Kültür Sanat “Son Osmanlı Afrikası’nda Hayat

“Son Osmanlı Afrikası’nda Hayat

24.12.2009 - 11:02 | Son Güncellenme:

Bir Osmanlı “gezginin” kaleminden 100 yıl öncesinin Kuzey Afrika’sı:

“Son Osmanlı Afrikası’nda Hayat

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, bir Osmanlı askeri olan Cami Bey’in yüz yıl önce kaleme aldığı, Osmanlı’nın Kuzey Afrika’daki son topraklarına dair anılarını ilk kez okuyucuyla buluşturuyor. Cami Bey’in bir belgeselci titizliği ile tuttuğu günlükleri, ustaca yaptığı çizimleri ve kendi çektiği fotoğrafları içeren bu kitap, 1900’lerin başındaki Kuzey Afrika’yı her yönüyle anlamanıza yardımcı olacak bir kılavuz kitap niteliğinde...

Haberin Devamı

Cami Bey, Abdülhamit rejimine karşı akımların içinde yer aldığı için Harbiye Mektebi’nden mezun olunca 1898’de bir tür gönüllü sürgün olarak Trablusgarp’a tayin edilir. Trablusgarp ya da günümüzdeki adıyla Libya, Osmanlı’nın Afrika’daki son toprağı ve sürgün yeridir. Zorlu coğrafyasında, çölün koşullarına ayak uydurmuş halkları ve sürgün Jön Türkleriyle uzak ve bilinmez bir diyardır. Cami Bey, 1908’de askerlikten istifa edip Meclis-i Mebusan’a Fizan mebusu olarak girinceye kadar bu topraklarda yaşar ve 10 yıl boyunca bir belgeselci titizliği ile gördüklerini ve yaşadıklarını gün gün kayıtlara geçirir. Üstelik sadece yazarak değil, çizerek ve fotoğraflayarak da... Cami Bey’in çağdaşı olan seyyahların aksine Afrika’nın çöl insanlarını yargılamadan sadece tasvir etmesi ise bu anıları bir kat daha değerli kılar.

Haberin Devamı

Cami Baykurt, yıllar sonra Halide Edip’in teşvikiyle, derlediği belgelerden yola çıkarak “Son Osmanlı Afrikası’nda Çöl Hayatı, Çöl Adamları, Arap ve Berberiler – Tevarig, Abdülhamid Devrinin Sürgünler Diyarından Hatıralar, Jön Türk Tarihinden Bir Sahife” adlı eserini Arap harfleriyle kaleme alır, ancak yayınlama fırsatı bulamaz. Oldukça sade bir Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınan eser, Cami Bey’in ölümünden neredeyse yarım yüzyıl sonra Arı İnan’ın titiz çalışması ile günümüz Türkçesine çevrilerek yayına hazırlandı.

“Son Osmanlı Afrika’sında Hayat”, o dönemin Afrika’sını liman şehirlerinden Fizan çöllerine, Araplardan Tuareglere, çöl seferindeki asker kafilelerinden Jön Türk sohbet meclisine, uçsuz bucaksız taşlık çöllerden yeşil vahalara kadar tüm zıtlıklarıyla anlatır... Kuma gömülerek saklanan yabancı sevmez Devvadeleri, yanık türküler okuyan ırgat Cebbadları, birbirinden hoşlanmayan Zencileri ve Bedevileri ile Filistin’den Suriye’den, Anadolu’dan gelmiş askerleriyle rengarenk bir Afrika tablosu sunarken Jön Türk dedikodularına da yer veren kitap Osmanlı’nın son dönemine farklı bir yerden ışık tutan bir kılavuz niteliğinde...

Kitapla birlikte verilen iki büyük harita ise Cami Bey’in Kuzey Afrika yolculuğunu takip etmenize yardımcı oluyor. Bunlardan birincisi Cami Bey’in kendi çizdiği Trablusgarp haritası ve üzerinde işaretlediği sefer güzergâhlarından oluşuyor. Diğeri ise Cami Bey’in bir Fransız haritası üzerinde gösterdiği seferlerinden…

Haberin Devamı

Kitaptan:

Biraz daha yol aldıktan sonra fecrin ilk ışıkları gökte küçük yıldızları söndürmeye başladı. Artık kafile yavaş yavaş susuyordu; mavallar, türkü sesleri seyrekleşmişti: Berberi, Türkçe ve Arapça her dilde şarkılar ... Yerli Berberilerin, Arapların tek makamlı sonsuz nağmeleri, Sahra’nın değişmez haline yakışan uzun naraları ve sanki yetimliğinden, bin bir mahrumiyetinden şikâyet eden çölün sesi… Kafilede askerin çoğu Türk’tü; ekserisi orta Anadolu’nun yayla uşağı; türküleri de, Anadolu’nun çıplak ve uçsuz bucaksız yaylalarından gelen biteviye şikâyet sesi… Güftelerde, bestelerde öyle bir inleme ki dalgaları hiç hırçın değil; uzak sahillere dökülen geniş bir okyanusun yayvan dalgaları gibi.

Asker arasında Suriyeli, Filistinli dört nefer vardı; daima küçük bir grup halinde yürüyorlardı. Bunlar da Arap, fakat başka yerin Arap’ı; nimetlerini insanoğluna esirgemeyen bereketli bir memleketin evladı. Neşeler saçan mukaddes nağmeleri, Çöl Arabı’nın yek makam mavalları ve Anadolu çocuklarının şikâyetnameleri arasında, şakrak bir terane, gülen bir sesti.
Kafilemizde yerli halktan da bir nefer asker vardı: Mısratalı Muhammed bin Hasan. O da zammara çalarak gidiyordu. Kafile sanki seyyar bir Babil Kulesi, daha doğrusu, Osmanlı İmparatorluğu denilen akvam-ı cumhurînin Afrika çölünde yürüyen bir parçası.

Haberin Devamı

Cami Baykurt’un Anılarıyla Son Osmanlı Afrika’sında Hayat:
Çöl İnsanları, Sürgünler ve Jön Türkler

Hazırlayan: Arı İnan