Pazar "Borat, Kazaklar için bir 'Geceyarısı Ekspresi'dir"

"Borat, Kazaklar için bir 'Geceyarısı Ekspresi'dir"

10.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türkiye'de yaşayan Kazaklar "Borat" filmini izlemeyerek protesto ediyorlar. "'Geceyarısı Ekspresi' Türkiye için neyse 'Borat' da Kazaklar için öyle" diyorlar

Borat, Kazaklar için bir Geceyarısı Ekspresidir

Peki Türkiye'de yaşayan Kazaklar bu duruma ne diyor? Hem onları tanımak hem de "Borat" hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için İstanbul'daki Kazakların ağırlıklı olarak yaşadığı Zeytinburnu'na gittik. Türklerin ne kadar misafirperver, sıcakkanlı insanlar olduğu söylenir durur. Ama Kazak Türkleri bu konuda rekor kırıyor. Metropolde yaşayıp saflığını yitirmemenin mümkün olduğunu gösteriyorlar insana. Kazak Türkleri Vakfı'nda buluştuk. Kimlerle mi? Mimar Sinan Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Abdulvahap Kara, emekli doktor Erpolat Dönmez, plastik levha imalatçısı Abdulvahap Kılıç, sigortacı Talha Gezer ve annesi Kezban Gezer.Nazarbayev'in tüm ısrarlarına rağmen Kazakistan'a yerleşmeyi düşünmeyen bu Kazaklar Türkiye'yi anayurtları olarak nitelendiriyor. Ama AKP'den memnun olmadıklarını belirtiyorlar: "Umduğumuzu bulamadık. AKP Türki cumhuriyetlerle daha sıcak ilişkiler içine girsin isterdik." Konuşmalarından Turgut Özal'a hasret duydukları anlaşılıyor. "Özal'ın bir sözü var" diye başlıyor lafa ve devam ediyorlar: "Nazarbayev 'Türkiye'de benim kaç bin Kazağım var?' diye soruyor. Özal da 'Benimle beraber 70 milyon Kazağın selamını getirdim' diyor." Fotoğraf çekimi için hepsi üzerlerine kaftanlarını geçirdiler ve vakıftaki çadırda bağdaş kurdular. Abdulvahap Kılıç eline Türk sazının atası olan dombrayı alıp halk şarkıları söylemeye başladı. Diğerleri de fotoğraflarının çekildiklerini unutup arada bir ona eşlik etti. Bir ara ben de kaftan giyip aralarına girdim. Geleneksel kıyafetlerini bana yakıştırmış olacaklar ki "Evli olmasaydın seni gelin alırdık" dediler. Röportaj bittikten sonra ısrar kıyamet Kazak yemeklerini tatmam için beni İpekyolu adlı restorana götürdüler. Onlar aslında yemekten kalkıp röportaja gelmişlerdi ama "Aş sahibiyle lezzetli olur" diyerek bana eşlik ettiler. Ayrılırken de beni yine o sıcakkanlı tavırlarıyla "İlk görüş tanışmadır. İkinci görüş akrabalıktır" diyerek uğurladılar. Malum son günlerde Sacha Baron Cohen'in ülkemizde de gösterime giren ve bir Kazak gazetecinin ABD'deki maceralarını anlatan filmi "Borat" vesilesiyle Kazakistan ve Kazaklar çok konuşulur oldu. Cumhurbaşkanı Nazarbayev önce filme tepki gösterdi, sonra "Reklamın iyisi kötüsü olmaz" diyerek Cohen'i bağrına bastı. "Ben Kazağım ama hanım da Kazak olunca iş değişiyor" Derviş Kılıç: Öyle bir filmi zlemeye pek gerek duymadım. Abdulvahap Kara: Filmin gerçeklerle ilgisi yok. "Borat"ı izleyerek Kazakları tanıyamazsınız. "Geceyarısı Ekspresi" Türkiye için neyse, bu film de Kazakistan için o. "Borat"ı uyduran Sacha Baron Cohen bu filmi para kazanmak için yaptı. Talha Gezer: Filmi izlemedim ama Cohen'in Ali G karakterini biliyordum. Bence bu bir komplo. Bu tür şeylerin planlı işlediğine inanıyorum. Amaçları Orta Asya ülkelerini küçük düşürmek. n Neden Kazak gazeteci tiplemesini seçti sizce?Kezban Gezer: Türk düşmanı o.Abdulvahap K.: Kazakistan 2000'den beri mesafe kat etti. Dünyada parlayan bir yıldız. Meyvesi olan ağacı taşlarlar. Ben "Borat"ı bizim "Kurtlar Vadisi Irak" filmiyle kıyaslıyorum. "Kurtlar Vadisi Irak" Türkiye ve İslam ülkelerinde yankı uyandırdı çünkü ABD'yi hicvediyor. Filmde iki mafya liderimiz gidip ABD'lilere dersini verdi. Bu bizim hoşumuza gitti. Aynı şekilde, Batılılar da Kazakistan'ın yükselişinden rahatsız. Kazakistan'ı küçük düşüren bir film yaparak rahatlıyorlar. Film bu yüzden tuttu. Derviş K.: Niye Kırgızlarla ilgili bir film yapılmıyor? Azerbaycan'da binlerce soydaşımız yıllardır tren evlerde yatıyor. Dünya platformunda Kazaklar ön safhada. İş hacmi, yatırımlar konuşuluyor, propagandanın iyisi kötüsü yapılıyor. Durup dururken bir ülkenin üzerinde oyun oynanmaz.Abdulvahap K.: Borat çıkıp orada "Kız kardeşim Kazakistan'ın dört numaralı fahişesi" diyor. Batı her Kazak kızına fahişe gözüyle bakacaksa ben böyle tanınmayı neden isteyeyim? "Borat"ı izlediniz mi? "Bu filmi desteklemeyelim" Abdulvahap K.: Bunu komedyenlik olarak görmüyorum. Komedyende ince bir mizah olur. Bunda o yok. Çok küçük düşürücü bir film. Bunlara gülünmesi de hoş değil. Adam klozette yüzünü yıkıyor. Böyle saçma şey olur mu? Borat filmde kız kardeşiyle öpüşüyor. Buna ne diyorsunuz? Talha G.: İlk hareketi ondan beklerdim. Yakasına sarılacak halim yok. Abdulvahap K.: Görmezlikten gelirim. Ona diyecek bir şeyim yok. Bize düşen paramızla bu filmi desteklememek. Bu bizi enayi yerine koymaktır. Cohen'le karşılaşırsanız ilk tepkiniz ne olur? Derviş K.: İnsan olduktan sonra hiç ayrım yapmayız. Kazakistan'da 128 ırk yaşıyor. Hele Özbeklerden nefret ediyor gibi gösterilişimizi şiddetle kınıyorum çünkü Özbekler bizim kardeşimiz. Filmde Kazakların portresi Yahudilerden, Özbeklerden, Çingenelerden nefret eden insanlar olarak çiziliyor. Bunda hiç gerçek payı var mı? Abdulvahap K.: Türkiye'de eşcinsellere karşı ne kadar sevgi ve antipati varsa, Kazakistan'da da aynıdır. Borat filmde eşcinsellerin de asılması taraftarı... Abdulvahap K.: Asimile kelimesi bize pek uygun değil çünkü biz burada yabancı değiliz. Burası Kazaklar için öz vatan. Geleneklerimize bağlı olmamızın nedeni bizde kabile sisteminin hâlâ devam ediyor olması. Bizde Aksakallar Heyeti var. Bu heyet kabile şeflerinden oluşuyor. Kabile şefleri yetim ve garibanlara bakar. Kazaklar Türkiye'de "asimile olmamış" bir topluluk. Geleneklerinize çok bağlısınız. "Cenazeler kalabalık olur" Abdulvahap K.: Seçilmezler, kendi dirayetleriyle ortaya çıkarlar, halk benimser. Kabile şefleri nasıl seçiliyor? Abdulvahap K.: Olmaz çünkü bizde istişare vardır. Büyükler bir araya gelirler. Bizim cenazeler çok kalabalık olur. Bir gariban bile ölse cami dolar taşar. Bilmeyen kişilerin "Hangi zengin öldü?" dediği olur. Ölen gariban ama herkes son görevini yapmak için gelir. Bunun cenazesi, yedi gün duası yapılır. Herkes orada olur. Bunlar bir nevi istişare meclisleridir. Günlük sorunlar konuşulur, kararlar alınır. Kazaklar 50 yıldır burada ama bir kere mahkemeye gitmemişlerdir. Kavga olmadı mı? Oldu tabii. Ama biz mahkemeye gitmeyiz. Aksakallılar buluşur barıştırırlar. Sorunlarımızı hep kendi içimizde hallettik. Çekişme olmuyor mu? Abdulvahap K.: Bizde düğün çok önemli. Dünürlük müessesesi var. Dünürler çok yakın akraba sayılıyor. Hatta "Damat 100 seneliktir ama dünürlük bin seneliktir" diye bir atasözümüz var. Düğün törenlerinde imece usulü çok yaygın. Koyun kesmek de adetten. Bugün artık gelinle damat yerel giysiler değil, gelinlik ve damatlık giyiyor. Ama gelinin başına yüzünü kapatacak şekilde kırmızı şal örtüyoruz. Gelin ve damat evine geldikten sonra misafirler toplanıyor ve betaşar (yüz açma) merasimi başlıyor. Bir ozan dombrayla bir ezgi çalıp öğüt veriyor. Kazak düğünü nasıl oluyor? Derviş K.: Hayır. Dünya kadar Türk gelinimiz var, çok da kız verdik. Fransa'da yaşayan kardeşlerimizden siyahlarla da evlenen var, İngilizle de evlenen var. Amerikalı eniştelerimiz de var. Kezban G.: Biz Türklerden kız aldığımız zaman çabuk uyum sağlarlar. Ama biz kız verdiğimizde biraz zorlanıyorlar. Yalnızlık çekiyorlar. Sizde yedi göbek akrabalarla evlenmek yasakmış. Türklerle evlenmeme gibi bir durumunuz var mı? Abdulvahap K.: Çok serbest. Harem selamlık olmaz. Bazen üniversiteli arkadaşlar "Hocam çok şanslısınız. Kazaksınız. Evde de sözünüz geçiyordur" diyorlar. Ben de diyorum ki: "Tamam ben Kazağım ama hanım da Kazak olunca iş değişiyor." Sizde kadın-erkek ilişkisi nasıl? "Biz votka değil çay içiyoruz, çayımız da sütlü ve tuzlu" Abdulvahap K.: Biz Türk kültürüne geçtik. Oradakiler de Rus kültürüne geçmiş. 70 yıl dayatılan ideolojinin büyük etkileri olmuş. Rusça çok baskın. Kazakların üçte biri Kazakça konuşamıyor. Ateizm yüzünden dini inançları çok zayıflamış. Biz ilk gittiğimizde ezan sesi duymadık, cami yoktu. Şimdi misyonerlik faaliyetleri var. Ama halkın yüzde 90'ı Müslüman. Bir de sofrada fark vardı. Aşırı bir içki tüketimi gördük. Bizim soframız çaysız olmadığı gibi, onların sofrası da votkasız olmuyor. Kazakistan'daki ve Türkiye'deki Kazaklar arasında farklılıklar var mı? Abdulvahap K.: Alışmadık. Gençlerden içenler var ama evde içilmez. Sovyet öncesi Kazaklarda içki bilinmezdi. Kazak kültüründe kısrak sütünden yapılan kımızın yeri var. Alkol oranı çok düşük. Siz içki içmiyor musunuz? Abdulvahap K.: Kazaklar Altaylar'ın karlı dağlarında yaşamlarını sürdürebilmek için çok et yer. Bu şehir hayatımıza da yansıdı. Yemeklerimiz çok etli olur. Bazen doktor kolesterolü ya da kalbi olan yaşlılarımıza eti yasaklar. Fakat adam bir ay et yemeyince tansiyonu daha da yükseliyor. Bir kere olmuş böyle bir şey. Bizde misafir çok olur. Uzaktan biri gelirse hemen bir koyun keser konu komşuyu çağırırım. Doktorun eti yasakladığı yaşlı bir amca duymuş kapıdan seslenirken. Akşam "Namaza gidiyorum" diye evden çıkıp misafirliğe geldi. Bol bol et yedi. Eve dönünce çocukları telaşlanmış, hemen onu doktora götürmüşler. Doktor ise "Dede sen ne yaptın? Her şey normale dönmüş" demiş. Türklerle Kazaklar arasındaki benzerlikler ve farklar neler? Abdulvahap K.: Bizde ne sığır ne de koyun eti at eti kadar değerlidir. Kazaklar at eti de yiyor, değil mi? "Türkiye'ye dericiliği Kazaklar getirdi" Derviş K.: Bütün Kazakların ufak çaplı bir işi vardır. Kimse gidip bir yerde eleman ya da memur olarak çalışmaz. Yeni kuşakta bu biraz değişiyor ama bizim babalarımız hiçbir zaman bir işyerine girip çalışmamış. Kazaklar özgürlüklerine düşkün bir millet olarak biliniyor. Derviş K.: Babalarımız Pakistan'da kaldıkları süre içerisinde deri işleme sanatını öğrenmişler. 102 yaşındaki babam ilk geldiğinde HalkalıSirkeci demiryolunda çalışmış. Akşamları da evde deriden şapka, eldiven, yelek gibi şeyler dikermiş. Derken Türkiye'de deri sektörü oluşuyor. Zeytinburnu'nda da deri sektörünün oluşmasının nedeni biz Kazakların burada oluşudur. Türkiye'deki Kazakların yüzde 80'i dericilikle uğraşıyor, deri atölyeleri var. Geri kalanının büyük çoğunluğu ise plastik endüstrisinde.Abdulvahap K.: Plastik sanayii önceden Yahudilerin elindeydi. Sonra Kazaklar devreye girdi ve burada söz sahibi oldu. Kazaklar Türkiye'de en çok ne tür işlerde çalışıyor? Derviş K.: Annelerimiz geldiği zaman okuma yazma bilmiyordu. Yeni neslin çoğu üniversiteyi bitiriyor ve çalışıyor. Doktorumuz, polisimiz, diş teknisyenimiz, gazetecimiz, en çok da öğretmenimiz var. Kadınlar da çalışıyor mu? Derviş K.: Büyüklerimizi çekiyor ama beni çekmiyor. Kazakistan devleti oraya yerleşmemizi istiyor. "Burada iş yapın. Size imkanlar sunalım, kredi verelim, ev verelim, fabrika yeri verelim" diyorlar. Ama biz bu topraklarda doğduk, askerlik yaptık, vergimizi verdik. Kazakistan atayurt, burası anayurt. Düzenimi burada kurdum, çocuklarım, dostlarım burada. Oraya gittiğimde kuru fasulyeyi bile özlüyorum. Kazakistan'da yaşamayı düşünür musunuz? Ne de olsa anavatanınız... Sovyetler Birliği'ndeki baskıcı rejimden kurtulmak için Kazaklar 1938'de Himalayalar'ı ve Tibet'i at sırtında aşarak Pakistan'a göç etti. 1951'de bir Türk gazeteci Pakistan ziyareti sırasında Kafkas büyükleriyle tanıştı ve dönemin başbakanı Adnan Menderes'e "Orada soydaşlarımız var" diyen bir yazı yazdı. Menderes de "Kendi imkanlarıyla Bağdat'a kadar gelsinler. Biz onları oradan alırız" dedi. Kazaklar 1952'de Türkiye'ye Şanlıurfa'dan giriş yaptılar ve İstanbul Zeytinburnu'na getirildiler. Biriki yıl misafirhanelerde kaldılar. Dil ve meslek kurslarına devam ettiler. Sonra bir bölümü Konya, Manisa Salihli, Aksaray Sultanhanı, Niğde Altayköy'e yerleştirildi.İkinci Kazak göçü ise 1980'e denk geliyor. Dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren Afganistan'daki Kazakları Türkiye'ye aldırdı. Şimdi üçüncü büyük göç dalgası Kazakistan'a yapılıyor. Bağımsızlıktan sonra Kazakistan Cumhuriyeti yurtdışındaki Kazakları yurtta topluyor. İlk Kazaklar Menderes döneminde geldi BİR TARİF Kazaklar etsiz yemeği yemekten saymıyor. Çayı İngilizler gibi sütlü ve içine şeker yerine tuz atarak içiyorlar. Kazak mantısı onların en meşhur yemeklerinden biri. Malzemesi: 1 kg. un, 2 yumurta, 4 bardak su, 1 kg. bıçak kıyması, 1 kg. kuru soğan, 1/2 kg. havuç, 250 gr. kuyrukyağı, tuz, karabiber. Yapılışı: Unun ortasını hafif açtıktan sonra iki yumurtayı kırın, üzerine suyu ekleyin ve kulak memesi kıvamına gelene dek yoğurun. Hamuru yumruk büyüklüğünde yuvarlaklar halinde açın. Bunların boyutu Türk mantısının 10 katı büyüklüğünde olmalı. Soğanları ufak ufak doğrayın. Havucu rendeleyin. Bıçak kıymasını kuyrukyağında kavurun. Soğan, havuç, karabiber ve tuzu ekleyin. İç malzemeyi bir yemek kaşığıyla hamurun içine koyup bohça gibi kapatın. Dörtbeş katlı buharlı tencereye mantıları yerleştirin, arada katları değiştirerek buharda pişirin. Etsiz yemek yemekten sayılmaz BİR FIKRA Kazaklar birbirine tutkun bir millet. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar birbirlerini arayıp soruyor, ziyaret ediyorlar. Bu fıkra da onların bu özelliğine vurgu yapıyor:Sovyet döneminde Kazakistan'ın Baykonur Uzay Üssü'nden aya bir füze fırlatılıyor. Füzede üç astronot var. Amerikalı, Rus ve Kazak. Malum yol uzun. Ay'a neden gittiklerini konuşmaya başlıyorlar. Amerikalı "Dünyadaki enerji kaynakları yetmiyor. Ay'a yeni enerji kaynakları bulmak için gidiyoruz" diyor. Rus böbürlenerek "Dünyaya sosyalizmi biz yaydık. Sosyalizmin bayrağını Ay'a da dikeceğiz" diyor. Sıra Kazak astronota geliyor. Kazak mütevazı bir şekilde şöyle diyor: "Arkadaşlar sizin amaçlarınız çok büyük. Ben Ay'da Kazak var mı diye bakmaya gidiyorum." Kazak astronotun maceraları