Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – 14 Mayıs 2025 gecesi Girit Adası açıklarında 6 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş, sarsıntı Muğla’dan da hissedilmişti. Kandilli Rasathanesi’ne göre depremin derinliği 80 kilometreydi. 01.51’de yaşanan sarsıntı, 8’den büyük depremlerin kaydedildiği bir yer için yadırganmayacak cinsten olsa da, deprem denince bile yaşanan tedirginlik kaçınılmazdı. 2025’in başında Santorini Adası’ndaki deprem fırtınası da akıllara gelince Ege Denizi’nde yaşanabilecek büyük bir deprem ve Türkiye’nin bundan nasıl etkileneceği merak konusuydu. Tarihe geçmiş tsunamiler, batık şehirler ve devletleri yıkıma götüren depremler biliniyor ve Ege’nin en ‘vahşi’ faylarından biri büyük bir depreme hazırmış gibi varlığını zaman zaman hissettiriyordu. Peki Girit ve çevresi, özellikle de sadece 180 kilometre uzaktaki Türkiye, olası büyük depremden nasıl etkilenirdi? Girit’in deprem geçmişi ve tsunami ihtimali neydi? Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Afet Yönetimi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Utkucu ve ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Kıyı ve Deniz Mühendisliği Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, Girit’le ilgili tüm merak edilenleri Milliyet.com.tr’ye anlattı.
GİRİT’İN DEPREM GEÇMİŞİNDE NE VAR?
Girit, hem tarihi hem de depremselliğiyle dikkat çeken bir adaydı. Pek çok milletten insanın yaşadığı ve farklı kültürlere ev sahipliği yapan Girit, tarih boyu depremlerle yüzleşmiş, öyle ki pek çok kere 8’den büyük sarsıntılar adayı ve geniş çevresini vurmuştu. Girit’in deprem geçmişiyle ilgili Doç. Dr. Bülent Özmen, “Tarihsel dönemde bu bölgede çok sayıda depremin meydana geldiği görülüyor. Bunların en büyüğü 21 Temmuz 365’teki 8.3 büyüklüğündeki depremdir. Girit civarında meydana gelen önemli depremlerden biri de 12 Ekim 1856 tarihinde yaşandı. Bu depremin yaratmış olduğu hasar bilgilerinden yararlanarak büyüklüğünün 7.7 olduğu ön görülüyor. 8 Ağustos 1303 tarihinde de büyüklüğünün yaklaşık 8 olduğu öngörülen bir deprem meydana gelmişti. Diğer önemli sarsıntı 1 Ocak 1681 tarihindedir. Bunların yanında 1717, 1769, 1780, 1805, 1810, 1814, 1815, 1862, 1887’de de depremler yaşanmış, bugün de bölgede 6 büyüklüğünde bir deprem kaydedilmiştir” dedi. Yani Girit ve çevresi için 6 büyüklüğündeki deprem pek de şaşırtıcı değil. Bundan sonra yaşanabilecek büyük depremlerin etkisi ise geçmişteki gibi Girit sınırlarını aşabilir. Doç. Dr. Özmen, bunu şöyle anlatıyor:
“Girit adası ve civarında tarihsel ve aletsel dönemde çok sayıda hasar yapıcı deprem meydana gelmiş, bunların büyüklüğü zaman zaman 8’i bile geçmişti. Burası dünyanın en aktif bölgelerinden biridir. Ülkemiz kara sınırlarına uzak olmasına rağmen 7’den büyük her depremin, Türkiye’de de hasar yaratma olasılığı vardır. Özellikle tarihte örneği görüldüğü gibi 8 ve daha büyük bir deprem olması durumunda, mutlaka ülkemizde de hasara neden olacaktır. Afrika levhasının Ege Denizi altına daldığı ve Helen Yayı diye isimlendirilen fay hattı üzerinde tarihsel dönemde olduğu gibi ilerleyen zaman için de çok sayıda deprem meydana gelecektir. Hem Girit Adası içinde hem de Ege Denizi’nin altında Afrika levhasının Ege Denizi altına dalması nedeniyle çok sayıda aktif fay vardır. Bugün meydana gelen deprem, Helen Yayı boyunca yer alan ve Pliny çukurluğu diye isimlendirilen ve 1303 yılında yaklaşık 8.1 büyüklüğünde bir depremin meydana geldiği bir bölgededir. Bu bölgede fayların kayma hızına, geçmişte üretmiş olduğu deprem büyüklüklerine baktığımızda maalesef daha büyük bir deprem oluşma olasılığının yüksek olduğunu söyleyebiliriz.”
7 İLA 8’E HAZIRLIK! ‘MİLLİYET’İN ARŞİVİ HASARI ORTAYA KOYUYOR’
Girit, geçmişte büyük depremler üretmiş ve Türkiye’de bu depremlerden etkilenmişti. 1900’den sonra, yani aletsel dönemde de büyük depremler yaşanmıştı. Prof. Dr. Murat Utkucu’ya göre, Aletsel dönemdeki 9 Temmuz 1956 büyüklükleri 7.4-7.7 ve 6.9-7.1 arası verilen 2 büyük deprem, 24 Nisan 1957 Rodos (6.8), 25 Nisan 1957 Fethiye Körfezi (7.2) ve 20 Temmuz 2017 Bodrum-Kos (6.8) depremleri yıkıcı depremlerin öne çıkan örnekleri. Prof. Dr. Utkucu hem Girit hem de Santorini merkezli depremlerin ve tsunamilerin Türkiye’ye olan etkilerinden şöyle bahsediyor: “365 depremi yer hareketi ve tsunamisi Sicilya, Yunanistan, Kıbrıs, Libya, Güneybatı Türkiye, Mısır ve Filistin’de etkili olmuştur. 1303 depreminin tüm Doğu Akdeniz’de (Antalya ve Antakya dahil) etkili olduğu ya da hissedildiği biliniyor. 1856 depreminin Girit Eyaleti vilayetlerinde ve özellikle de eyaletin merkez şehri Kandiye’de (Heraklion) etkili olduğu rapor edilmişti. 1956 Amorgos (7.4-7.7) depremi önemli bir tsunami oluşturmuş ve bu tsunaminin dalga yüksekliğinin Amorgos Adası’nda 20 m’ye ulaştığı rapor edilmişti. Türkiye kıyılarında da etkili olan bu tsunaminin dalga yüksekliği Bodrum’da 2.1 metreydi. Bu bağlamda Girit Adası kuzeyinde meydana gelen MÖ 1625 dolaylarındaki Santorini Volkanik Patlaması felaketi sırasında oluşan tsunaminin Türkiye’nin batı kıyılarındaki Didim ve Fethiye ilçelerinde etkili olduğu, Dalaman kıyılarında rapor edilmiş 3 çökel katmanın 1303 Girit depremi ile ilişkilendirildiği, 1481 Rodos depreminin oluşturduğu tsunaminin Antalya kıyılarını vurduğu ve 2017 Bodrum-Kos depremi ardından oluşan tsunaminin 100 metre kara içine ilerleyerek maddi zarar ve paniğe neden olduğu unutulmamalı.”
Ayrıca Prof. Dr. Murat Utkucu Milliyet gazetesinin arşivini de önemli bir kaynak olarak gösterdi ve “Girit’te olacak bir deprem Türk topraklarını ne derece etkiler, geçmişte Muğla kıyılarında deprem sonucu yıkım yaşanmış mıydı?’ sorusunu, 1957 Fethiye depremi örneği, 27 Nisan ve 12 Mayıs 1957 günlerine ait Milliyet gazetesinden alıntı yoluyla bir makalede yer verilen hasar dağılımı üzerinden cevaplayalım. Muğla Merkez’de 11 ev tamamen, 2 cami, 1 lise ve bir kız enstitüsü kısmen; Marmaris Merkez’de 43 ev tamamen, 105 ev kısmen; Datça Merkez’de 9 ev tamamen, 29 ev kısmen; Köyceğiz Merkez’de 30 ev tamamen, 3 ev kısmen; Milas Merkez’de 71 ev, 1 apartman ve 1 cami tamamen; Ula Merkez’de 6 ev tamamen, 80 ev kısmen harap olmuştur. Yine bu kazalara bağlı köylerde de 610 ev tamamen ve 200 küsur ev de kısmen hasar görmüştür. Zelzelenin merkezini teşkil eden Fethiye ise %90 nispetinde yıkılmıştır. Bütün resmi binalar, bankalar, hastane ve su tesisleri tamamen yıkılmıştır. Deprem sonrası halk dağ ve ovalara göç etmiş ve çadırlara yerleştirilmiştir (27 Nisan 1957 Milliyet). Fethiye merkezli depremin tüm Ege’de yol açtığı hasar şu şekildedir: 3796 ev, 23 resmi bina, 20 okul binası, 124 iş yeri tamamen yıkılmış; 886 ev oturulamayacak hale gelmiş, 5 cami ağır hasar görmüştür (12 Mayıs 1957 Milliyet)” diye konuştu.
Prof. Dr. Utkucu sözlerinin devamında, Girit’te olası bir depremin büyüklüğüne ilişkin ipuçları da verdi. Hazırlıkların hızlanması gerektiğine de vurgu yapan Prof. Dr. Utkucu, tsunamiye de dikkat çekti:
“Tarihsel ve aletsel dönem deprem etkinliği ve yıllık 3.5 santime ulaşan levha hareketleri dikkate alındığında, Girit Adası ile Güneybatı Türkiye arasındaki bölgede büyüklüğü 7-8 arasında olan depremlerin olmasının olası olduğu, bu depremlerin olası kuvvetli yer hareketlerinin ve oluşturacakları tsunamilerin Güneybatı Türkiye’de etkili olabileceğinden hareketle gerekli önlemler alınmalı ve afet hazırlığı hızlanmalı. Girit Adası, Rodos Adası ve Fethiye Körfezi hattındaki faylar deniz altında kalıyor. Buna geçmişteki büyük depremlerin özellikle 1960’lı yıllar öncesi meydana geldiği hususu da eklendiğinde, geçmişteki hangi depremin hangi fay üzerinde meydana geldiği ve ilgili fayın ne kadarlık kısmını kırdığı konularında belirsizlikler mevcut. Ancak afet yönetimi açısından hareket tarzı, büyüklüğü 7-8 arasında olan depremlerin olmasının olası olduğu ve bu depremlerin yer hareketlerinden ve özellikle de Güneybatı Türkiye için tsunami tehlikesi bulunduğundan yola çıkarak önlemler alınması ve afet hazırlığının yükseltilmesi olacaktır.”
TSUNAMİDE KADER DEĞİŞTİREN KRİTİK 10 KİLOMETRE
2025’in ikinci ayında, Santorini Adası’ndaki ‘deprem fırtınasını’ konuşmuş, büyük bir deprem sonucu Türk kıyılarını vurabilecek tsunami için uzmanlardan kritik bilgiler almıştık. Üstelik geçmişte Santorini’deki depremlerden sonra tsunamide can veren birinin iskeleti de Çeşme’de bulunmuştu. Yani Türk kıyıları, Ege’nin depremlerinden sonraki dalgalara aşinaydı! Santorini Adası ile Muğla kıyıları arasında 180 kilometrelik bir mesafe vardı, tıpkı Girit ve Muğla arasındaki gibi… Peki tsunami, 80 kilometre derinde yaşanan bir depremde ne kadar etkili olur? Derinlik, oluşacak dalgaların etkisini ne yönde değiştirir? Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, Girit’in tsunami geçmişini Leonardo da Vinci’nin anılarından örneklerle, ’10 kilometreye’ dikkat çekerek anlattı.
“Bölge, Ege yayı dediğimiz Mora Yarımadası'nın güneyinden başlayıp Girit'in güneyinden Rodos'un batısından, bu Karpatos'tan geçip Rodos'un batısından Dalaman'a giren, bir konuda Kıbrıs'a giden Ege fayının üzerinde oluyor. O Ege Fayı dalma batmaz zonudur. 1481 depremi önemlidir. Çünkü Leonardo da Vinci bile 1504 yılında yazdığı teknik notlar kitabında o depremden ve tsunamiden bahseder. Bugünkü deprem daha güneyinde Karpathos Adası'nın güneyinde olmuştur ve de Ege Yayı üzerindedir. Depremin üst merkezi vardır. Bir de odak derinliği vardır. Odak derinliği dediğimiz depremin asıl olduğu, fayın kırıldığı, yüzeyden aşağıya kadar inen o noktaya olan mesafe, kilometredir. Bu bazen 5 kilometre olur. 5-10 km arası olabilir mesela, 23 Nisan İstanbul depremi de çok sığ odaklıydı. Yüzeye yakın yer kırılmıştı. Girit’te deniz tabanının 80 km aşağısında kırılma oluyor. Bu kırılma 80 km yukarıda pek de deformasyon yapamıyor. Eğer tabanın 10 km aşağısı kırılsaydı, o zaman deformasyon büyük olacaktı. Büyük deformasyon büyük dalga üretir. O nedenle odak derinliği tsunami oluşumunda önemlidir. ‘10 km’, önemli tsunami olaylarındaki odak derinliğidir. Örneğin Sumatra 2004, Japonya 2011 ve de 2020 Sisam Depremi’nde de aynı şekilde odak derinliğinin sığ, yani 10 km mertebesinde olması tsunami oluşturma ihtimalini yükseltti.” –Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner
Tsunaminin modellenmesi, İskenderiye'de maksimum 9 metrelik bir yükselme öngörüyordu. Depremden sonra ilk dalganın Mısır'a ulaşmasına, yaklaşık 40 dakikalık bir süre olduğu tahmin ediliyordu. Peki Mısır’daki İskenderiye Feneri’ni yıkan, Antakya’dan bile hissedilen bu depremden Türkiye ve kıyıları nasıl etkilenmişti? Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner şöyle yanıtladı:
"Bu depremin olduğu yer 1303 yılında Akdeniz’de önemli tsunamiler yaratan depremlerin olduğu yer. Yılında olan depremin, yarattığı tsunami, zamanında bizim çalışmalarımızda bulunmuştu. Yani Dalaman'a kıyılarına, Türkiye kıyılarına gelen, bu bölgeden yola çıkmış olan tsunami 1303 yılındaydı. Bugünkü depremin bir özelliği, odak derinliği çok fazla. Yani 70 km, 80 km arasında Yani odak derinliği fazla olması yüzeyde 70 ila 80 km altta kırığın yüzeydeki deformasyonu az olacağından bu bir tsunami oluşturulmuşsa bile çok göze batmaz, aletsel olarak ölçülür. Bugünkünün tsunami oluşturma gücü o kadar yok. Burası, Afrika plakasının Ege Denizi'nin altına daldığı bölgededir ve tarihte bu bölgede tsunami oluşmuştur. Patara Feneri 1481 yılında Rodos depremiyle yıkılmıştır. Hem deprem etkisi olabilir hem de tsunami etkisiyle olabilir. Onları araştırmaya devam ediyoruz. Yakında bir yayınımız çıkacak o konuda. Bizim kıyılarımıza daha yakın yerde olursa örneğin 30 Ekim 2020'de yaşanan deprem, Sisam Kuşadası arasındaki bölgede oldu. O zaman bizim kıyılarımıza doğrudan geldi. Daha uzakta olursa adalar belirli bir ölçüde önlüyor tsunamiyi."