Apple ilk defa ABD dışında global bir ürün lansmanı gerçekleştirdi.
Londra’da Apple’ın yeni taşındığı Battersea Power Station’daki merkez ofisindeyim, Avrupa’dan Asya’ya birçok farklı kıtadan, ülkeden gazeteci, dijital içerik üreticisi ve ünlü isim ile birlikte.
Türkiye’den gelen küçük grubun içinde müzisyen Can Bonomo da var.
Kendisi müzik ile olduğu kadar teknolojiyle de ilgili, teknoloji eleştirmenlerini kıskandıracak kadar da bilgili.
Apple’ın eski bir elektrik santralinin yenilenmesiyle ofise dönüştürülen Avrupa merkezi de ABD’de Cupertino’daki Apple Park gibi, daha önce birebir röportaj yapma şansım olan 88 yaşındaki usta mimar Sir Norman Foster’ın şirketi Foster + Partners imzalı.
Londra’da güneş gördüğümüz sayılı bir günde yüksek cam tavanların altında, bol yeşillik arasında tüm medya ile birlikte açık salonda oturuyoruz.
Apple çalışanları ise üst katlarda ayakta coşkuyla izliyor Tim Cook’un konuşma videosuyla başlayan lansmanı.
Videolar için de ciddi bir prodüksiyon yapılmış, dijital içerik üreticileri videoları tercih ediyor.
Oysa ben hala, tam beş yıl önce Apple Park’ta Steve Jobs Tiyatrosu sahnesinde Tim Cook’u ve Steven Spielberg’den Oprah Winfrey’ye, Jennifer Aniston’dan Reese Witherspoon’a daha birçok yıldız ismi canlı izlediğim günü unutamıyorum.
Londra’da yanımda İngiltere’nin en ünlü YouTube teknoloji yıldızlarından SuperSaf var, üstünde kendi markasını, adını taşıyan tişörtüyle.
YouTuber olmasına rağmen bir haber ajansı gibi çalışıyor.
Tüm lansmanı X’de yorumlarıyla paylaşıyor.
Teknoloji medyası için son derece heyecanlı bir an, hatta bir gece önce uyuyamadığını söyleyenler bile oluyor.
Apple’ın özelliği lansmana davet ederken bile, ne için olduğunu söylemiyorlar.
Etkinliğin başlığı ‘Let Loose’.
Günler öncesinden söylentiler başlıyor, bu sefer de iPad ve Pencil lansmanı olacağı konuşuluyordu.
Ama Apple resmî açıklamayı lansmandan önce asla yapmıyor.
Aslında bu da heyecanın katlanmasına neden oluyor.
14 yıllık bir ürünün her yeni edisyonunda yeni heyecan yaratmak kolay değil tabii.
Ama salondaki kalabalığı, coşkuyu ve lansman sonrası ürünleri görmek için akın akın koşarak ilerleyen kalabalığı görünce bunu başardıklarına da şahit oluyorsunuz.
Yeni iPadlerde doküman fotoğrafı çekerken gölgeyi yok eden özelliklerden video editing’deki gelişmelere birçok yeni detay var.
Bir de iPad Pro’nun yeni ve daha güçlü bir chip’i var artık: M4.
iPad Air ise daha önceki iPad Pro seviyesine gelmiş.
Air her zaman ince ve hafif olarak algılanıyordu, oysa şimdi iPad Pro, Air’den daha ince.
Apple yetkilileri bunu şöyle açıklıyor, Air incelikle ilgili değil, daha hesaplı versiyon.
Final Cut hakkında bilgi alıyorum, artık canlı çoklu kameralı çekim ve montaj da yapılabiliyor, çekim yaparken montajı da bitirebiliyor ve zaman kazanabiliyorsunuz.
Dijital içerik üreticileri en çok zaman kazanmaktan memnun oluyor.
Malum artık sosyal medya hesabı olan herkes birer dijital içerik üreticisi.
iPad’deki yenilikler kadar Pencil Pro’daki yenilikler de etkileyici.
Kalemin kullanımı hem kolaylaşmış, hem özellikleri artmış.
Ama unutmamak lazım, Pencil Pro sadece yeni iPadlerle uyumlu, önceki iPad’lerle çalışmıyor.
Logic Pro ile yeni yapay zekâ özellikleriyle müzisyenler için gelişmeleri Can Bonomo ile birlikte dinliyoruz.
Can “Artık herkes müzik yapabilir” diyor, “Enstrüman olmadan da” diye ekliyor.
Apple’ın Avrupa merkezinde yeni ürünleri izlerken işte ben de tam onu düşünüyorum.
Artık bilgi, birikim ve yetenek eskisi kadar önemli değil, onun yerine teknolojiyi iyi bilen kazanıyor.
Son teknolojiyi iyi kullanmayı öğrenerek bilgili, birikimli ve yetenekliymiş gibi olmak mümkün.
Tam o sırada bir arkadaşımız Can’a soruyor: “Peki bu, müzik demokratikleşiyor mu demek?”
“Bununla neler ortaya çıktığını bir süre sonra göreceğiz” diyor Can.
Sadece müzik alanında değil, filmden mimari ve tasarıma başka alanlarda da neler yapılabileceğini gerçekten de hep birlikte göreceğiz.