Siyaset Sohbet Odası'nın bu haftaki konuğu Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan

Sohbet Odası'nın bu haftaki konuğu Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan

19.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Babacan, "Kemal Dervişe katılmıyoruz. Onun sıcak para korkusu yersiz. Derviş dönemi üzerinde çok durmak istemiyorum. Eleştirel bakış da getirmek istemiyorum. Dervişin programını uygulamıyoruz. Zorunlu tasarrufların geri ödenmesi hangi programın neresinde yazıyor" diyor

Sohbet Odasının bu haftaki konuğu Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan

Dervişin programında emeklilere zam yoktu 2004 yılı başında Türkiye ekonomisi nasıl gözüküyor? IMF ile 7nci gözden geçirme çalışması sonuçlanmak üzere, enflasyon ve faizlerdeki düşüşe rağmen, halkın bu iyileşmeyi hissetmediği, kemer sıkmaya karşın borç stokunun artmakta olduğuna yönelik eleştirilere ne diyorsunuz? Faizlerdeki gelişme de son derece sevindirici. Reel faizler, yüzde 10a düştü. Yurtdışı tahvillerimizin grafiğine bakacak olursak, Irak savaşına kadar piyasalarda ciddi bir risk algılaması vardı. ABD Hazinesi kaç ödüyorsa biz 6 - 8 puan fark ödüyorduk. 2004 başında bu fark yüzde 2 - 2.7 arasına düştü. Bu da Türkiye ekonomisine güvenin artmakta olduğunun göstergesi. Geride bıraktığımız 2003 zor bir yıldı. Irak savaşı kontrolümüzde olmayan en önemli dış etkendi. Buna rağmen ekonomide öngördüğümüz hedefler tuttu. Yüksek enflasyon beklentisini kırdık. 2004 hedefimiz yüzde 12. Bizim dışımızdaki tahminler ise yüzde 13.1. Aradaki fark yüzde 1.1e inmiş. Demek ki piyasalarda inandırıcı olabiliyoruz. Türk ekonomisi dolarize olmuş! 2003 Nisan ayından itibaren hem para girişi gözlemledik, hem de dövizden Türk lirasına dönüş başladı. Yabancılar getirdiler kendi paralarını Türk lirasına çevirdiler ve Hazine bonosu aldılar. Borsaya girdiler. İşler iyiye gittiği, Türk ekonomisi normalleştiği sürece kaçınılmaz bir dönüşüm. Ters para ikamesi deniyor. Sıcak para girişi de hayli yüksek olunca dolar düştü, Türk lirasında aşırı değerlenme gözleniyor. Sıcak paradan korkmuyoruz Dolarize olmuş ekonomide Türk parası gidiyor yerini döviz alıyor. İşler normale dönünce tersi oluyor. TL değer kazanıyor. Dolardan kaçış... Merkez Bankası, 2003te piyasadan 10 milyar dolar döviz satın aldı. Panik havası oluşmasın diye... Eğer ters para ikamesi çok somut şekilde gözleniyorsa bunu yapmasında sakınca yok. Serbest kurda devalüasyona gerek yok. Ekonomi üzerinde bir kur baskısı oluşuyor, sabit kur rejiminde makas bu kadar açılınca devalüasyon beklentisine girilirdi. 1994 çok farklıydı, 2001 Şubatındaki devalüasyon da çok farklıydı. Şimdi serbest kurdayız. Her gün zaten dalgalanıyor. Sıcak paradan korkmamamızın önemli nedeni bu. TLnin değer kazanması, üretimden, özelleştirme gelirlerinden ya da doğrudan yabancı sermaye girişinden olmuyor. 4 - 5 milyar dolar sıcak para girişinden söz ediliyor. 1994 benzeri kriz yaşamayalım? Dünya Bankası değişti Biz ona katılmıyoruz. Dünya Bankasının eski dönemlerde öyle bir yaklaşımı varmış. Sermaye hareketleri kontrollü olsun. Vergi koyalım. Dünya Bankasının bugünkü yaklaşımı da öyle değil, eski pozisyonu. Kemal Derviş, Meclisteki bütçe konuşmasında bu konuda uyarıda bulunmadı mı? Kesinlikle... Ne zaman ki Türkiyeye çok döviz giriyor, kur zaten düşmeye başlıyor. Giren açısından hesap ederseniz bozdurduğu döviz karşısında daha az Türk lirası almaya başlıyor. Kur aşağıya doğru indikçe artık Türkiyeye giriş maliyetli olmaya başlıyor, beklemeye geçiyor. Mart ayında savaş boyunca Türkiyeden çıkan sadece 500 milyon dolardır. Kur öyle hızlı arttı ki, 1780e, bu sefer Türkiyeden çıkış çok pahalı olmaya başladı. 1500den dövizini bozdurmuş, elinde Türk lirası var, dolara çevirirse zarar edecek, o nedenle beklemeye başlıyor. Yüzde 5 vergi koyun diyorlar. Kesinlikle yapmayız. Dervişin korkusu yersiz. Bizim AKP olarak ortaya koyduğumuz, seçim beyannamemizde açıkladığımız ekonomik programımız var. Dervişten farklı düşünüyor hatta eleştiriyorsunuz? Programımız Dervişin değil Değil. Zorunlu tasarrufların geri ödenmesi hangi programın neresinde yazıyor. Emeklilere zam nerede yazıyor. Uygulanan Dervişin programı değil mi? Herkesin kendi görüşü var. Bizim ekonomik programımız AKPnin resmi yayın organlarıyla duyurmuş olduğu program. Bu programın içerisinde stand by anlaşmalarına düşen kısımlar var, dışında olanlar var. Zaten dışındaki kısımları biz uygulamadık. Örneğin Dünya Bankası ile 14 aydır üzerinde çalıştığımız ve anlaşamadığımız konular var. Bazı yapısal reformlar var. Biz yapmayız diyoruz. Orada programda yazıyor ama Türkiye için yanlış! 2001 krizi ardından IMF destekli programı uygulayan Derviş değil mi? Yolu o açmadı mı? Derviş dönemi üzerinde çok durmak istemiyorum. Eleştirel bakış da getirmek istemiyorum. Biz ne yapıyorsak seçimden önce açıkladığımız program çerçevesinde yapıyoruz. Eğer daha önceki programlarda iki kere iki dört diyorsa bu doğru tabii. Biz de bunu yapıyoruz. Derviş artık geride kaldı... 8.5 milyar dolarlık krediye ihtiyacımız yok. Amerikalılar, Biz hazırız ne zaman arzu ederseniz krediyi kullandırabiliriz diyorlar. ABDden alınacak 8.5 milyar dolara ne oldu? 2005 ve sonrasında IMF ile hangi formatta çalışacağımıza dair henüz bir karar vermiş değiliz. Bu yılın ortasında konuşacağız. AKP hükümeti döneminde yeni bir stand by yapılacak mı? IMF ile başka anlaşma formatları da var. Türkiye IMFnin 184 üyesinden biri olmaya devam edecekse, en az yılda bir kez gelip, 4. madde gözden geçirmeyi zaten yapacaklar. Bunu ABD için de yapıyorlar, Japonya için de!.. IMFden kurtulacak mıyız meselesi öyle siyah beyaz konusu değil. IMFsiz bir dönem olacak mı? 2003ün son altı ayındaki gelişmeleri IMF de hayretle izledi. Açıkçası Bu kadar kısa sürede hızlı bir toparlanma beklemiyorduk diyorlar. Güven faktörü çok önemli. IMF heyeti, 2003 sonu performansından memnun mu? Modelinizi ihraç edin Eskiden daha çok artıyordu fiyatlar, şimdi daha az artıyor. Artış hızı düştü. Bazı ürünlerde gerileme de var. Kamuoyu anketleri yaptırıyoruz. Şunu sorduk: Size göre Türkiyede 2003 yılının en olumlu olayı nedir? Bir numara yüzde 21.7 ile enflasyonun düşmesi. İkinci sırada da 18.8 ekonominin düzelmesi diyorlar. Halk memnun mu değil mi bu gidişten, 28 Mart seçimlerinde göreceğiz. AKP anketlerde açık ara önde gidiyor. İyileşme var diyorsunuz. Bu iyileşme vatandaşın günlük yaşamına niye yansımıyor? Enflasyon düşüyor ama fiyatlarda ucuzlama yok, aile bütçeleri yine zorlanıyor. AKPnin siyaseti yeni bir yaklaşım. Başlangıçta bazı önyargılar ve farklı algılamalar vardı. 3 Kasımdan önce, "laiklik kavramına nasıl bakıyorsunuz, siz İslamcı bir partisiniz, ne yapacaksınız" diye soruyorlardı. Öyle olmadığımızı anlattık. İstanbuldaki sempozyumda muhafazakar demokratlık işlendi. Biz bunun ne demek olduğunu seçimlerden önce dış ve iç finans çevrelerine anlatmıştık. Davos toplantıları için ABDye gittiğimizde 11 Eylül sendromu yaşanıyordu. Bu şüpheler, endişeler çok hızlı bir şekilde ortadan kalktı. 14 aydır ne yaptığımızı dünya gördü! Çok sık duyuyoruz ki; güzel bir konsept oluşturdunuz, bu modeli yakın komşularınıza da ihraç edemez misiniz? Halk muhalefetten de memnun olmadığı için ara o yüzden açılıyor olmasın! Devletten artık iş beklemeyin Yurtdışı programlarında gençlerle mutlaka görüşüyorum. ABDde eylül ayında üç üniversitede konuştum. Yavaş yavaş şu soru sorulmaya başlandı: Türkiyede işler iyiye gidiyor, ne yapabiliriz, ne zaman gelelim? İş imkanları açılınca ters beyin göçü başlayacak.Bize düşen görev, Türkiyeyi siyasi istikrarın sağlandığı, makro ekonomik dengelerin düzeldiği, yaşam kalitesinin iyi olduğu ortama doğru götürmek. Ama diyorsanız ki; devlet fabrika kursun,iş imkanı sağlasın bu mümkün değil. Devletten artık istihdam sağlama fonksiyonu beklemeyeceksiniz. Özel sektörün önünü açacağız. Türkiye öyle bakir ki, her alanda fayda sağlayabilirsiniz. Coğrafya o kadar müsait ki, Türkiyeden iki üç günde Avrupanın her yanına, Ortadoğuya Orta Asyaya mal gönderebiliyorsak bu kadar genç ve nitelikli insanımız varsa elbette bunun sonuçlarını göreceğiz.Komşularımızla ilişkiler çok önemli. Yunanistanla çatışmanın eşiğinden dönmüştük birkaç yıl önce, şimdi Dışişleri bakanlarımızın eşleri el ele, kendileri hafta sonu bir adada buluşup yemek yiyebiliyorlar. Suriye ile nereden nereye gelindi? İranla öyle. Irak normalleşme sürecine girdi. Genç nüfusun istihdamı sorunu nasıl çözülecek? Gelecek umudu tükenmiş işsizler ordusu var. Üniversite gençliği dışarıya gitmenin yollarını arıyor. Türkiye geleceğini kaybediyor. Rüzgar yelkenleri dolduruyor, hedeflerimiz var, o noktaya hızla, pupa yelken gidiyoruz. Türkiye bölgede ağırlığını gittikçe daha fazla hissettirecek. Dış politikada rüzgarı arkamıza aldık diyorsunuz. 2004 ortasını görmek gerekiyor. Rahatlama ne zaman olacak? Piyasalar ortalarda. Yüzde yüz bu iş oluyor denemez. Olumsuz bir sonuç da ihtimal dahilinde. Daha çok erken. Kıbrıs gibi önemli bir konu var. 2005te müzakerelere başlayabilir ve AB süreci aksamadan devam ederse; o zaman doğrudan yabancı sermaye konusunda ciddi bir artış bekliyoruz. 2005 ve sonrası için ABnin ekonomiye etkisi pozitif olacak. Takvim alma yönünde ciddi bir irade ortaya koyuyoruz. Ekim kasımda durum anlaşılır. AB ile noktalayalım. 2004 sonunda müzakere takvimi alınacak mı, piyasalar bu beklentiyi de satın alıyor. Babacan kİmdİr? 1967de Ankarada doğdu. 1985te TED Ankara Kolejini birincilikle bitirdi. 1989da ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümünden 4 ortalamayla üniversite birincisi olarak mezun oldu. 1990da Fulbright bursunu kazandı ve ABDye gitti. 1990 - 1992 yılları arasında ABD Northwestern Üniversitesinde işletme dalında yüksek lisans (MBA) yaptı. 1992 - 1994 arasında ABDde finans sektörünün üst düzey yöneticilerine danışmanlık yapan özel bir şirkette danışman olarak çalıştı. 1994 - 2002 arasında da Ankarada ticaretle uğraştı. 2001de AKP kurucu üyesi ve MKYK üyesi oldu. 19 Kasım 2002de kurulan 58. Hükümette ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı görevine atandı. İngilizce bilen Babacan, evli ve iki çocuk babası.