Siyaset CHP’de Karaoğlan dönemi: ‘Ortanın solu’ndan genel başkanlığa

CHP’de Karaoğlan dönemi: ‘Ortanın solu’ndan genel başkanlığa

24.07.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

1965 ve 1969 seçimlerinden beklediği başarıyı yakalayamayan CHP’de ‘ortanın solu’ söylemini destekleyenlerin lideri Bülent Ecevit, 1972’de İsmet İnönü’nün yerine genel başkan seçildi. Altan Öymen, bu değişimi “Alışılmamış bir durumdu. Ama gerek İnönü’nün, gerek Ecevit’in birbirlerine karşı saygı ve sevgileri, o nöbet değişikliğinin demokratik bir nezaket içinde geçmesini sağladı” sözleriyle değerlendiriyor

CHP’de Karaoğlan dönemi: ‘Ortanın solu’ndan genel başkanlığa

Eski CHP Genel Başkanı ve duayen gazeteci Altan Öymen, yazı dizimizin dördüncü gününde CHP’de 1960’larda ortaya çıkan “ortanın solu” söylemini ve Bülent Ecevit’in genel başkanlık sürecini anlatıyor...

CHP’de Karaoğlan dönemi: ‘Ortanın solu’ndan genel başkanlığa




“Ortanın solu” sözünün kullanımı nasıl başladı?

Siyasette “sol” sözünün kullanılmasının kolaylaşması, 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamında mümkün oldu. O vakte kadar, hele İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “iki kutuplu dünya”nın oluşması sırasında “sol” denilince, bunu “komünistlik” diye yorumlayıp üstüne gitme merakı giderek yaygınlaşıyordu. Bunun mantığı şuydu: Komünistlik o sırada Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği adını taşıyan Rusya’nın rejimiydi. Rusya denilince de, hem tarihteki Türk-Rus savaşları hatırlanmalıydı, hem de Sovyetler’in İkinci Dünya Savaşı’nın başında ve sonrasında Türkiye’ye yönelik “Boğazları birlikte savunalım. Orada bizim de askerimiz bulunsun” istekleri...

Antikomünizm dalgası

Haberin Devamı

Ayrıca, İkinci Dünya Savaşı öncesinden de var olan “komünistlikten korunma” önlemleri arasında, uygulanan soruşturmaların, tutuklamaların, Nazım Hikmet’in mahkûmiyeti gibi “cezalandırmaların” neden olduğu tedirginlikler vardı. Bütün bunlara, 1952’de girdiğimiz NATO içindeki “antikomünist” kampanyalar eklenmişti. Özellikle Amerika’daki gizli komünist arayıp işinden-aşından etmeyi hedefleyen “McCarthy” kampanyası Türkiye’yi de etkilemişti.

61 Anayasası alan açtı

1961 Anayasası’nın bu önyargılı tutumların gelişmesine karşı, düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü sendikalaşma dahil örgütlenme hakkını güvence altına alan kuralları, o gidişe frenleyici etkiler yaptı. Ve sol yelpazede yer alan sosyal ve siyasal hareketlerin büyük bir kısmı, düşüncelerini açıklama ve örgütlenme haklarını kullanmaya başladılar. “Komünistlik”, gerçi o alanın kırmızı çizgisi olarak kalmaya devam ediyordu. Ama “sosyalistlik”, “radikal sosyalistlik”, “sosyal demokratlık”, “demokratik solculuk” adı altında örgütlenmek, herkesin yasal hakkıydı. Tabii, o durum, işçi kuruluşları için de geçerliydi. Gerek sendikalaşma, gerek toplu sözleşme ve grev hakkını kullanma açısından, yasal durum öyleydi.

1961-1965 arasında, İsmet İnönü hükümetleri, o anayasal hakları garanti altına alan uyum kanunlarını hızla çıkardı. İnönü’nün o dönemde kurduğu üç hükümette de, Çalışma Bakanı, o zaman 35-40 yaşları arasındaki Bülent Ecevit’ti. O yasaların çıkarılmasında en fazla emeği olan siyasetçi, doğal olarak oydu.

Haberin Devamı

TİP’in sahneye çıkışı

TİP ve Yön hareketinin dinamizmi “ortanın solu” söyleminin ortaya çıkmasına etki etmiş midir?

1961-1965 dönemindeki o gelişmenin sonucu olarak, bir yandan da, bir işçi grubunun kurduğu Türkiye İşçi Partisi (TİP) geliyordu. Başkanlığına Mehmet Ali Aybar getirilmişti. Üyeleri ve yöneticileri arasında Behice Boran’dan Sadun Aren’e kadar solculuğuyla tanınmış akademisyenler; Yaşar Kemal, Çetin Altan gibi güçlü yazarlar da vardı. Ayrıca, seslerini sonradan duyurmaya başlayacak üniversite öğrencileri de...

Soldaki bu hareketlenme, CHP’de zaten vardı. Parti içinde, partinin zaten sol bir parti olduğunu belirterek, sola daha da fazla açılması gerektiğini önerirlerdi.
Yeni anayasanın getirdiği olanaklar içinde o adımların atılmasını teşvik ediyorlardı. O sırada yayınına başlayan Yön Dergisi, ülkenin daha hızlı ve adil bir şekilde kalkınması için yeni bir devletçilik modeli öneriyordu. O hareketin içindeki CHP’liler de vardı.

Karşı çıkanlar da vardı

1965 seçimlerine öyle bir hava içinde gidildi. Ve seçim öncesinde, Genel Başkan İsmet İnönü, bir söyleşi sırasında, CHP’nin ülkedeki sol hareketler karşısındaki tutumuyla ilgili olarak, “CHP zaten ortanın solunda bir partidir” dedi. Bu söylem bir gerçeğin ifadesiydi. Ama o zamana kadar genel başkan tarafından bu şekilde ifade edilmemişti. Hem kamuoyundaki yankıları büyük oldu, hem de, tabii, parti içinde...

“Ortanın solu”, “komünistlik tehlikesi” meraklıları dışındaki birçok çevrede bir çeşit “sosyal demokrasi”nin bir ifadesi sayıldı ve sempatiyle karşılandı. Ama bir de o sözün kullanılmasına tamamen karşı olanlar vardı. O sözü, daha doğrusu içinde “sol” sözcüğü geçen her sözü, sakıncalı sayıyorlardı. Bunun muhafazakâr partilerin CHP’ye hücumlarını kolaylaştıracağını öne sürüyorlardı.

CHP’de Karaoğlan dönemi: ‘Ortanın solu’ndan genel başkanlığa




Haberin Devamı

‘Ortanın solu’nun lideri:

Haberin Devamı

‘Ortanın solu’ söylemi CHP içinde tartışma ve ayrışmaya neden oldu mu?

1965 seçimi yaklaşırken, İnönü hükümetlerinin dönemi artık sona ermişti. İktidarda Adalet Parti ile Yeni Türkiye Partisi ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin kurduğu, bağımsız parlamenter Suat Hayri Ürgüplü’nün başkanlığındaki bir sağ partier koalisyonu vardı. Ürgüplü hükümetinin Adalet Partili Başbakan Yardımcısı Süleyman Demirel, o konuda zaten bir hazırlığa girmişti. 1965 seçiminde CHP’deki o gelişmeyi koz olarak kullanacağı anlaşılıyordu.

Oyları azaldı


CHP içinde “ortanın solu” taraftarları ise o konuda kararlı olunmasını istiyorlardı. “Ne söylerse söylesinler. Biz o sözlerin karşılığını veririz. Halka anlatabiliriz” diyorlardı. 1965 seçimine bu koşullarda girdi CHP. İki karşıt görüşün tartışmaları, seçim kampanyası sırasında doğal olarak ertelendi. Ama seçim sonuçları şunu gösterdi: CHP’nin oylarının 1965 seçimlerine göre artması bekleniyordu. Bunun tam tersi olmuştu. 1961 seçiminin birinci partisi ikinciliğe düşmüştü. Oyları yüzde 36.7 iken, yüzde 29 civarına inmişti. Bu sonuç, parti içinde ertelenmiş olan tartışmanın yeniden ve çok daha hararetli biçimde başlamasına neden oldu.

Bundan sonrasını daha kısa bir özete sığdırmaya çalışayım: CHP’de iki karşıt kamp oluştu ve giderek daha katılaştı. Bir tarafta “Ortanın soluna devam” diyenler. Öteki tarafta “O lafı artık hiç ağzımıza almayalım” diyenler.
Birincilerin fiili liderliğini Ecevit üstlendi. Aslında buna kendi talip olmamıştı. Görevi, arkadaşlarının yoğun ısrarı üzerine kabul etmişti. Ama kabul ettikten sonra, o işe tüm gücüyle sarıldı. “Ortanın solu”nu anlatan bir kitap yazdı. Onun sloganlarını belirledi. Arkadaşlarıyla, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde, o yöndeki görüşlerini anlattı.

Haberin Devamı

CHP, Ecevit’le iktidara geldi

Ecevit’in genel başkanlığı ‘ortanın solu’ söylemi sayesinde mi gerçekleşti?

1969 seçiminin sonucu da, 1965 seçimindeki gibi oldu. CHP’nin oyları gene düştü. Bu durum, CHP içindeki “ortanın solu” karşıtlarının elini güçlendiren bir koz oldu. Parti içi tartışmalar arttı... İstifalar başladı. Ama Ecevit’in liderliğindeki “ortanın solcu”ları, “yola devam” demeyi sürdürüyorlardı.

1971’deki 12 Mart darbesinden sonra da, o sıradaki Genel Sekreter Bülent Ecevit, 12 Mart sırasında görevinden istifasından sonraki kurultayda başarılı olunca, bu defa partide bir görev değişikliği gerçekleşti. İsmet İnönü istifa etti. Yerine Ecevit seçildi. Bu, tabii, alışılmamış bir durumdu. Ama gerek İnönü’nün, gerek Ecevit’in birbirlerine karşı saygı ve sevgileri, o nöbet değişikliğinin demokratik bir nezaket içinde geçmesini sağladı. Partiden ayrılanlar ve yeni partilerin kurulması süreci de sükûnet içinde tamamlandı.

CHP’de Karaoğlan dönemi: ‘Ortanın solu’ndan genel başkanlığa




MSP İLE KOALİSYON

1973’te Ecevit’in genel başkanlığındaki CHP birinci parti oldu. Oy oranı 33.3’e yükseldi. Ve ilk hükümetini kurdu. Bu bir koalisyon hükümetiydi. İkinci partisi, Necmettin Erbakan’ın genel başkanlığındaki Milli Selamet Partisi’ydi. O hükümet, sekiz ay kadar iş başında kaldı. Fakat o kısa zaman içinde Kıbrıs sorunu dolayısıyla çıkan savaşı yönetti. Ve taraflar arasındaki görüş farklılıklarının büyüklüğüne rağmen, büyük sorunlar karşısında birlikte hareket edilebileceğinin ilk örneğini verdi. Daha sonraki 1977 genel seçiminde ise CHP’nin oy oranı yüzde 41’i aştı. Milletvekili sayısı yetmediği için ilk kurduğu hükümet güvenoyu alamayarak düştü. Yerine “sağ”daki üç partinin (AP, MSP ve MHP’nin) kurduğu “Milliyetçi Cephe” hükümetine gösterilen tepkiler üzerine, partilerinden ayrılanların katılımıyla ikinci hükümetini kurdu. Ve iki yıla yakın bir süre sürdü.


CHP’de Karaoğlan dönemi: ‘Ortanın solu’ndan genel başkanlığa


YARIN: 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Halkçı Parti’den SHP’ye, SHP’den CHP’ye uzanan süreç...