Gündem Pınarhisar mahpusundan Devlet Mahallesi’ne

Pınarhisar mahpusundan Devlet Mahallesi’ne

14.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

3 Kasım 2002 seçimlerinden birincilikle çıkan AK Parti’nin Genel Başkanı Erdoğan, vekil olmadığı için başbakan da olamadı. 58. Hükümet’te yer almayan Erdoğan Siirt’te yenilenen seçim sonucunda TBMM’ye girdi ve 14 Mart 2003’te 59. Hükümet’i kurarak başbakan oldu...

Pınarhisar mahpusundan Devlet Mahallesi’ne

Pınarhisar mahpusundan Devlet Mahallesi’ne

Haberin Devamı

AK Parti, 28 Şubat sürecinin neden olduğu gelişmelere paralel olarak Milli Görüş geleneğinde yaşanan ayrışmanın sonucunda 14 Ağustos 2001’de kuruldu. Kurucular Kurulu, partinin genel başkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı seçti. Yeni kurulan parti, 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimden birinci olarak çıktı. AK Parti iktidardaydı ancak partinin genel başkanı, başbakan olamıyordu. Erdoğan, cumhuriyet tarihinin 59. Hükümeti’ni ancak 14 Mart 2003 tarihinde kuracak ve başbakan olacaktı. Devlet Mahallesi Vekaletler Caddesi’nde bulunan eski Başbakanlık binasının kapıları ancak bu tarihte Erdoğan’a açılacaktı. Erdoğan’ın seçim zaferine rağmen neden bir süre başbakan olamadığının hikâyesini, siyasi hayatını özetleyerek anlatmaya çalıştık.

Haberin Devamı

Erdoğan’ın babası Ahmet Erdoğan, çocuk yaşlarında Rize’nin Güneysu ilçesinden İstanbul’a göç etti. Tenzile Hanım ile evlendi. 26 Şubat 1954 tarihinde doğan Erdoğan, Ahmet - Tenzile Erdoğan çiftinin, 5 çocuğundan biri. Çocukluğu ve gençliği İstanbul’un, külhanbeyi tarzı kültürü ile ünlü Kasımpaşa semtinde geçti. Babası kıyı kaptanı, annesi ev hanımıydı.

İlköğrenimini Beyoğlu’ndaki Piyale Paşa İlköğretim Okulu’nda gördü. Harçlığını çıkarmak için kâğıtlı şeker sattı. O dönemde kendi halinde geçim derdinde olan her ailenin çocuğu gibi sıkıntılı bir çocukluk ve ilk gençlik geçirdi. İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. Yüksek İslam Enstitüsü’nü tercih etmeyince fark dersleri vererek Eyüp Lisesi’nden diploma aldı ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni kazandı. Erken yaşta Milli Türk Talebe Birliği toplantılarına katılarak siyasetle ilgilenmeye başladı.

İmam Beckenbauer

Siyasetin yanı sıra futbola karşı da ilgisi vardı. Arkadaşları arasında adı “İmam Beckenbauer” idi. Bayern Münih’in o dönem sahalarda olan efsanevi futbolcusuna benzetildiği için bu lakabı almıştı. İETT gibi külüplerde futbol oynadı. Ancak babası profesyonel futbolcu olmasına karşıydı. 1978 yılında siyasi bir toplantıda tanıştığı Emine Hanım ile evlendi. İkisi kız, ikisi erkek 4 çocuğu oldu.

Haberin Devamı

Pınarhisar mahpusundan Devlet Mahallesi’ne

Siyasi yasak günleri

Erdoğan’ın gençlik yılları, Türkiye’nin derin bir siyasi ve toplumsal bunalım yaşadığı 1970’lerin zorlu koşulları içinde geçti. Milli Görüş’ün partisi Milli Selamet Partisi’nin 1976’da Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanlığı’na getirilmesi ile siyasetteki reislik döneminin ilk adımını atmış oldu. Artık Necmettin Erbakan’ın gençlik kadrosu içindeydi. 22 yaşında MSP’nin İstanbul Gençlik Kolları Başkanı oldu. Bu yıllar, sağ ve sol grupların sokakta çatıştığı, kahvehanelerin tarandığı, semtlerin bölündüğü, terörün devleti aciz içinde bıraktığı yıllardı. Geceyarılarına kadar siyasi çalışma yapan Erdoğan’ı, annesi Tenzile Hanım, Kasımpaşa’daki evinin balkonundan yolları gözleyerek merak içinde beklerdi. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle Erdoğan’ın da siyasi hayatı kesintiye uğradı. Askerliğini yaptıktan sonra özel sektörde çalıştı.

1983 yılında darbeden sonra ilk seçimin yapılacak olması çerçevesinde kapatılan siyasi partilerin yerine yenileri kurulmaya başlandı. Erdoğan da, MSP’nin yerine kurulan Refah Parti’si saflarına katılarak siyasete geri döndü. 1985 yılında İstanbul İl Başkanı ve RP MKYK üyesi seçildi. 1987 seçimlerine RP listesinden girdi ancak seçilemedi. 1991 seçimlerinde milletvekili seçildi. Ancak RP listesinde ikinci sıra adayı olan Mustafa Baş’ın itirazı üzerine mazbatası iptal edildi.

Haberin Devamı

1994’teki yerel seçimde, İstanbul Belediye Başkanlığı’nı kazandı. Bu hem Erdoğan hem de RP için büyük bir başarıydı. 12 Aralık 1997’de Siirt’te okuduğu bir şiir nedeniyle hapis ile siyaset yapma yasağı cezasına çarptırıldı. 26 Mart 1999’da Pınarhisar Cezaevi’ne gönderildi. Cezaevinde 4 ay yattı. Bu siyasi hayatında çok önemli bir dönüm noktası olacaktı.

Pınarhisar mahpusundan Devlet Mahallesi’ne

Fazilet’te ayrışma

28 Şubat sürecinin ardından Refahyol Hükümeti, askerin de içinde yer aldığı bir koalisyonun baskısı sonucu sona erdi. RP, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Yerine kurulan Fazilet Partisi’nde yenilikçi - gelenekçi ayrışması ortaya çıktı. Gelenekçi Recai Kutan’ın karşısına kongrede Abdullah Gül çıktı. Erdoğan, Milli Görüş’ten ayrılışının ve muhafazakar demokrat siyasi çizgiye yönelişinin temellerini, cezaevinde yaptığı teorik çalışmalar ile attı. Türkiye’de çok kişi farkında değildi ama mahpustan bir lider doğuyordu. FP’nin de kapatılmasından sonra Erbakan’a karşı gelen cephe, artık yeni bir parti kuruyordu. 14 Ağustos 2001’de, Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu. Erdoğan’ın yol arkadaşları arasında öne çıkanlar içinde Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener, Cemil Çiçek ve Abdülkadir Aksu da vardı. Gelenekçi kanat ise Saadet Partisi’ni kurdu ve yollar tamamen ayrıştı.

Haberin Devamı

Menderes - Özal çizgisi

Erdoğan; Erbakan’ın temsil ettiği siyasi gelenekten önemli ölçüde koparak Menderes - Özal çizgisini izlediği görüntüsünü öne çıkardı. AK Parti’nin ilk aylarında yargının tutumu nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşadı. AK Parti, 2002 Kasım ayındaki seçimden birinci parti olarak çıktı. Ancak Erdoğan, bu seçimde aday olamadı. Seçim öncesinde Erdoğan’ın adli sicil kaydının silinmesi başvurusu kabul edildi. Fakat Yargıtay, Başsavcı Sabih Kanadoğlu’nun yeni bir başvurusu üzerine kaydın silinmesini yok hükmünde saydı. Yüksek Seçim Kurulu, Erdoğan için “Aday olamaz” yönünde karar aldı. AKParti, seçimde yüzde 34.3 oranında oy alırken, genel başkanını başbakan yapamıyordu. Anayasa gereği bir kişinin başbakan olabilmesi için milletvekili sıfatını taşıması gerekiyordu. Seçimden sonraki ilk AK Parti Hükümeti, cumhuriyetin ise 58. Hükümeti, Abdullah Gül’ün başkanlığında kuruldu.

Baykal’dan destek geldi

Erdoğan’a umulmadık destek, dönemin CHP lideri Deniz Baykal’dan geldi. CHP’nin desteğiyle yapılan anayasa değişikliğiyle milletvekili seçilmesinin önündeki engel kaldırıldı. AK Parti’nin başvurusu üzerine 2 Aralık 2002 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu, Siirt’teki seçim sonuçlarını iptal etti. Siirt’teki seçim 9 Mart 2003 tarihinde yenilendi. Erdoğan, bu seçimde Siirt milletvekili olarak seçildi ve parlamentoya girdi. Artık başbakan olmasının önünde hukuki bir engel yoktu. Abdullah Gül istifasını verince Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yeni hükümeti kurmakla Erdoğan’ın görevlendirdi. Böylece Erdoğan’ın başkanlığındaki hükümet, 14 Mart 2003’te kuruldu.

Pınarhisar mahpusundan Devlet Mahallesi’ne

59. HÜKÜMET LİSTESİ

 

Başbakan: Recep Tayyip Erdoğan

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı: Abdullah Gül

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı: Abdüllatif Şener

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı: Mehmet Ali Şahin

Devlet Bakanı: Beşir Atalay

Devlet Bakanı: Ali Babacan

Devlet Bakanı: Mehmet Aydın

Adalet Bakanı: Cemil Çiçek

Milli Savunma Bakanı: Vecdi Gönül

İçişleri Bakanı: Abdülkadir Aksu

Maliye Bakanı: Kemal Unakıtan

Milli Eğitim Bakanı: Hüseyin Çelik

Bayındırlık ve İskân Bakanı: Zeki Ergezen

Sağlık Bakanı: Recep Akdağ

Ulaştırma Bakanı: Binali Yıldırım

Tarım ve Köyişleri Bakanı: Sami Güçlü

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı: Murat Başesgioğlu

Sanayi ve Ticaret Bakanı:  Ali Coşkun

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı: Hilmi Güler

Kültür Bakanı: Erkan Mumcu

Turizm Bakanı: Güldal Akşit

Orman Bakanı: Osman Pepe

Çevre Bakanı: Kürşad Tüzmen

Pınarhisar mahpusundan Devlet Mahallesi’ne

Özal’ın zorlu ameliyatı

12 Eylül 1980’de yapılan askeri darbe, Türk siyasetini derinden etkileyecekti. Darbe yönetimi, 1983 yılının Kasım ayında genel seçim kararı alınca eski liderlerin yasaklı olması nedeniyle ortaya yeni siyasetçiler çıktı. Bunlardan biri de Turgut Özal idi. Yapılan askeri müdahalelerin ortak noktası siyasi partilerin kapatılmasıydı. Ancak 1980 yılına damga vuran 12 Eylül darbesi diğer darbelerden farklı olarak mevcut tüm partileri kapatıp, parti yöneticilerine siyasi yasak getirmişti. 82 Anayasası siyasi partilere ciddi kısıtlamalar getirirken sivil yönetim için siyasetçi bulmak imkansız hale gelmişti. Turgut Özal’ın ANAP’ı, 1983 seçimlerinde bu şartlar içinde tek başına iktidara gelmeyi başarmıştı.

Ancak siyasi hayatın temposu, 1987 yılına gelindiğinde dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın kalbini yoracaktı. Özal, ABD’de Methodist Hastanesi’nde zorlu bir by-pass ameliyatı geçirecekti. Özal, 33 gün kaldığı hastaneden 14 Mart 1987’de taburcu edilecekti. Özal’ın ameliyatını Profesör Michael DeBakey yapmıştı. Dr. DeBakey, “Bu by-pass yapılmamış olsaydı, Özal her an bir kalp krizi geçirebilirdi ve bu da hayli tehlikeli olurdu” açıklamasını yapacaktı. Ameliyat ekibinde yer alan Profesör İsmet Karacan da, “Turgut Özal by-pass ameliyatı geçirmemiş olsaydı bir yıl içinde ölecekti. Özal için risk ve tehlike ortadan kalktı” diyecekti.

Başbakan Özal, ameliyattan sonra Londra’ya geçti. Ege’de Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilim yükselmişti. Ankara’ya gelişinde ise görkemli bir törenle karşılandı. Özal, normalde 30 dakika süren Esenboğa Havalimanı’ndan Başbakanlık Konutu’na uzanan yolu, yol boyunca toplanan kalabalık nedeniyle ancak 5 saatte alabildi. Petek Otobüsü’ndeki Özal için kurbanlar kesildi ve sevgi gösterilerinde bulunuldu. Özal, yayınladığı mesajda, şunları dile getirecekti:

“Şubat ayı başında ABD’ye yaptığım resmi ziyaretin akabinde, başarılı bir kalp ameliyatı geçirerek yurda döndüğüm için büyük mutluluk duyuyorum. Beni tekrar sağlığıma, vatandaşlarıma ve memleketime kavuşturan Cenab-ı Hak’a hamd olsun. Türkiye’den ayrı olduğum süre zarfında her türlü meseleyi dikkat ve titizlikle götüren hükümetimize, grubumuza, milletvekillerine ve bütün ilgililere teşekkür ediyorum. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, hastalığım esnasında gösterilen yakın alâka dolayısıyla, vefakâr ve kadirşinas bütün vatandaşlarıma ve iyileşmem için dualarını esirgemeyen çocuklara, gençlere, yaşlılara ve herkese en kalpten şükranlarımı sunuyorum.”