29.04.2009 - 11:49 | Son Güncellenme:
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, TSK ile medya ilişkilerini değerlendirmek üzere gazete, ajans ve televizyonların temsilcileriyle bir araya geldi.
Genelkurmay Karargahı’nda yapılacak olan 2’nci İletişim Toplantısı’nda Orgeneral İlker Başbuğ, gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. Toplantıyı canlı aktarıyoruz.
BULUNAN 45 SİLAHIN HİÇ BİRİ TSK'YA AİT DEĞİL
Diyarbakır’daki zırhlı araç patlamasıyla ilgili bilgi veren Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kullanılan patlayıcının çok güçlü olduğunu tahmin ettiklerini söyledi. Başbuğ, “Zırhlı taşıyıcının altında 4, 4.5 santimetre zırh vardır. Böyle bir olay olduğuna göre çok güçlü el yapımıyı patlayıcı şeklinde. Bizim tahminimiz çok güçlü bir patlayıcının meydana getirdiği bir olayla karşı karşıyayız.” dedi.
Konuşmasının başında Poyrazköy’de bulunan silahlar ve muhimmatla ilgili de bilgi veren Başbuğ, “Konuyu sağlıklı olarak değerlendirmek için silahla mühimmat arasında fark olduğunu bilmemiz gerekiyor. Silahın önemli olan noktası şu, her silahın üzerinde o silaha ait stok numarası vardır. Envantere girdikten sonra uzun süre kullanılan bir malzemedir. Bu soruşturma kapsamında 45 adet silah bulunmuştur. Bu silahlardan hiçbiri TSK'ya ait değil. Bizim için önemli olan bu silahların TSK'nın malı olup olmadığı. "
'BOŞ LAV SİLAHLARI NEDEN GÖMÜLMÜŞ ANLAMIYORUM'
Başbuğ sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yorumlarda silahlarla TSK arasında bağlantı kurulmaya çalışılıyor bu doğru değil. Bulunan lav, el bombası , tüfek bombaları mühimmattır. Mühimmat 1 kere kullanılır, ikinci kere kullanma imkanı yoktur. Bulunan mühimmatın önemli olan nereden çıktığını bulabilmektir. "
Toplantıda eline bir ara lav silahını alan ve konuşmasını sürdüren Başbuğ, kullanılmış lav silahını göstererek, ‘bu ne işe yarar, belki eğitimde kullanırsınız, onun dışında başka bir şeye yaramaz. Çöpe atarsınız. İkinci defa kullanma imkanınız yok. Etkili bir silah ama boş, 30 cm zırhı delen ve 200 metre mesafeden bu silahı ancak bir kere kullanabilirsiniz. Poyrazköy’de yapılan kazılarda paketlenmiş olarak 5 tane boş lav silahı bulundu. Boş lav niye gömülmüş anlamıyorum."
BEYKOZ'DAKİ ARAZİ
Beykoz Poyraztepe’deki arazi Milli Savunma Bakanlığı’na ait bir arazi değildir. Vakıfa ait olan bir arazi. Arazinin statüsü 2’inci derecede askeri yasak bölge statüstündedir. İkinci derece kara yasaklı bölgelerin özelliği bu bölgelere sadece yabancılar giremez. TC vatandaşı olan herkes girebilir. Eğer imar izni alır, bölgeden de bir şey yoksa burada binada yapar, oturur, faaliyet de yapar. Bu konuda biraz karışık bilgiler veriliyor. Oraya herkes girebilir. Buna Bakanlar Kurulu kararı ile kısıtlama konabiliyor.
TSK'NIN HİÇ BİR YERDE GÖMÜLÜ SİLAH YA DA MÜHİMMATI YOKTUR
Mühimmat konusu üzerinde sadece bir kafile numarası var. Bir taaruz el bombası üretilmiş. MKE tarafından üretilen mühümmatın hepsi TSK envanterine girmiyor. Bazıları Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ihtiyacını karşılamak için oraya da gidiyor. Örneğin 1988 yılında 3300 tane savunma el bombası üretilmiş. 3 bin tanesi Emniyet Genel Müdürlüğü’ne verilmiş, 300 tanesi de TSK envanterine girmiş. Bu elbombalarından bir kısmı da bu bulunan mühimmatın içinde. Yanlış anlaşılmasın. Konu basit değil. Mühimmat konusunda işin zorluğunu anlatmak istiyorum. Mühimmatın bir kısmı TSK’nın özel kuvetler komutanlığına ait gömülü mühimmatı olabilir deniliyor. 1986 yılına kadar TSK’nın gömülü silah ve mühimmatı vardı. 1986’da o dönemde alınan karar çerçevesinde bu silah ve mühimmatın tümünün toplatılarak depolara alınmasına karar verildi ve bu işlem 1989 yılında tamamlandı. TSK’nın hiçbir yerde gömülü silah ve mühimmatı yoktur.
TSK’da bir takım yeni önlemler alındığını anlatan Başbuğ, şu bilgileri verdi:
El bombaları ve law mühimmatına özel stok numarası verilmesi işlemine başlandı. Bu numaraların silinmesi çok zor. Kafile numarası sistemi değişmiştir. Herhangi bir yerde mühimmat ya da silah bulunduğu zaman Ankara’dan nokta denetleyicisi gönderiyoruz. Her olaydan sonra birliklerden resmi rapor alıyoruz. Bu iki sistemi yaklaşık 1 yıldır kullanıyoruz. Bizim kayıtlarımıza göre mühimmat eksiğimiz görünmüyor. Bu mühimmat o zaman nerden geliyor. Tabi kaynaklardan birisi Irak. Maalesef Irak bize her açıdan sorun yaratıyor. El bomması, kaleşnikof, law tedariki çok kolay, sokakta bile satılıyor. Diğer kaynak iç güvenlik harekatında kontrol zorluklarımız var. Bunları da gizleyemem. Operasyona çıkan bir birliğin operasyondan sonra üzerindeki mühimmatı tam kontrol etmeniz mümkün değil.
İDDİANAME GİZLİ TANIK VE İTİRAFÇILARA DAYANIYOR
İddianamede öyle bir nokta varki. İkinci iddianamede 1993 yılında Bingöl’de meydana gelen olayla ilgili gizli tanığın ifadesi var. Bu beyanat iddianamede yer almış. Gizli tanık ne kadar güvenilir. Olay var olayın suçlanan kişilerle organik ilişkisi yok. Sadece bir gizli tanık, onu destekleyen delil de yok. Neticede bir iddia konulmuşsa iddianameye ismi geçen kişilerle ilişkisi de konulmalı ki bir anlamı olsun. İddianamenin sadece gizli tanık ve itirafçılara dayandığını görüyoruz. Bu da insanı bir noktada düşünme noktasına sürüklüyor. TSK olarak yargı sürecine saygılıyız, sabınla takip edip, izleyeceğiz, sonuçlarını hep beraber yaşayacağız.
'GATA İLE İLGİLİ İFTİRALAR AHLAKSIZLIKTIR'
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbuğ, GATA konusundaki rahatsızlıklarını ise şöyle dile getirdi:
"Çok rahatsız olduğumuz bir konu siz sormadınız ben açıklayacağım. GATA ile ilgili yazılan, çizilen, konuşulanlar.
Tutuklu statüsünde olan emekli ya da muvazzaf askerlerin askeri hastanelere sevki, mevcut mevzuat çerçevesinde ve Adalet Bakanlığı’nın gözetiminde yapılmlaktadır. Bu süreçle ilgili olarak bizim askeri makamlar olarak hiçbir ilgimiz hiçbir dahlimiz yoktur. Adalet Bakanı da bu konuyla ilgili birkaç açıklama da yaptı. Mevcut sevklerin mevzuata uygun olarak yaplıdığını iddia etti. Sanki bu sevkleri biz yapıyoruz. TSK’nın ilgisi olduğu yalan ve çirkin bir iftiradır. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’ne yapılan sevkler ve bu kişilere uygulanan tedaviler İstanbul Tabib Odası tarafından tetkik edildi. Raporda yazıldı bu konuda bir sorun yoktur denildi. Siz kalkıp buna rağmen bu kişiler hasta değil, GATA’ya usulsüz olarak sevkedildiler, GATA’da yapılan tedaviler asılsız. Deniliyor ki bazı tutuklu durumunda olan kişilerin tahliyelerini asker tarafından yapıldı denildi. Yapılan her şey hukuk, kanun neyse ona göre yapılmıştır. Bu konuyu bu kadar çirkin şekilde, yalan ve iftiralara dayalı olarak gündeme getirmek ahlaksızlıktır. "