24.05.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
BURCU KARAKAŞ İstanbul
“Yukarı” yani Şişli’ye yakın olan bölgede, başta Sivas olmak üzere Tunceli ve Erzincan’dan göç edenler yaşıyor. Kasımpaşa’ya yakın olan “aşağı”da ise Giresunlular çoğunlukta ve burada da Karadeniz hakimiyeti var. 1980 öncesi başlayan ve 1990’larda hatları keskinleşen ideolojik kamplaşma, günümüzde de devam ediyor. Aşağısı “sağcı”, yukarısı “solcu” olarak ikiye bölünmüş Okmeydanı’nda, Işık Üniversitesi’nde Türkiye tarihi dersleri veren Dr. Muzaffer Kaya’nın tabiriyle, herkes sınırını bilerek davranıyor. Yolağzı durağı, sağı ve solu birbirinden ayıran sınır. DHKP-C ve MLKP olmak üzere çeşitli sol örgütlerin ağırlıkta olduğu yukarı semtte, polisin oldukça sert hareket etmesi şiddeti artırıyor. Yani şiddet şiddeti doğuruyor.
‘Sınırlar inşa ediliyor’
Doğma büyüme Okmeydanlı olan ve semt üzerine akademik çalışmaları da bulunan Dr. Kaya’ya göre, polis burada Alevilere “iç düşman” algısıyla yaklaşıyor. ÖDP’den İdil Kültür Merkezi’ne kadar çok sayıda sol yapılanmanın bulunduğu yukarı bölgedeki protestolarda öne çıkan grup, dışlanmışlık duygusunu en yoğun şekilde yaşayan Alevi gençler. Aşağıda ise ülkücü örgütlenmesine katılan yeni bir oluşum var. Kaya, “Kasımpaşa 1453” adlı taraftar grubunun da şiddete meyilli olduğuna dikkat çekiyor. Kaya, politik süreçlerin bu sınırları yeniden ve sürekli inşa ettiği görüşünde:
“Gündelik yaşamdaki ilişkiler, bahsettiğimiz sınırları eritmeye yönelik. Ben Okmeydanı’nda büyüdüm ve en yakın arkadaşım Giresunlu idi. Bu tarz dostluklar kurulabiliyor. Geliştirilmesi gereken de işin bu yönü.”