12.06.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Kâmil Yaşaroğlu - Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi - kyasaroglu@gmail.com
Secdeyi tüm varlıkların yaratılış gayelerine uygun olarak yücelmesi şeklinde tarif edebiliriz. İnsan manen Allah’a en çok secde halindeyken yaklaşır. Secde yapmaktan çok zevk alan Peygamber Efendimiz, ‘’Kulun rabbine en yakın olduğu an secdeye vardığı andır; secdede duayı çokça yapın’’ buyurmuştur. Rabbimiz Hz. Adem’i yarattıktan sonra meleklere ona secde etmelerini emretti. Günde beş vakit namaz kılan bir mü’min, onlarca defa secde yapma şerefine kavuşur. Kuran-ı Kerim’in ifadelerinden adeta her varlıkta secde bilincinin olduğunu anlıyoruz: “Göklerde ve yerde var olan her şeyin, güneşin, ayın, yıldızların, dağların, ağaçların ve hayvanların ve insanların birçoğunun Allah’ın (kudret ve yüceliği) önünde yere kapandığını görmüyor musun? (el-Hac 22/18)
Yürekten yapılan secdenin izi yüzlere yansır. Secde sadece namaza has bir eylem değildir. Allah’tan bağışlanma dileğiyle de secdeye kapanılır. Peygamber Efendimiz de hasta veya özürlü birisini görünce Allah’ın ihsan etmiş olduğu sağlık için şükrünü dile getirmek üzere veya sevindirici bir haber aldığında secde yapardı.
‘Namaz hırsızlığı’
Allah Resulü namazda secde ettiği zaman alnını ve burnunu iyice yerleştirir, bütün uzuvları düzgün vaziyette, ayak parmaklarının uçları kıbleye yönelirdi. Avuçlarını ve parmaklarını yere yayar parmak aralarını ne ayırır ne de kapatırdı. Kollarını yere yapıştırmazdı. Başını secdeden kaldırdığı zaman iyice doğrulup oturmadıkça ikinci secdeyi yapmazdı.
Resûlullah, rükû ve secdeleri tam yapılmayan namazı, ‘namaz hırsızlığı’ olarak nitelendirmiştir. Bu nedenle secdedeki tesbihi, rüküda olduğu gibi en az üç defa, tane tane telaffuz ederek söylemek gerekir.
Kuran-ı Kerim’de 14 ayette “tilavet secdesi” yer alır. Secde etmeye çağıran bu ayetler insana “secde şuuru ve secde terbiyesi” kazandırır.
“Cennette seninle beraber olmak istiyorum” diyen sahabiye Allah Rasulü, “Çok secde ederek ile bana yardımcı ol” buyurmuştu. Huzura ulaşmanın yolu huzura durmaktan yani secdeden geçer. Bir günah işlendiğinde secde edilmeli ki Allah bağışlasın. Bir hayır yapıldığında şükür secdesine varılmalı ki Allah devamını nasip etsin.
YEŞİL CAMİ / BURSA
Bir hadis
“Allah meleklerine şöyle emreder: Kulum kötü bir davranışta bulunmak istediğinde, onu yapmadıkça yazmayın. Yaptığı takdirde, onu aleyhine bir günah olarak yazın. Eğer benim rızamı düşünerek terk ettiyse, bunu onun lehine bir sevap yazın. Kulum iyi bir iş yapmak arzu edince, yapmasa bile onu, lehine bir sevap olarak yazın. Eğer onu yaparsa, en az on misli olmak üzere yedi yüz misline kadar ona sevap yazın.” (Buhârî, “Tevhîd”, 35)
Bir soru bir cevap:
Günah karşısında tavır nasıl olmalı?
Günaha bulaşan işinin yapması gereken, düştüğünü bilmek, ayağa kalkmaya gayret etmektir. Onu görenlere düşen görev ise düşene el uzatmak, destek olabilmektir. Nitekim Ebu’d-Derdâ günah işlemiş olan birine insanların hakaret ettiklerine şahit olduğunda, “Şayet siz bu kişinin bir kuyuya düştüğünü görseniz çıkarmak için çaba göstermez misiniz?” diye sorar. “Evet” diye cevap verirler. Bunun üzerine “O halde kardeşinize hakaret edeceğinize, sizi o tür durumlara düşürmediği için Allah’a şükredin” der. İbn Mesud anlatıyor: Bir kardeşinizin bir günah işlediğini gördüğünüzde “Allah’ım onu rezil et” deyip de kardeşiniz hakkında şeytana yardımcı olmayın. Sizi de o duruma düşürmemesi için Allah’a dua edin”.
Hz. Peygamber’den bir dua
Acizlikten, korkaklıktan, ömrün en düşük çağının zorluklarından, dünya fitnelerinden ve kabir azabından sana sığınırım.”
Hz. MUHAMMED’in vefası
Peygamberimiz’in çocukluğunu yanında geçirdiği amcası Ebû Talib’in hanımı Fâtıma binti Esed’e karşı vefakarlığı dikkat çekicidir. Bu hanım efendimize adeta annelik yapmış ve ona öksüzlüğün acısını hissettirmemeye gayret etmiştir. Müslüman olarak Medine’ye hicret eden Fatıma’yı Allah Resulü Medine’de devamlı ziyaret eder, kendisine yardımlarda bulunurdu. Fatıma, vefat edince Efendimiz, gömleğini ona kefen olarak verdi, cenaze namazını kendisi kıldırdı ve gözyaşları içinde kabre indirdi. Bu ilginin sebebini soranlara şu karşılığı verdi:
“Ebû Talib’den sonra bu hanım kadar bana iyiliği dokunan hiç kimse yoktur. Ahirette Cennet elbiselerinden giymesi için ona gömleğimi kefen olarak verdim. O benim annemden sonraki annemdi. Kendi çocukları aç dururken, önce benim karnımı doyurur, kendi çocuklarının üstü başı toz toprak içindeyken, saçlarımı tarardı.” Bu sözlerden sonra Efendimiz şöyle buyurdu: “Anne veya babasından her hangi biri yanında yaşlanıp da onların vesilesiyle cenneti kazanamayanlara yazıklar olsun!”.
Allah’ın sevdiği eller
Allah Resulü bir gün Sa’d b. Muaz ile karşılaşır ve onunla tokalaşır. Sa’d’ın elleri sert ve nasırlıdır. Derisi bir toprak parçası gibi pütürlü ve çatlak çatlaktır. Bu durum efendimizin dikkatini çeker ve sorar: “Ey Sa’d ellerinin bu sertliği nedendir?” Sa’d elleriyle Allah Resulü’nün mübarek avuçlarını incittiğini düşünerek üzülür ve özür dilercesine şöyle cevap verir: “Ya Resulallah, ben çoluk çocuğumun rızkını kazanmak için çalışıyorum. Ellerimden kazma, kürek, çekiç eksik olmuyor. Bu sebepten ellerimin yumuşaklığı gitti. Nasırlandı ve böyle çatladı.” Bu cevap üzerine Allah Resülü Sa’d’ın alnından öperek “İşte Allah’ın sevdiği eller, bu ellere cehennem ateşi dokunmaz” buyurur.
Hz. İbrahim’in duası
“Rabbim beni ve soyumdan gelecekleri, namazı âdâbına riâyet ederek aksatmadan kılanlardan eyle. Rabbimiz duamı kabul buyur. Rabbimiz, hesapların görüleceği gün, beni, annemi, babamı ve bütün müminleri bağışla” (İbrâhîm 14/40-41)
Hz. Ali’nin gönül ikliminden
“En büyük ayıp benzeri sende bulunan bir kusuru ayıplamandır.”
“İmanınızı sadaka ve zekâtla koruyun. Bela dalgalarını dua ile savun.”
“Az olanı vermekten utanmayınız. Çünkü hiç vermemek ondan da azdır.”
Antalya’da renkli ramazan