Gündem YÖK üyesi Prof.Dr. Eriş'ten, özerklik özeleştirisi

YÖK üyesi Prof.Dr. Eriş'ten, özerklik özeleştirisi

15.06.2009 - 19:21 | Son Güncellenme:

.

YÖK üyesi Prof.Dr. Erişten, özerklik özeleştirisi

TÜSİAD tarafından hazırlanan ‘Türkiye'de Yükseköğretim, Eğilimler, Sorunlar ve Fırsatlar’ başlıklı raporun tanıtımının üçüncüsü, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde (ÇOMÜ) düzenlendi. Toplantıda konuşan Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu Üyesi Prof.Dr. Atilla Eriş, “Türkiye'de Magna Carta ilkeleri kapsamındaki anlamda bir üniversite özerkliği olduğunu söylemek mümkün değil” dedi.
TÜSİAD'ın ‘Türkiye'de Yükseköğretim, Eğilimler, Sorunlar ve Fırsatlar’ başlıklı raporunun tanıtımının üçüncüsü İzmir Ege, Antalya Akdeniz üniversitelerinin ardından ÇOMÜ'de düzenledi. ÇOMÜ Terzioğlu Yerleşkesi'ndeki toplantı, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Atilla Eriş, ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir, TÜSİAD Eğitim Çalışma Grubu üyesi Müjde Gürlek, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü, Mimar Sinan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rahmi Aksungur, Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mete Cengiz, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilge Saydam ve çeşitli üniversitelerin öğretim üyelerinin katılımıyla gerçekleşti.
Toplatının açılışında konuşan ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir, 1990'lı yıllarda ‘küreselleşme’ konusu telaffuz edildiği zaman eşzamanlı olarak bloklaşmadan bahsedildiğine dikkati çekerek, “Şu an da yükseköğretim alanında da bunu yaşıyoruz. Hakikaten yükseköğretim sektörü de küresel hale geliyor. Küresel hale gelirken de bir yandan da bloklaşma konusu tartışılıyor. Ama, bu  atmosferde, büyük bir rekabet ortamında güçlü bir şekilde ayakta kalabilmek için, bloklar oluşturmak gerekiyor” dedi. 

‘GERÇEK MANADA ÖZERKLİK YOK’
YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof.Dr. Atilla Eriş ise konuşmasında özeleştiri de bulundu. Prof.Dr. Eriş,  “Türkiye'de Magna Carta ilkeleri kapsamındaki anlamda bir üniversite özerkliği olduğunu söylemek mümkün değildir” diye konuştu. Kurumsal ve akademik açılardan merkezi otoritelerin, üniversitelere aşırı müdahaleci yetki ve yaklaşımları, gerçek anlamdaki üniversite Özerkliğine meydan vermediğini savunan Prof. Dr. Eriş, şöyle devam etti:
“Maalesef bu gün 2547 sayılı kanundaki yetkileri ve müdahaleleri  itibariyle YÖK de bu müdahalecilerin arasındadır. Kendim de bunun bir üyesiyim. İşte bu durum, aslında Türkiye’deki üniversitelerin bir çok yönden önünü tıkamaktadır. Buradaki sıkıntıyı aşmak da sadece YÖK'e bırakılmamalıdır. Anayasanın 42. maddesi itibariyle, ‘Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz’ temel yaklaşımının sonucu olarak yükseköğretimde ortaöğrenimini tamamlayanlara sunulması gereken bir kamusal hizmet olarak karşımıza çıkar. Merkezi sınavla, öğrencilerin yükseköğretim kurumlarına yerleştirilmeleri yaklaşımı yerine bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi zaman içinde ‘Üniversitenin öğrencisini seçme’ ve ‘Öğrencinin de üniversitesini seçme’ sistemini hayata geçirecek uygulamaların planlanması ve üniversite özerkliğinin tam olarak oluşturulması ütopya değildir. Yükseköğretim kurumlarına öğrenci yerleştirme sistemini bugünkü şekliyle savunmak, bireyin geleceğine dönük evrensel bilgiye ulaşma tercih ve hakkını engellemekten başka bir şey olamaz. Türkiye'de dünyadaki gelişmeler paralelinde, merkeziyetçi bir yükseköğretim yapısından hızla uzaklaşmak zorundadır.”

‘LİYAKAT ESASISINA DAYALI SİSTEM OLMALI’
Prof.Dr. Eriş, üniversitelerin bir çok konuda elitist olmaları gerektiğinin altını çizerek, şunları söyledi:
“Üniversiteler topluma ait görev ve sorumluluklarında gerekli kaliteyi sağlayabilmek açısından seçkinci bir tavır içinde en iyiyi tercih etmek durumundadır. Bu gerçek için de hangi kademede olursa olsun, Üniversitelerdeki görev ve sorumluluklar liyakat esasına dayalı olmalı. Bu ise gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, seçim yoluyla değil, seçme yoluyla olmalı.  Burada açık ilan ve saydam bir seçme sürecinin istenen niteliklerde aday bulunana kadar devam etmesi temel koşuldur. Liyakat esasına dayalı Üniversiteler istihdam ve faaliyetler ancak bir üniversiteyi başarılı ve verimli yapacaktır. Bu durum üniversitelerin yönetiminde demokrasiden çok meritokrasinin geçerliliğini kanıtlar. Türkiye’de Yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılması Cumhuriyet öncesi de dahil olmak üzere, hemen her dönemin gündemi olmuştur. Bu durum, konunun dinamizmini gösterir. Bu konuda yapılan tüm çalışmalar ve raporlar Yükseköğretimin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Özellikle içinde bulunduğumuz dönem itibariyle, sistemin kapsamlı olarak gözden geçirilmesinde, tüm paydaşların katkılarını sağlanması büyük önem taşımaktadır.”
TÜSİAD Eğitim Çalışma Grubu Üyesi Müjde Gürlek de TÜSİAD Avrupa Üniversiteler Birliği Kurumsal Değerlendirme Programı tarafından hazırlanan ‘Türkiye'de Yükseköğretim, Eğilimler, Sorunlar ve Fırsatlar’ başlıklı rapor konusanda bilgiler verdi.
Gürlek, raporun 18 Haziran'da Trabzon, 25 Haziran'da Erzurum, 30 Haziran'da Gaziantep ve 1 Temmuz'da da Kayseri'de tanıtılacağını kaydetti.