Siyaset Basın özgürlüğü ve yolsuzlukla mücadelede ısrarlıyız

Basın özgürlüğü ve yolsuzlukla mücadelede ısrarlıyız

19.09.2008 - 01:15 | Son Güncellenme:

AB Dönem Başkanı Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Bernard Emie, AB’nin basın özgürlüğü ve yolsuzluklar konusunda çok ısrarcı olduğunu belirtti. Emie, üye ülkeleri bu “yolsuzluk” açısından yakından izlediklerini de vurguladı

Basın özgürlüğü ve yolsuzlukla mücadelede ısrarlıyız

Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Bernard Emie, iki ülke ilişkilerinin en zor dönemlerinden birinde Türkiye’ye atandı. Bir yıl kadar önce Ankara’ya ayak bastığında, Paris’in Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkması ve Ermeni meselesine yaklaşımı nedeniyle Türk-Fransız ilişkileri kopma noktasına doğru ilerliyormuş gibi bir görüntü veriyordu.
Büyükelçi Emie, bu olumsuz durumu düzeltmek için hâlâ sıkı bir çaba içinde. İki ülkenin Akdeniz İçin Birlik, Orta Doğu meselesi ve Kafkaslar’daki gelişmeler gibi konularda ortak çaba sarf ediyor olması sonucunda ikili ilişkiler de son aylarda daha olumlu bir mecrada seyrediyor. Bu da büyükelçinin işini biraz daha kolaylaştırmış bulunuyor. Ancak sorunlar henüz tümüyle çözülmüş değil. Emie, Ankara’ya atanmasında bu yana ilk kapsamlı söyleşisini Milliyet ile yaptı. “AB dönem başkanı” sıfatıyla da konuşan Emie’nin Türkiye’deki basın özgürlüğü ve yolsuzlukla mücadele konularındaki görüşleri ise mevcut gündem ışığında dikkat çekiciydi.
Emie sorularımızı şöyle yanıtladı.

İLİŞKİLERİMİZ SICAK SULARDA SEYREDİYOR
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı  olmanız asırlara dayanan bu  ilişkiyi zedelemedi mi?
Emie:  İlişkilerimiz geleneksel ve derin köklüdür. Çağlar boyunca inişler çıkışlar oldu.  Uzun vadeli sürece baktığımızda bu ilişkilerin iki ülke için de önemli olduğunu görürüz. Fransa’nın  AB ile Türkiye arasındaki müzakerelerin nihai amacı konusundaki görüşü nedeniyle Türkiye’de hayal kırıklığı var. Fakat önemli olan, iki ülke arasında birçok konuda var olan, görüş birliğidir.  Ortadoğu konusunda örtüşen pozisyonlarımız var. Suriye-İsrail konusunda Türkiye büyük bir iş yapıyor ve Cumhurbaşkanı Sarkozy bu yüzden takdirlerini ifade etti.
Burada Türkiye’nin katkılarına her zaman ihtiyaç duyulacak; Fransa’nın katkılarına da... Başbakan Erdoğan’ın tarihi Akdeniz zirvesi için Paris’e gitmesi ise bir ‘kazan-kazan’ durumunu ortaya çıkardı. Gürcistan ve Ortadoğu gibi çok önemli iki konuda pozisyonlarımızın ne kadar yakın olduğunu da görmeliyiz. Bu arada, yılbaşından bu yana Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Sarkozy arasındaki buluşmaların sayısına baktığınızda ikili ilişkilerimizin düzeyinin çok büyük ölçüde arttığını görürsünüz.
İkili ticaretimiz 2008’in ilk yarısında yüzde 20’lik bir artış gösterdi. Temmuz 2009 ile Mart 2010 arasında Fransa’da Türkiye’yi tanıtmak amacıyla “Türk Mevsimi” etkinlikleri düzenlenmesi üzerinde mutabık kaldık. Bu nedenle ilişkilerimizin şu anda daha sıcak sularda seyrettiğimizi söyleyebilirim. Öte yandan, Fransa’nın  AB dönem başkanlığı sırasında üyelik müzakereleri iyi niyetle sürüyor ve başkanlığımız sırasında bu konuda daha da ilerleme sağlanması için çalışıyoruz. 

ETKİN DIŞ POLİTİKANIZ İMAJINIZI DÜZELTTİ
Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin bu konudaki tutumunu ileride değişebilir mi?
Emie: Cumhurbaşkanımız bu konudaki görüşlerini  çeşitli vesilelerle tekrarladı. Kanaatimce duruşu değişmiş de değil. Bu, ulusal bir duruştur. Fakat önemli olan trenin hâlâ rayında ilerliyor olmasıdır. Fransa reformların daha da hızlı gitmesini istiyor. Bu arada, bölgesel krizlere olumlu yapıcı ve etkin müdahalelerde bulunması Türkiye’nin Fransa  ve Avrupa’daki imajını düzeltti. 
AB’nin genişlemesi zaman alacak bir konudur.  Bu yolda devam etmesi ve yeni müzakere bölümlerinin başkanlığımız sırasında açılmasını sağlayacak adımlar atması için  hükümetinizi teşvik ediyoruz. Karşılamanız gereken daha çok kriter var.
Genişleme sadece dış politikayı ilgilendiren faktörlerle  yürüyen bir süreç de değil. Bir aileye ve değerler birliğine katılmanızı ve daha yakın bir birlik uğruna hükümranlığınızın önemli bir kısmından vazgeçmenizi gerektiren bir durum. Bu, sonuçta, çeşitli ülkelerin halkları tarafından onaylanması gerekecek olan  siyasi bir süreçtir. Önemli olan AB dönem başkanı olarak bu süreci eşit, şeffaf, tahmin edilebilir, nesnel ve tarafsız bir şekilde yürütüyor olmamızdır. 

KARA BULUTLAR KALKTI, AB ÖNCELİK OLMALI
Hükümetin reform süreci konusundaki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü AB’de hükümetin yavaş gittiğini söyleyen Olli Rehn gibi önemli isimler var.
Emie: Müzakere sürecinde atılan adımların hızını tayin etmek hükümran ülkelere ait bir karardır. Türk yetkilileri bize her zaman AB müzakere sürecinin ülkenin stratejik önceliği olduğunu ve hükümetin de bu çerçevede elinden geleni yaptığını ve mümkünse müzakere sürecini hızlandırmak için çalıştığını söylüyorlar. Bu sürecin hızlanarak devamını samimiyetle umuyoruz.  Bahar aylarındaki siyasi belirsizlik nedeniyle bu ülke üzerinde dolaşan kara bulutlar kalktı. AB hedefi bu nedenle yeniden  bir öncelik  olmalıdır. 

BİZİM İÇİN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ÖNEMLİ
Basın özgürlüğü ve yolsuzlukla mücadele AB’nin temel kriterleri arasındadır. Son günlerdeki hararetli tartışmaların ışığında Türkiye’nin bu konularındaki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Emie: AB, bu konularda çok ısrarcıdır. Fikir özgürlüğü, bilgi edinme özgürlüğü temel unsurlardır. AB’nin 301’in değişmesi için nasıl dostane baskı uyguladığını gördünüz. Bir yıldır bu ülkedeyim. Tartışmaların çeşitliliğini ve canlılığını çarpıcı buluyorum.
Medyadaki çeşitliliği ve televizyonların, radyoların, haftalık dergilerin ve günlük gazetelerin çokluğunu, bunların kendilerini serbest ve açık bir şekilde ifade edebilmelerini ve her türlü kurumu eleştirebilmelerini de çarpıcı buluyorum.Bu tartışmaların yapılabilmesi çok önemlidir. Bu tür tartışmaları yapabilmeleri gazetecilerin hakkıdır ve bu konuda teşvik edilmelidirler. Tüm dünyada olduğu gibi burada da basın özgürlüğü  önemlidir. Basın da bu arada tüm güç odaklarından mümkün olduğu kadar bağımsız olmalı. Basın ne kadar şeffaf olursa o kadar iyidir.  O yüzden bu ülkede olanlar hakkında yargıda bulunmak istemeyiz. Ama bizim için önemli olan basın özgürlüğüdür.

‘YOLSUZLUK’ İÇİN YASAL DEĞİŞİKLİKLER GEREKLİ
Yolsuzluk konusuna gelince,  üye ülkeleri bu açıdan yakından izliyoruz, çünkü bir aileye katıldığınızda o ailenin kurallarına uymak zorundasınız. Bu aday ülkeler açısından da son derece önemli. Yolsuzlukla mücadele çoğu kez yasaların değiştirilmesini gerektiriyor.  Bu konuda çok katı kriterlerimiz var.
Üyelik müzakerelerinde sermayenin serbest dolaşımı ile ilgili 4’üncü fasıla bakacak olursanız kara paranın  aklanması gibi şeylerin önlemesi için yapılması gereken değişiklikler var. Bu yüzden dönem başkanlığımız sırasında bu fasılda müzakerelerin açılabilmesi için gerekli kriterlerin karşılanmasını umuyoruz. 

ERGENEKON VE TEK TEK KALKAN TABULAR
Ergenekon davasını  da yakından izliyor musunuz?
Emie: Bu Türkiye’nin iç işidir. Belki burada ilginç olan husus, bu ülkede çeşitli konular üzerindeki tabuların tek tek kalkıyor olmasıdır. Türkiye’deki tartışmalara baktığımızda önemli ilerlemelerin kaydedildiği görülüyor. Türk adalet sistemine güvenimiz tam. Yoksa bu dava konusunda da bir yargımız yok. Tek beklentimiz hukukun üstünlüğüne ve adalete saygıdır.

ERMENİSTAN AÇILIMINI  TAKDİR EDİYORUZ
Ermeni meselesi ülkelerimiz arasında ciddi bir ihtilaf konusudur. Cumhurbaşkanı Gül’ün Erivan ziyareti Fransa’da yaşayan Ermeni asıllı vatandaşlarınızı nasıl etkiledi?
Emie: Her şeyden önce dönem başkanlığı adına iki tarafın gösterdiği cesaretten dolayı takdirlerimizi ifade etmek isterim . Bu arada Cumhurbaşkanımızın kişisel takdirlerini ifade eden açıklamasını da biliyorsunuz. Bu çok nadir olan bir şeydir. Umudumuz bu ilk temasın meyvelerini vermesi ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesidir.
Tabii hangi hızda ve hangi koşullarda ilerleyeceklerini tayin edecek olan Ermenistan ve Türkiye’dir. Ancak bu sürecin her iki ülke için olduğu kadar Kafkaslar’a da yarar sağlayacağı açık. Bu süreç Karabağ sorununun çözümü için daha iyi bir iklim de yaratacaktır. Minsk Grubu’nun eşbaşkanı olarak bu konuyla yakından ilgileniyoruz. İlişkilerimize yansımalarına gelince, Fransız kamuoyu bu süreci yakından ve olumlu bir açıdan izliyor. Ancak burada esas olan Cumhurbaşkanımızın durumu. Cumhurbaşkanı Sarkozy, AB Başkanlığı adına yapılan açıklamadan birkaç gün sonra açıklama yaptı. Bu, Fransa kamuoyu açısından dikkat çekici oldu.  Ortak tarihleri konusundaki tartışmaya nasıl yaklaşacaklarını saptamak ise Türkiye ve Ermenistan’ın vereceği bir karardır.  

TÜRKİYE OLMADAN  AKDENİZ BİRLİĞİ OLMAZ
Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin bir fikrinden doğan - ki bu başta Türkiye’yi AB dışında tutmak için ortaya atılan bir fikir olarak algılandı - Akdeniz İçin Birlik projesi sizce ne kadar gerçekçi?
Emie:  Bölgenin devlet veya hükümet  başkanlarını Paris’te topladık. Herkes aynı  masada oturdu ve aynı belgeyi kabul etti. Bölge ve insanı için seferber olmayı kararlaştırdılar. Avrupa’nın bölgeye dönük ilgisini tekrar canlandırdılar. Bunlar bile projenin büyük bir başarı olduğunu gösteriyor.
Bu projenin amaçları konusunda  Türkiye’de duyulan tereddütleri gidermek için gerekli  adımları attık. Başbakanınız da bu yüzden Paris’e gitmeye karar verdi. Bu bizim için önemliydi, çünkü Türkiye, Akdeniz ile ilgili tüm forumlarda yer alıyor. Ayrıca Akdeniz’de en uzun sahile sahip olan ülke. Onun için Türkiye olmadan  bu projeye girişmek garip olurdu.
Türk heyeti zirve sırasında çok yapıcı bir rol oynadı.  Şimdi Türkiye’den bu konuda çok önemli bir oyuncu olması ve bölgedeki insanlara barış getirmeyi amaçlayan bu ortak emel çerçevesindeki projeler  için taze fikirler getirmesini bekliyoruz.
Kıbrıs müzakereleri yeniden başladı. AB dönem başkanlığınız sırasında Kıbrıslı Türklere daha cömert  bazı olanaklar sağlanamaz mı? Sonuçta  2003’te çözümü engelleyen onlar değil,  Rumlardı...
Emie: Kıbrıslı Türkler tümüyle göz ardı ediliyor değiller. Aksine, anlaşmalarımız var. İşbirliği projelerimiz var. Adanın kuzeyinde kullanılması için 259 milyon  euro tahsis edildi. Görüş alışverişlerimiz oluyor. Onlar da ailenin bir parçası.
Kıbrıs Cumhuriyeti, AB’ye katıldığında adadaki tüm vatandaşların AB üyesi oldukları belirtildi. Bu arada Akdeniz İçin Birlik çerçevesindeki projelerden bazılarının adanın kuzeyi ile ilgili olmasını umuyoruz. Şu anda görüşmelerde ivme sağlandı ve bu süreçten çok umutluyuz. Bunu sadece AB dönem başkanı olarak değil, BM’nin daimi üyesi olarak da söylüyoruz. Bize göre bu sürecin BM şemsiyesi altında yürüdüğü açıktır.  

DIŞLANDIĞIMIZI  HİSSETTİK
Fransa’nın Ermeni sorunu ve AB üyeliğimize yaklaşımı nedeniyle Türkiye’deki stratejik yatırım projelerinden dışlandığı söyleniyor. Bu durum sürüyor mu?
Emie: Bu projelerden siyasi nedenlerden dolayı dışlandığımızı hissettik. Şimdi önemli olan ortak çıkarlarımızı görebilmektir. AB dönem başkanı olarak Nabucco projesini destekliyoruz. Şimdi ortaklaşa gerçekleştirebileceğimiz projelere bakmalıyız. Nükleer enerji bunlardan biri.  Fransa’da nükleer enerjiyle elektrik ihtiyacımızın yüzde 70’ini sağlıyoruz. Bu  alanda en deneyimli ülkeyiz. AREVA gibi şirketlerimiz tüm dünyada projelere boğulmuş durumda. Bu arada, Türkiye’nin sivil nükleer projeleriyle de ilgileniyorlar. Günün sonunda  Türk tarafının en iyi koşullarda en iyi ortağı seçeceğini umuyoruz. Fransa olarak bu yüzden bu ihalelerde yer alacağız.

Haberin Devamı

Basın özgürlüğü ve yolsuzlukla mücadelede ısrarlıyız

Fransız Büyükelçi Bernard Emie, Milliyet yazarı Semih İdiz’in sorularını yanıtladı.

25 yıldır diplomat
Bernard Emi 6 Eylül 1958 tarihinde doğdu. Paris Siyasal Bilgiler Enstitüsü mezunu olan ve Ulusal Kamu Yönetimi (ENA) okulunda da eğitim gören Emie,  Fransız Dışişleri Bakanlığı’na 1983 yılında girdi. Büyükelçi Emie 1998-2002 tarihleri arasında Amman (Ürdün), 2002-2004 arasında Dışişleri Bakanlığı Kuzey Afrika ve Ortadoğu Dairesi Müdürlüğü, 2004-2007 arasında da Beyrut (Lübnan) Büyükelçiliği yaptı. 1 Eylül 2007 tarihinden beri de Fransa’nın Ankara Büyükelçisi. “Chevalier de la legion d’Honneur” ve Chevalier de l’ordre national du merite” nişanlarına sahip olan Büyükelçi Emie, Isabelle Emie ile evli. Emie çiftinin üç çocuğu var.