar taleplerinde artış başladı.Önce Tony David Jonathan Van Westerhoven isimli Hollandalı, 250 bin dolar göndererek hissedar oldu.Bu arada 570 bin dolar alacağı olan Siller'e de Türkiye'ye gelemediği için Servet Kaçamak'tan senet düzenlenmesi istendi. Sezen, gelişmeleri şöyle anlatıyor: "Senedi imzaladık. Kaçamak, aynı gün gelip ikinci bir senet imzalattı. Biz de güvendik. Sonra Kaçamak'ın ikinci senedi kendi adına düzenlediğini gördük."Bu sırada Holladalı ortağın tanıştırdığı ABD'li Ron Zapletal, 500 bin dolarla hissedarlar arasına katıldı. Bir süre sonra da Zapletal ve Kaçamak'ın işine son verildi.10 gün sonra Can Yakarlar adlı biri Sezen'i aradı. Polis fezlekesinde, Yakarlar'ın Peker'in Bulgaristan Sheraton Oteli'ndeki kumarhanesinden sorumlu olduğu, tahsilat yapılacak kişilerle ilk görüşmeleri yaptığı bilgileri yer alıyor. Can Yakarlar, Sezen'e yurtdışındaki ortakların alacağının kendisine geçtiğini söyledi. Sezen şöyle anlatıyor:"Beni Çamlıca'daki Beyaz Köşk'e davet etti. İri yapılı 6 - 7 kişi vardı. 2 günde 500 bin dolar istedi. Ertesi gün yine buluştuk. Yanında Tuncay Oktay ve Yılmaz Turan adlı 2 kişi vardı. Sedat Peker'le ortak olduğunu söyleyen Oktay, parayı ödemezsek şirketi devralacaklarını söyledi. Ölümle tehdit ettiler." İkinci senet imzalattı 2003 yılı kasım ayında tüm ortakların devir işlemleri için Tuzla'ya çağırıldığını kaydeden Sezen, şöyle devam ediyor:"Ben, ortaklarım Namık Yıldız, Tunç Kermen, şirketimin gizli ortağı eski milletvekili Bülent Akarcalı, avukatımız Gökhan Gedik, Zapletal vekili Van Westerhoven, Yılmaz Turan, Tuncay Oktay ve avukatları Tuzla'da bir pastanede buluştuk. Oktay, 'Bu iş bitmeden buradan çıkılmayacak' dedi. Baskıyla, saat 23.00'e kadar devir yapıldı. Devirden sonra şirket borçlarının ödenmesini de benden talep ettiler. 5 ay sonra bazı anlaşma şartlarına uymadığı bahane edilerek, şirketi geri almam konusunda ihtarname geldi. Yılmaz Turan, telefon açıp şirketi iade ettiklerini söyledi. Ve tehdit etti."Yargılanan Yılmaz Turan ise ifadesinde ortaklarının Diomed'den alacağı olduğunu savundu. Sezen'i çağırıp konuştuklarını iddia eden Turan, şöyle diyor: Akarcalı da vardı "Devir işlemleri için beklerken Sezen, Genelkurmay Başkanlığı'nın devre sıcak bakmadığını söyledi. Tony ve ben, Sezen'le Ankara'ya giderek Dayvak şirketi temsilcileri ile görüştük. İstanbul'a dönünce Tuzla'da pastanede buluştuk. Buluşmada şirkete kaynak sağlayıp parasını geri alamayan eski milletvekili Bülent Akarcalı da bulunuyordu. Gereken kaynağı bulamadık. O sırada Dr. Tanıl Karagöz'ün patent dairesinden dosyayı çektiğini öğrendik. Şirketi geri almalarını istedik."Peker ise Tuncay Oktay'ın adamı değil arkadaşı olduğunu öne sürüyor.Kendisine telefonla ulaştığımız Nuri Sezen, Turan'ın ifadesinde belirttiği gibi Ankara'da bir toplantının gerçekleşmediğini savunarak, şöyle dedi:"Dayvak benim ortağım değil ki, böyle bir karar verebilsin. Fabrikanın iadesi söz konusu değil. Tüm birikimim sıfırlandı. Kaybettiklerinin değeri 30 milyon doları bulur."Bülent Akarcalı'nın resmi hissesinin bulunmadığını da kaydeden Sezen, "Ufak miktar bir finansman sağladı. Bizi tanıdıklarıyla tanıştırdı falan" dedi. Ortaklarımın alacağıydı Bülent Akarcalı ise şöyle dedi: "Diomed benim desteklediğim bir kuruluştu. Doç. Dr. Karagöz'ün gerçekleştirdiği ciddi projeler vardı. Ürettiği kimi ürünler, TSK tarafından destekleniyordu. Rica ettiler benden, böyle bir devir olacak diye, ben de gittim baktım. Herhangi bir zorlama olmadı. Peker'in adı geçmedi. Ben kendilerine maddi destek de verdim. Ancak sonra fabrika iflas edince, herhangi bir şey olmadı. Fransa'dan da destek veren bir arkadaş vardı, paralarımız battı. Nuri Sezen ve Namık Yıldız'a kefil olduğum için ödemek zorunda olduğum bazı rakamlar oldu." Akarcalı: Oradaydım, zorlama olmadı