Siyaset İnanılmaz paralellik

İnanılmaz paralellik

18.03.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, 2003'te yayımladığı "Erdoğan'ın Harfleri" kitabında Musa Peygamber ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaşamındaki inanılmaz paralelliklere dikkat çekiyor

İnanılmaz paralellik

BEKİ, ERDOĞAN İLE MUSA PEYGAMBER'İN HAYATLARINI KARŞILAŞTIRDI axsiy015.jpg Kitap, yayımlandığında Kanal 7'de gazetecilik yapmakta olan Beki'nin dilbilimi tutkusundan derin izler taşıyor. Beki, kitabındaki bir bölüm için, "Düzyazı-epik anlatım karışımı bir kurgu ve simgesel bir dille kaleme alınan bir tür fantastik öykü bu..." nitelemesinde bulunmuş. Bu fantastik öykünün kahramanı tabii ki Recep Tayyip Erdoğan... Beki, kitabının ilk bölümünde, Hurufilik, yani Muhyiddin İbn Arabi'nin harfler çizelgesine göre Erdoğan'ın hayatıyla ilgili tahlillerde bulunuyor ve Başbakan'ın durumunu şöyle saptıyor:"Yıldızı Müşteri, harfi Dad. Harfler hiyerarşisinde bu mertebeye tekabül eden ilahi isim, Alim. Bu mertebenin peygamberiyse Musa. Günü perşembe, yaradılışın beşinci günü, göklerde ikinci kat. Madeni ise su, harflerden Sin. Bu mertebede tecelli eden ilahi isimse Muhyi." Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a en yakın isimlerden biri. Son günlerde aslında 2003 yılında yayımladığı "Erdoğan'ın Harfleri" adlı kitabıyla da gündeme geliyor. Beki, bu saptamanın ardından şu analizi yapıyor:"Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasi şahsiyetlerinden biri, Necmettin Erbakan'ın yanında yetişiyor. Onu liderliğe götüren süreç, kazara işlediği bir suç, iyi niyetle okuduğu bir şiirle başlıyor. Cezaevine gidiyor, halkın umudu olarak geri geliyor. Siyasi yasağı önce büyük bir kötülük gibi gözüküyor, sonra Erdoğan için yeni bir başlangıca dönüşüyor. Kendi yolunu çiziyor. Kaderin garip cilvesine bakın ki (böylesine Hurufiler ancak tevafuk (birbirine uyma) diyebiliyor) yasakları başladığı yerde, Siirt'te bitiyor. Yasaklandığı yerden başbakan olarak çıkıyor. En çok oligarşinin korkularından çekiyor, öcü gibi gösteriliyor, siyasi yaşamı boyunca bununla mücadele ediyor. Ve oligarşinin korkuları (bu anlamda kehanet) gerçek oluyor. Erdoğan iktidara geliyor. Ama onu son umut ve kurtarıcı olarak gören halkının oylarıyla."Beki, kitabında İbn Arabi'nin Musa Peygamber'in kardeşi Harun ile olan ilişkisini nasıl anlattığını da aktarıyor. Peygamber, kardeşi Harun'u, konunun aslını anlamadan insanlar önünde küçük düşürerek suçluyor. Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün dava arkadaşlıklarını Musa Peygamber ile kardeşi Harun'un ilişkisine benzeten Beki şu uyarıyı yapıyor:"Ve Musa Peygamber'le Tayyip Erdoğan'ın yaşamındaki en inanılmaz paralellik tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Tayyip Erdoğan iktidarını Abdullah Gül'le, en az 30 yıllık bir geçmişe dayanan yol arkadaşıyla paylaşıyor. Bu yorumdan yola çıkan bir Hurufi, Tayyip Erdoğan'la Abdullah Gül'ün de aralarındaki iktidar paylaşımında benzer sorunlar yaşayabileceklerini söyleyip Erdoğan'a fitneciler karşısında sabır tavsiye edebilir." Halk, Erdoğan'ı kurtarıcı olarak görüyor Beki, kitabın diğer bölümlerinde, Erdoğan'nın zihin serüvenini dil-zihin ilişkileri açısından ele alırken şu tespitleri yapıyor:"Erdoğan'ın zihin serüveni 1928 harf devrimiyle başlıyor. Sadece Arap elifba'sının 28 harfi Latin abc'siyle değiştirilmedi, aynı zamanda Arap-Müslüman aklın zihin süreçlerine kendi şeklini verecek olan yeni gramer mantığı getirilmiş oldu. İkinci dil zihne asıl şeklini veren anadilin mantık şablonunu etkileyebiliyor. Erdoğan örneğinde bunu görmek mümkün. Bilindiği gibi Erdoğan Rizeli ve anadili Türkçe. Zihin mekanizmaları Türkçe gramere göre çalışıyor. Erdoğan bir imam hatip liseli. Temel düzeyde de olsa Arapça eğitimi gördü ve Kuran'ı Arapçasından okuyabiliyor. Muhafazakâr bir çevrede yetiştiği için de dini terminolojiye hâkim. Erdoğan'ın konuşma dilinde kendini açığa vuran mantık, Arapçanın dünya görüşünden ne tür emareler ya da izler taşıyor?"Erdoğan'ın bazı konuşmalarını aktararak analiz eden Beki, "Erdoğan olaylara siyah-beyaz olarak bakmıyor. Gri tonları görebiliyor. Vermek istediği mesajı güçlendirmek için her iki dilin (Arapça ve Türkçe) gramatik imkânlarından yararlanıyor."Beki'ye göre, Erdoğan, konuşmalarında Arapça'nın mübalağa yeteneğinden yararlanıyor. Mesela, "Bizim bu anlayışta olmayacağımızı söylüyorum" yerine Arapça düşünme tarzına uygun olarak, "Şunu söylüyorum ki, katiyen bu anlayışın içinde olmayacağız" diyor. Arapça da kullanılıyor Kitabın ilginç bölümlerinden biri de, "Beklenen Kurtarıcı: Göksel Değil Dünyalı" adını taşıyor. Bu bölümün başında, Erdoğan'ın gelişerek değişiminin 1994 yılından itibaren başladığını anlatan Beki, AKP hareketinin projesiyle, dindar kitlenin kurucu düzenle barıştığı tespitinde bulunuyor. "Deccal ve Mehdi" örneklerini vererek kurtarıcı inanışını anlatan Beki, Erdoğan'ın siyasi öyküsünü bu inanışın sembolleri üzerinden şöyle özetliyor:"Göklerden beklenen kurtarıcı insanların arasından zuhur etti. Göksel değil dünyevi bir kurtarıcı, bir siyasi lider olarak. Mucizelerle gönderilen göksel bir varlık yerine oylarla sandıktan çıkarılan bir kurtarıcı. Büyük bir kitlenin umudu. Seçilmiş biri ama, seçmenleri tarafından..."Türk siyaseti, yakınındaki isimlerin, liderlerine yaptıkları övgülere alışıktır. Beki, sadece bu geleneğin devamı olarak değil, "siyasette simgesel anlatıma dayalı övgü" türünün de yaratıcısı olarak tarihe geçecek gibi görünüyor. Göklerden beklenen kurtarıcı Dede Erdoğan'ın saçları 4 yılda böyle seyrekleşti Yıllar, bütün omuzlara aynı ağırlıkta çökmezmiş. 14 Mart 2003'te başbakanlığı Abdullah Gül'den devralan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bu özdeyişin işaret ettiği isimlerin başında geliyor. Siyasi yaşamında kendisini hapse kadar götüren çalkantılı bir dönemin ardından Başbakanlık koltuğuna oturan Erdoğan'ın son dört yıldaki mesaisinin izlerinin görünümüne de yansıması kaçınılmazdı.AKP'nin tek başına iktidarıyla yeniden alevlenen rejim tartışmaları ve Irak, AB gibi devasa sorunlarla geçen bu sürede, yurtiçi ve yurtdışında çok yoğun bir gezi trafiği yaşayan Erdoğan, zaman zaman sağlık sorunlarıyla da gündem yarattı. 17 Nisan 2006'da kas spazmı geçiren ve bir hafta evinde dinlenmek zorunda kalan Erdoğan, 17 Ekim 2006'da da makam arabasından "balyoz" operasyonuyla kurtarılarak müşahede altına alındı. Başbakan'ın kan şekerinin düştüğü açıklandı. Peşini bırakmayan bel rahatsızlığı geçen günlerde nükseden Başbakan, bir hafta evinde istirahate çekilmek zorunda kaldı. Sigara içmeyen, sağlıklı besinler, özel çaylar tükettiği bilinen Erdoğan'ın sağlığına özen gösterdiği kesin. Buna rağmen, geçen yıl 14 Mart'ta Meclis'de başlatılan sağlıklı yaşam kampanyası sırasında vücut analizi yapan bir aletle kontrol edilen Erdoğan'ın biyolojik yaşı 57 çıkmıştı. Geçen yıl 52 yaşında olan Başbakan, vücudunun 5 yıl erken yaşlanmasına üzülmüş, "Tehlikeli bir şey var mı?" diye sormuştu. Erdoğan'ı çok mutlu eden, ancak yaşlandığını hissettiren olay ise 2 ay önce dede olmasıydı. Başbakan, "İnşallah dede söylemine de alışacağız. Tabii biraz daha da yaşlandığımızı anlıyoruz bu vesileyle" demişti. Sağlığına özen gösteriyor Son dört yılın, yaşlandığını söyleyen Erdoğan'da bıraktığı izlerden en somut olanı son günlerde sıkça objektiflere yansıyor. Başbakanlığının ilk dönemlerinde gür saçlarıyla dikkati çeken Erdoğan'ın seyrekleşen saç telleri, aslında söze gerek bırakmıyor. Üstelik seyrekleşen saçlarının nasıl kırlaştığı da açıkça görülüyor. Erdoğan'ın bundan sonrası için alabileceği önlemlerden biri, CHP lideri Deniz Baykal'ın yıllardır uyguladığı yöntem olabilir. İlerleyen yaşına rağmen hâlâ canlılığını koruyan saçlarını "defne sabununa" borçlu olduğunu söyleyen Baykal, saç telleri zarar görmesin diye cebinde "kemik tarak" taşıyor. Baykal'ın defne sırrı